Kültürümüze katkıları saymakla bitmeyen nice insanlar vardır. Onları bilmek önümüzü ve ufkumuzu anlamak ve yorumlamak bakımından hiç şüphesiz çok önemlidir. Büyük adamların yetişmelerini, düşünce yapılarını, çalışmalarını bilmek genç nesillerin elbette ki önünde bir temsil olup hem onlara şevk ve heyecan verir -ve böylece “iyi” olurlar- hem de onların “iyi”yi yetiştirmek için bir kervanın başına geçmelerine katkıda bulunur. İşte Faruk Kadri Timurtaş’ı bu noktadan hareketle anlamak sanırım faydalı olacaktır.

Millî değerlerin muhafızı idi
Faruk Kadri küçük yaşlarda ilkokul ve ortaokulu bitirdikten sonra liseyi Kabataş Erkek Lisesi’nde okur. Orada ufkunu açan hocalarla tanışır, devrin edebiyatını ve çalışmalarını takip etmeye başlar. Hocası Vâlâ Nureddin’in onun hayatının dönüm noktasını şekillendirecek bir tesiri vardır. Hocasının “Bütün medeni milletler, eski kültürlerini bilmeye son derece ehemmiyet verir, bunun için ne lazım gelirse yaparlar. Bizde de böyle olması lazım. Gençlerimiz eski yazıyı öğrenmelidir, Türk dili ve edebiyatı tarihleri üzerinde araştırma yapmak için bu şarttır.” gibi sözleri Timurtaş’ın zihin dünyasında yankılar uyandırır. Liseyi bitirdikten sonra hemen İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydolur. Hocasının o sözleri o idealist adamın hâlâ kulaklarındadır. Fakülteyi bitirir ve derhâl çalışmalarına başlar.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17552/dil-davamizin-oncu-isimlerinden-biriydi.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.