24 Nisan 1914’ten 24 Nisan 2014’e
Evet ! Ermeni Meselesi Kökten Çözülebilir
Tarihimize Ermeni Tehciri olarak geçen hadisenin yüzüncü yıl dönümünde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan’ın yayınladığı mesaj başlıca şunları içermektedir:
1. Erivan hükümeti ve de özellikle Dünya Ermeni Diasporası ile diyalog kurma isteği
2. Kıt’al sırasında Ermeni tarafında ölenler için günümüzdeki yakınlarından Af dileme
3. Türk-Ermeni ilişkilerinin geçmiş ve geleceğine ırkçı olmayan, hümanist bir idealin damga vurması
Yaklaşım yerinde ama eksiktir.. Zira, Ermeni kıtallerini tam bir sükutla geçiştiren Türk Devletinin bir dönemi kapatsa da, yeni dönem için köklü paradigmalar üretemediği anlaşılıyor.
Osmanlı Devleti elbette ki böyle değildi. 1789 Fransız ihtilali ile önce Avrupa’da filizlenip sonra da oradan beş kıtaya yayılan milliyetçi idealler, iki büyük dünya savaşı ve sayısız mevzii savaş ve isyanlarla milyonlarca insanın kanını akıtacaktı. Türk-Ermeni mukatelesi de bu cümledendir. Karabağ örneğinde olduğu gibi bu katliam günümüzde de tek taraflı olarak sürüyor.
Selçuklu ve Osmanlı egemenliği altında Müslim-Gayri Müslim, dolayısıyla Türk- Ermeni ilişkileri, İslam Şeriatının esasları dairesinde yürütülüyordu. Dininde, ticaretinde, her türden işlerinde hür olan gayri Müslim tebaa, yalnızca devlete Cizye denen vergiyi ödeyerek İslam'ın kanatları altında barınıyordu.
Yüzlerce yıl böyle geçti.
“Bu düzenin yeniden tesisi mümkün müdür ?”
Kuşkusuz bunu ancak Yüce Yaratan bilir.
Ama bir hayati bilgi olarak ta zihnimizin en canlı köşesinde onu muhafaza etmemizde büyük yarar var.
Konuya devam edelim.. Özellikle Tayyib Erdoğan’ın “Karabağ Meselesi çözülmeden Ermeni Meselesi Çözülmez” beyanatı bizi buna zorluyor.
Dünyanın geldiği vatandaşlık hukuku, yani, kanun önünde herkes (Her inanç ve kültüre mensup insanlar) eşittir kuralının bir defolu tarafı var: Kanun önünde eşit olanlar, NİYET İTİBARIYLA eşit olur mu?
Adam ( Kimi Ermeni), devlet himayende serazat yaşarken, bilinçaltında beslediği hınç ve kininin bir sonucu olarak yapmayacağı kötülük bırakmaz.
*Düşmanlarınla işbirliği, bir diğer deyişle casusluk faaliyetleri yapar
*Halkın içinde fesat yuvaları kurup harekete geçirir
*Devlet müesseselerini bidayette suret-i haktan görünerek, nihayette birbiri ile çatışır hale getirir.
Bu gibiler için milletimiz “Kafasında kuyrukları birbirine dolaşmadan kırk tilki besleyen ” öz deyişini kullanılır.
Havada uçan kuştan dahi medet uman Ermeni fesatçısı, kimi ay yıldızlı bayrağı yaktırıp hempalarını Türklüğe lanete sevk eder; kimi, Kur’an-ı Kerim hakikatlerini senden benden daha bilirmiş edasıyla İslama yakın durur.
Evet! Demek ki kanun önünde bireylerin eşitliği
niyetlerin de aynı olmasını sağlamıyor.
Farklı niyet entrika demektir.
Çözümü engelleyen de işte bu bitmez tükenmez Ermeni entrikalarıdır.
Eski örneklerdeki Teb’a-ı Sadık Ermenileri bulduğumuzda Ermeni Meselesini kökten Çözeceğimiz güne ulaşmış olacağız.
Mustafa Çetin Baydar
24 Nisan 2014































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.