• İstanbul 17 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 15 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 10 °C
  • Bursa 15 °C

Kültür Kervanı Kars'ta

Kültür Kervanı Kars'ta
Türkiye'nin seçkin yazar, şair ve akademisyenlerini bir araya getiren Kültür Kervanı, Anadolu'nun farklı köşelerini dolaşmaya devam ediyor. Kervanın 4. durağı Kars oldu.

"Dünden Bugüne Aşıklık ve Halk Edebiyatı Bilgi Şöleni’ne Karslı edebiyatseverler yoğun ilgi gösterdi.

Tarih boyunca birçok büyük medeniyete ev sahipliği yapan Kars’ın, zengin kültürel mirası gölgesinde Kafkas Üniversitesi’nde düzenlenen panelde, Anadolu'nun özgün sanat dalı olan aşıklık geleneği mercek altına alındı. İki oturumdan oluşan "Dünden Bugüne Aşıklık ve Halk Edebiyatı Bilgi Şöleni’nde aşıklık geleneğinin tarihsel süreç içerisinde nasıl evrildiği, Anadolu'nun bu özgün sanat dalındaki yeri ve aşıkların halk üzerindeki etkisi konuşuldu.

Kars'ın soğuk havasına rağmen şenlik havasında geçen etkinlikte, yerel aşıkların da canlı performanslarıyla programa renk kattı. Etkinlik, Karslı edebiyatseverlerin yanı sıra çevre şehirlerden gelen misafirler de büyük ilgi gösterdi. Kültür Kervanı'nın bu etkinliği, edebiyatın, sanatın ve düşüncenin birleştirici gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.

-Âşık sanatı türküleri besleyen gür ırmaktır

Prof. Dr. Mitat Durmuş’un yönettiği panelde, Kars, Ardahan ve Iğdır yöresinin Dede Korkut kültür havzasında yer aldığını söyleyen Prof. Dr. Bayram Durbilmez, Kars ve yöresinin Türkiye sahası âşık edebiyatı açısından özel bir konumu olduğunu belirtti. Âşık sanatının oluştuğu, geliştiği ve Türk kültür coğrafyasına yayıldığı bu yörede çok güçlü âşıkların yetiştiğini ifade etti. Âşık sanatının üç ana damarı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Durbilmez bunları şiir sanatı, ezgi/ müzik sanatı ve hikâye sanatı olarak açıkladı.

Âşık sanatını oluşturan şiir gelenekleri, müzik gelenekleri ve anlatı geleneklerinin birbirini besleyerek günümüze kadar ulaştığını söyleyen Durbilmez, âşık sanatının türkü ummanını besleyen gür bir ırmak olduğunu ifade ederek; “Bu geleneklerin gürül gürül aktığı ırmakların kaynakları arasında Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum, Erzincan, Artvin, Bayburt, Ağrı vd. özel bir yer tutar.” dedi. Âşık edebiyatı geleneklerinin özünü oluşturan bu üç sanatı da başarıyla temsil eden usta âşıkların ya usta-çırak ilişkisiyle ya da rüya motifi yoluyla yetiştiklerini belirten Durbilmez, Kars ve yöresi âşıklarının da bu yollarla ustalığa adım attıklarını Karslı âşıklardan örnekler vererek anlattı.

Rüya motifinin âşık sanatında “manevi bir olma ve dolma süreci” olduğunu aktaran Prof. Dr. Durbilmez, rüya motifinde üç çeşit dolu olduğunu belirtti. Bunların “er dolusu”, “pir dolusu” ve “yâr dolusu” olduğunu söyleyen Durbilmez, dolu içtiği söylenen âşıklara Türk halkının “Hak Âşığı” adını verdiğini ifade etti.

-Âşık Edebiyatı ve Erzurumlu Emrah’a felsefî bir bakış

Prof. Dr. H. Ömer Özden Türk edebiyatının köklü âşıklık geleneğine ve bu geleneğin derin yansımalarına dikkat çekti. Bu bağlamda, Erzurumlu Emrah'ın şiirlerindeki felsefi ve tasavvufi boyutları öne çıkardı. Aşkın evrensel bir kavram olduğunu belirten Özden, aşkın ezelde Tanrı'nın bir ilhamı olarak âşığa verildiğini ve bu duygunun insana bir neşe kaynağı ve manevi bir rehber olarak sunulduğunu ifade etti.

Özden'in analizlerine göre, Emrah'ın şiirlerindeki aşk, hem tensel hem de manevi bir boyuta sahip. Emrah, sevgilisinin gözlerine olan hayranlığını anlatırken, bu hayranlığın sadece fiziksel bir çekim olmadığını, aynı zamanda onda aradığı manevi derinliği ve hakikati de bulduğunu vurguluyor. Emrah'ın bu derin aşk anlayışı, onun sadece bir sevgili arayışında değil, aynı zamanda manevi bir yolculukta olduğunu gösteriyor.

Ayrıca, Özden konuşmasında aşkın ve güzelliğin öznel olduğunu ve bu öznel kavramların her birey için farklı anlamlar taşıdığını belirtti. Bu öznel kavramlar, insanın iç dünyasında bir arayışı ve sorgulamayı temsil ediyor. Özden, felsefenin dokunmadığı hiçbir bilim dalı olmadığına işaret ederek, edebiyatın ve özellikle âşık edebiyatının da felsefi bir temele sahip olduğunu vurguladı. Özden, edebiyat ve felsefenin birbirine paralel olarak ele alınması gerektiğini, bu iki disiplinin birlikte daha derinlemesine incelendiğinde çok daha zengin sonuçlar elde edileceğini belirtti.

-Âşık Tarzı Şiir Geleneği’nde tür ve şekil tasniflerinin karşılaştığı zorluklar

Doç. Dr. Adem Balkaya, âşık tarzı şiir geleneği üzerindeki tür ve şekil tasnifleriyle ilgili problemleri ele alan konuşmasında, bu geleneğin sözlü kökenlerinden yazılıya dönüşüm sürecinin zorluklarına dikkat çekti. Balkaya, metne dönüşen folklor ürünlerinin türlere ayırımında genel geçer kıstasların belirlenmesinin önemine vurgu yaptı. Bauman'ın tür kavramı üzerinden, metinlerin nasıl kategorilere ayrılması gerektiğine dair düşünceler sunudu. Aynı zamanda, edebi türlerin ve tarzların tanımlanmasında kullanılan kavramların doğru anlaşıldığından emin olunmasının gerekliliği üzerinde durdu. Balkaya, halk edebiyatındaki sınıflandırma karmaşasının diğer edebiyat türlerine göre daha karmaşık olduğuna dikkat çekti.

-Aşıklar, Anadolu Toprağının Sesini Duyuruyor

Anadolu toprakları, yüzyıllardır aşkların, sevinçlerin, acıların ve dileklerin kaynağı olmuştur. Aşıklar, bu hisleri mısralarında canlandırarak, insanların yüreklerine dokunmuşlar ve teselli kaynağı olmuşlardır. Bu gelenek, halkın yanında olan ve onların hissiyatını mısralara dökerek tarihe aktaran aşıklar sayesinde sürdürülmüştür.
İsmail Bingöl yaptı konuşmada, aşık geleneğinin bu önemine vurgu yaptı, özellikle Doğu Anadolu'nun saz şairlerinden Huzuri'yi öne çıkardı.
“Huzuri'nin söyledikleriyle bir üstat olduğu kabul görmüş, ancak yaşarken hak ettiği değeri bulamamıştır. Medrese tahsili görmüş bir aşık olan Huzuri'nin bu eğitiminin şiirlerine ve kullanılan kelimelere yansıdı” diye konuşan Bingöl, bu eşsiz üslubun onu diğer aşıklardan ayırdığını ifade etti.
İsmail Bingöl sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşık geleneği sadece ülkemizde değil, Azerbaycan, Kerkük ve Orta Asya'da da devam etmektedir. Bu bölgelerdeki aşıkların sevilip sayılmalarının temel sebebi, Anadolu'nun sesini mısralarına aktarmalarıdır.”

                                                                          Haber: Fatma Kevser Sümer

                                                                          Fotoğraflar: Mustafa Ekici

Bu haber toplam 711 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim