• İstanbul 20 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 21 °C
  • Konya 16 °C
  • Sakarya 19 °C
  • Şanlıurfa 26 °C
  • Trabzon 20 °C
  • Gaziantep 22 °C
  • Bolu 15 °C
  • Bursa 20 °C

Cemil Hoca Üzerine Nil Gülsüm Gül ile… Babamla, Annem Bir Gün Bile Küsmediler

Cemil Hoca Üzerine Nil Gülsüm Gül ile… Babamla, Annem Bir Gün Bile Küsmediler

– İlmî bir gelenekten geliyorsunuz. Dedeniz de bir Hocaefendi idi. İsterseniz önce ondan başlayalım. Kendisi hem alim hem arif hem şeyh hem de mürşid: Mehmet Emin Er Hocaefendi. Ne kadar beraber oldunuz? Köyde anılarınız oldu mu? Ankara’da uzun soluklu birlikteliğiniz var. Dede torun olarak neler yaşadınız?

– Kıymetli büyük babam Mehmet Emin Er Hocaefendi ile köyde yahut Gaziantep’te vakit geçirme imkânım olmadı. Benim çok hatırlamadığım kadar küçük yaşlarda Ankara’ya taşındıkları için anılarım Ankara üzerine kurulu. Annem ve babamın yurt dışında olduğu, benim üniversiteye hazırlandığım dönem bir sene onlarla yaşadım. Çok güzel bir yıl, eşsiz bir deneyim oldu benim için. Büyükbabamın dünyevi meselelerden uzak, örnek yaşamına yakından tanıklık ettim, hayranlık duydum. Kendim için büyük bir şans olarak gördüğüm bu dönem hayatıma önemli izler bıraktı.

Büyükbabam günlük rutininde az uyur, az yemek yerdi.

Dünyevi meseleleri konuştuğuna tanık olmadım. Ancak bir kişinin sorunu, üstesinden gelemediği bir durum olursa kendisine danışıldıysa o konuda görüşünü beyan ederdi. Şahsi bir soru sormazdı. Yanına gelen hangi yaşta olursa olsun işine ara verir ‘hoş geldin’ der, hasbihal ederdi. İşine diyorum çünkü ya ibadet eder ya kitap okur ya da ders verirdi. Kısa dinlenmeleri dışında tüm vakti böyle geçerdi.

Dünya meseleleri, çağın dönüşümü, insanların yaşadıkları değişimlerle ilgili çok sohbetimiz olurdu. Her akşam eve geldiğimde bu konularla ilgili kısa sohbetler gerçekleştirirdik.

Mütebessimdi, konuşurken hep bir sıcaklık, sekine hissederdiniz yanında. İnsan ayrımı yapmazdı. Eve gelenler, hangi konum veya unvanda olursa olsun aynı sıcak yaklaşımla, aynı mütevazı ikramlara misafir edilirdi. Gündelik siyasetle ilgilenmezdi ancak büyük bir gelişme, önemli bir siyasi durum olduğunda o konuyla ilgili bilgi edinmek ister, siyasete ilgisiz kalmazdı. Teknolojiye ilgiliydi. Bilgisayarı imkân buldukça kullanırdı. Dünyanın birçok bölgesine gitmişti. Hiç olumsuz bir sözü olmadığı gibi olumsuz bir bakışına bile tanıklık etmedim. Her işini kendisi yapardı. Hastanede kaldığı son günlerde bile abdestini kendi alır, ibadetlerini yapardı. Bize bile huzur veren, hüznümüzü dağıtan bir teslimiyet hâli içindeydi. Son ana kadar hasta yatağında bile kitap yazmakla meşguldü. Bu kareler beni hakikaten çok etkilemiştir.

– Bir de anneanneyi analım isterseniz. Yakın zamanda vefat etti. Neler söylemek istersiniz?

– Çok asil, vakur, çalışkan, akıllı bir kadındı rahmetli anneannem. Her işini kendi yapar, kimseden bir talepte bulunmazdı. Tatlı akşam sohbetlerimiz olurdu. Günümün nasıl geçtiğini sorar, benden günlük meselelerimi dinledikten sonra da kendi anılarından bahsederdi. İnce, zeki, sarkastik esprileri olurdu. Hikmetli hikayelere çok atıfta bulunurdu. “Gün geçiyor, ömür bitiyor” sözü her gün aklıma gelir.

– Muhterem Cemil Gül Hoca, Artvin’den Erzurum, İstanbul, Şam ve Gaziantep güzergahında ilim yolcuğu yaptı. Tek başına. İmkânsızlıklar içinde. Cemil Hocanın bu yolculukları için neler söylersiniz?

– Açıkçası babamın bu yolculuğunu her dinlediğimde bir kez daha hayran kalır, cesaretine imrenirim. O yılların zor koşullarında, genç bir insan olarak inandığı şeyleri gerçekleştirmek, varmak istediği hedefe ulaşmak için çeşitli riskleri göze alan bu yaklaşımı çok özel ve değerli bulurum.

– Çocukluğunuzdan başlayalım. Babanızın en unutamadığınız hatıraları nelerdir çocukluğa ilişkin.

– Babamla bir kız çocuğunun geçirebileceği ne kadar güzel anı varsa hepsini geçirdiğimi söyleyebilirim. Kendimi çocukken bir mutluluk deryasının içerisinde hissettim her zaman. Ve yetişkin olduktan sonra ne zaman maziyi hatırlasam, hep huzur ve güven duygusunu hissettim içimde. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Bugün de yetişkin olan, artık kendi çocuklarına annelik yapan genç bir kadın olarak babasıyla kurduğu nadide bağın ne büyük bir nimet olduğunun şükrü içindeyim.

– Çocuklara karşı özel bir sevgisi var Cemil Hocanın. Bunun size ve camiye gelen çocuklara yansıması nasıl olurdu?

– Ben Kur’an-ı Kerim’i babamdan öğrendim. Her yaz okullar tatil olduğunda koşa koşa babamın camisine gider bütün bir yazı orada geçirirdim. Babamı çok severdim, bana Kur’an öğreten hocamı tırnak içinde “babamı” daha fazla severdim. Onu yalnızca ben değil mahallenin bütün çocukları, camiye yaz dönemi gelen diğer arkadaşlarımız da çok severdi. Asla kızmazdı, sesini dahi yükseltmezdi, mahcup etmezdi, öğrenmekte zorluk yaşadığımız yerlerde sonsuz bir sabırla yaklaşırdı. Onun bu eğitim metodu neticesinde de aradan kısa bir süre geçince herkes Kur’an’a geçer, çikolatalar dağıtırdı.

– Cami ile iç içe bir çocukluğunuz vardı. Cami cemaatinden, mahalleden ilginç kişiler vardı bildiğim kadarıyla…

– Çocukluğum bir caminin avlusunda geçti diyebilirim. Camiler benim için huzur, güven adası mekânlardır. Hâlâ bir eve taşınacak olsam civarında bir cami arar gözlerim. Çocukluğumda iz bırakan mekânların başında ev ve Çarşı Camii gelmektedir.

Babam vesilesiyle tanıma imkânı bulduğumuz camimizin cemaati çok değerli insanlardan oluşmaktaydı. Büyükler sevgi dolu, küçükler cıvıl cıvıl ve büyüklerine saygılıydı. Küçük bir yerde yaşamamız hasebiyle herkes birbirini tanırdı. Benim de neredeyse tanımadığım kimse yoktu. Meczuplar, şehrin esnafı, caminin müdavimleri, hepsi çocukluğumun önemli kareleri arasında yer almaktadır. Her karakter bir hikâye veya filme konu olacak kadar özgün kişilerdi.

Cami, mahallemizin, hatta ilçemizin bir buluşma merkeziydi. Camiye herkes gelir, sosyalleşir, dostluklar kurar birbirlerine iyi gelirdi. O çocuk kalbimle Nizip Çarşı Cami’nin her bir ferdi çocukluk hikayemin önemli birer karakteriydi. Ancak en unutamadığım kişiler arasında rahmetli kaynakçı Yaşar amca, rahmetli dondurmacı Hacı Örnek Amca’yı, Arap Hoca’yı zikredebilirim.

– Babanızın aynı zamanda hocanız olduğunu söylediniz. Bu herkese nasip olmayan bir durum olsa gerek…

– Elbette. Babam benim hocam, kahramanım ve rol modelimdir. Hiçbir zaman onun hayata bakış açısını tam anlamıyla uygulamasam da (inşallah bir gün nasip olur, Rabbimin rızasına ereriz), bu bakış açısına sahip olmak arzusuna her zaman sahip oldum. Bu çağa ait olmayan bir ruh ve yaşam tarzına sahip olan babam, hayatı boyunca bana öğretti, öğretmeye de devam ediyor. Nice uzun yıllar da bu öğretici yaşamdan nasiplenirim inşallah. Rabbim hayırlı, uzun ömürler versin.

– Ev ortamında nasıldır Cemil Hoca? Ev işlerinde yardımcı olur mu? Buna fırsat olur mu veya?

– Babam çok zarif, kibar, güler yüzlü, tatlı dilli, gönül almayı bilen bir hâle, tavra sahiptir. Ev işlerine yardımcı olduğuna çok tanık olmadım. Açıkçası 6 kız çocuğunun olduğu evde pek de ihtiyaç kalmıyordu belki de… Ancak bize ağır gelecek hiçbir dayatması, ya da ev ortamında bizim mecburiyetlerimiz sınırlıydı, ölçülü ve dengeliydi. Babam bir bardak suyu bile rica eder ister, ardından mutlaka teşekkür eder, dua eder. Küçükken de öyleydi. Ev işlerine yardımcı olmasa da bizim öz bakımımızla ilgili sorumlukları üstlenerek anneme destek olurdu. Saçlarımızın taranması, tırnaklarımızın kesilmesi gibi…

– Aile sohbet zamanınız, çay saatiniz var mıdır? Neler yaparsınız?

– Elbette olmaz olur mu. Günün en sevdiğimiz vakitleriydi bu saatler, dört gözle beklerdik babamın gelişini. Eve her gelişi bir sevinç, mutluluk kaynağıydı. Babam yatsı namazını kıldıktan sonra eğer bir programı yoksa mutlaka hoşumuza gidecek bir şey getirerek akşam sohbet vaktini başlatmış olurdu.

Yazları dondurma, kış geceleri künefe, fıstıklı kurabiye favorilerimiz arasındaydı. Evde de yerine göre Antep fıstığı, kuru üzüm, bastık, pestil olurdu. Ama en çok sevdiğimiz babamın dizine dirseklerimizi dayayarak, sohbet etmekti. Henüz okuma yazması olmayan çocuklar için önce bir konu, hikâye anlatır, sonra anlattığı yerden sorular sorardı. Heyecanı hiç eksik olmazdı akşamlarımızın. ‘Huzur, mutluluk nedir’ denilse tarif edeceğim tablo, bu akşamlar olurdu. Tabii bu mutluluk tablosunda en önemli kare annemin gülen gözlerle, mütebessim bir çehre ile bizi izlemesi olurdu.

– Annenizin ve babanızın birbirlerine olan destek ve yardımını ebeveyn ilişkileri çerçevesinde nasıl gözlemlediniz?

– Bir erkeğin bir kadını sevgisiyle, ona duyduğu saygıyla nasıl büyüttüğünü, çoğalttığını, mutmain kıldığını bu ilişkide gördüm. ‘Mükemmel bir karı koca ilişkisi var mı’ diye sorulduğunda ben buna kesinlikle inananlardanım, gördüm çünkü. Anne ve babamda gördüğüm ilişki, bugün çift terapistlerin, psikologların tüm önermelerinin, tavsiyelerinin gerçekleştiği bir ilişkiydi. Aile hayatının cennetle tasvir edilebileceği bir iklimi yaşadım. Bu duygulara çocuk dünyamda hep sahip oldum, büyüdükten sonra da aynı kanaati taşıdım. Şanslıydım. Rabbime sonsuz hamdü senalar olsun.

– Bir dönem ayrılık oldu, yurt dışına gitti. O dönemde nasıl bir diyalog içinde oldunuz?

– Ah evet… Çocuk kalbim için çok zor bir ayrılık oldu. Canım babamdan sebebini bilmediğim bir nedenle ayrılmak durumundaydım. Sebebini anlamadım, ancak olgunlukla karşıladım, durumu kabullendim. O yıllarda telefonla sık iletişim kurardık, daha çok babam arardı bizi. Bununla birlikte sık sık mektup da yazardım. Telefonda dile getiremediğim duygularımı, özlemimi mektup satırlarında gidermeye çalışırdım. Sonra kavuşmalar olurdu, babam hediyelerle gelirdi ve tüm özlemler unutulurdu.

– Kitap okur muydunuz birlikte? Bildiğim kadarıyla gazete okumalarınız vardı rutin olarak…

– Kitap ve gazete okumalarımız her gün olmazsa olmazdı. Her sabah eve Millî Gazete gelirdi. Tüm kardeşler babamın etrafını sarardık ve sırasıyla gazetenin okunmadık tek satırını bırakmazdık. Ben manşeti ve Mehmet Şevket Eygi yazılarını okumaya bayılırdım. Manşeti okumayı diğer kardeşlerim de çok severdi, babam da her gün birimize manşeti okutarak adaleti sağlardı. Bulmacaları da zevkle çözerdik. Hâlâ bir araya geldiğimizde birlikte zevkle bulmaca çözeriz. Şimdi de birlikte olduğumuzda babamın etrafını kendi çocuklarımla sarıp heyecanımızı kaybetmeden kitaplar okuyoruz, o da sorular sormaya devam ediyor. Babamın kitap okumadan günü kapattığını hiç görmedim.

– Aile ve mizah, aile ve neşe, aile ve muhabbet, birbirinin tamamlayıcısı, olmazsa olmazı. Cemil Hoca size bunu sağlıyor bir baba olarak. Babanızla şakalaşır mısınız? Nasıl?

– Evet babam, neşeli, güler yüzlü biridir. Latifeler yapmayı çok sever. Ben bu yaşıma kadar babamı bir kez bile öfkeli görmedim açıkçası.

– Cemil Hoca yediden yetmişe herkes tarafından sevilen bir isim. Onun iletişim yönünün çok güçlü olduğunu biliyoruz. Bir din gönüllüsü olarak bunu nasıl gerçekleştirdi dersiniz? Kolay mıdır?

Devamı için: https://www.insaniyet.net/cemil-hoca-uzerine-nil-gulsum-gul-ile-babamla-annem-bir-gun-bile-kusmediler/

Bu haber toplam 858 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim