• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 14 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 12 °C

Cumhuriyeti savunmak mı?

D. Mehmet DOĞAN

Türkiye’nin basın tarihini çok iyi biliyorum. Cumhuriyet sonrasında, bilhassa harf inkılabından sonra, piyasada devlet beslemesi gazeteler dışında gazete bırakılmadığını da biliyorum.

Cumhuriyet gazetesini, üniversite talebeliğim sırasında başlangıcından 1970’lere kadar Tarih Kurumu için taradım, gözlemim şu: Şef’in emriyle kurulan bu gazete devletten beslenmediği zamanlar başka devletten beslenir! Bu yüzden 1940’larda uzun süreli kapatmalara maruz kaldı. Zamana zemine göre sürdürdüğü siyasetin esası din karşıtlığıdır. Cumhuriyet devletçi olduğu zaman da, devlet düşmanı olduğu zaman da din karşıtı idi.

Darbeler Cumhuriyet’in vazgeçilmezi idi. 27 Mayıs’ı nasıl savundukları malumdur. Bir tek 12 Mart’ta bu kural bozuldu. Onların destekliği darbeciler (9 Martta darbe yapmak isteyen Cemal Madanoğlu cuntası) başarısız olunca, tahrikçi yazar İlhan Selçuk ve gazetenin yayın yönetmeni tutuklandı. İlhan Selçuk, Ziverbey’e neden götürüldüğünü bilmezden gelmeyi tercih etmiştir!

Son darbe, yani 15 Temmuz darbesi belki de Cumhuriyet’in de darbesi olacaktı. Darbenin ertesi günü 1. sayfaya bakanlar “neden başarılamadı” sorusunu sorduracak bir gazete ile karşı karşıya olduklarının düşünmüş olmalıdır.

Devletten beslenmediği dönemlerde Cumhuriyet’in patron bulmakta zorlanmadığını daha önce belirtmiştik. Başka devletler (veya onların uzantıları) Cumhuriyet’i hep kullanışlı bulmuş ve gerekli desteği vermiştir. Fetö’nün de Cumhuriyet’e desteği yayın siyasetinden takip edilebilir, son zamanlarda PKK yandaşlığı da gözden kaçacak gibi değil. Bütün bunların gazetecilik aşkından, hayırhaylıktan kaynaklandığını sanmak safdillik olur.

Şahsî konumumuza gelince, fırsat buldukça aleyhimde yayın yapan bu gazetede şahsımla ilgili edep ölçülerine aşan yazılar da yayınlanmıştır. 312 General davası sırasındaki aleyhte tutumu da malûmdur.

Bütün bunlara rağmen, çok sayıda gazetecinin ve yazarın tutuklanması yine de makul değil. Eğer bunların adlî açıdan suç teşkil eden somut bağlantıları varsa, mesele yok. Yazdıklarından ötürü tutuklanıyorlarsa, buradaki ölçü de “terör övgüsü”dür, “terör destekçiliği”dir. Terörü övmeyen bir yazarın tutuklanmasına doğru diyemeyiz.

Elbette adalet hükmünü icra eder. Zaman gösterecek, bu yazarlarla ilgili somut veriler yoksa, göreceğiz. Değilse, cezalarını çekmeleri yine adalet gereği.

Şu noktayı dikkatten uzak tutmamak lâzım: Hep müsbet şeyler yazan, (öven demiyorum, o bir derece fazla), yayınlar gereken ekiyi uyandırmayabilir. Eski bir Osmanla sadrazamının deyimiyle, bazı metinler tersinden okunur. (Hani demiş ya, Rus sefiri ne diyorsa tersini yaparım!) Bazı gazetelerin menfilikleri ve haksız muhalefetleri müsbet sonuçlara yol açar.

İktidara çalıştığı bilinen bir gazetenin yazdıkları sizi hiç etkilemez de muhalif bir gazetenin vicdan kanatan bir saldırısı doğruyu bulmanıza yardımcı olabilir.

Parti yayın organı görünümlü gazeteler asla istenilen başarıyı gösterememiştir. Açık örnekler Sovyetler döneminde Pravda, Türkiye’de tek partinin Ulus’udur.

Daha genel konuşalım: 15 Temmuz darbesinden sonra tutuklanan yazarların, gazetecilerin bir an evvel yargılanması, suç teşkil eden bir durum varsa, ortaya çıkması gerekir. Eğer süreç uzayacaksa, şu anda tutuklu olanların tutuksuz yargılanması daha doğru bir tutum olacaktır. 

Bu yazı toplam 430 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim