Kutsal kitapların neşidesi, Davud’un mizmarı, Yusuf’un nağmesi, Halilullah’ın patikası, Ruhullah’ın gözbebeği, Emin elçinin gece seyr-ü seferi ve arzla arş arasında urucu, incirin ve zeytinin ülkesi, Tur-i Sina ve Mukaddes Tuva Vadisi’nin diyarı, emin belde, gül kokulu şehir, peygamberlerin, evliyaların, lamekanların, gariplerin, seyyahların diyarı Kudüs… Adım attığınız her yerde size tarihten anlatılar fısıldayan memleket. Adı “selam/barış şehri” ancak Müslümanların hükmettiği dönemler haricinde hiçbir zaman barışı yakalayamamış şehir. Kudüs “Mehdü’l Enbiya”.
“Şehirlerin gülü” geçmiş çağlarda olduğu gibi bugün de zalimlerin kılıçları altında inim inim inletilmekte. Ne diyordu o koca sultan Selahaddin Eyyubi, Haçlıların komutanı Richard’a yazdığı mektupta: “Sizin işgaliniz geçicidir. Müslümanlar zaafa düştüğü için buraları ele geçirdiniz. Savaşacak gücümüz olduğu müddetçe size burada rahat yok” demişti. Kimler gelip, kimler geçmedi ki bu topraklardan. Hz. Peygamber (sav)’in İsra ve Miraç yolculuğunun ana mekanı. Bütün semavi dinlerin indinde mukaddes olan “Kudüs”ün kalbi ise “Mescidü’l Aksa”dır. İbrahim (as)’ın Rabbine iman edip, ibadet edenlerin hepsi arz-ı mukaddesteki bu Harem-i Şerif’i yeryüzünün mukaddes yeri bilir.
Devamı: http://www.gercekhayat.com.tr/ortadogu/cile-yolunda-katledilen-baris-sehri-kudus/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.