• İstanbul 16 °C
  • Ankara 22 °C

Doğu Türkistan da Filistin de birdir yüreğimizde

Ahmet Doğan İLBEY

Yanan yüreğimizin bir yanı Doğu Türkistan, bir yanı Filistin…  Yüreğimizde iki dindaş kavmin acısı var.  Doğu Türkistan, yâni Uygur Türkleri de biziz, Filistinli Müslümanlar da biziz…

İki dindaş kavim Müslüman oldukları için katlediliyor, soykırıma uğruyor. Kızıl Çin Doğu Türkistan’da, İblis’in devleti İsrail Filistin’de zulüm yapıyor. İki dindaş kavim için aynı anda haykırmanın vakti şimdi.

“Yaratılmışların en şerlisi” İsrail ölüm yağdırıyor

“Yaratılmışların en şerlisi” olan, Hz. Mûsa’ya eziyet eden kavmin elebaşlarından oluşan İsrail devleti Filistinli dindaşlarımızı dünyanın gözüne baka baka katlediyor. Beyyine sûresi, 6.âyeti bu şerli ve katil devletin kavmini böyle tavsif ediyor: “Şüphesiz ki kitab ehlinden ve müşriklerden küfredenler, cehennem ateşindedirler. Onlar, cehennemde temelli kalacaklardır. Yaratılmışları en şerlisi de işte bunlardır.” Kendi dînince yaşayan Mûsevîleri Siyonist İsrail devletinden tenzih ettiğimizi bir daha beyan ederiz.

Filistinli dindaşlarımızı katleden katil İsrail’i telin ederken, Doğu Türkistanlı karındaşlarımıza tarihte görülmemiş işkenceler yapan ve soykırıma tâbi tutan kızıl Çin’i de aynı inanç, aynı öfke, aynı acıyla telin edelim. Kızıl Çin ki, tarihten bugüne Türk düşmanlığıyla var olmuştur.

İki dindaş kavme de aynı hassasiyeti göstermek…

Devlet ve hükümet cephesinden ve sivil kuruluşlardan Filistin dindaşlarımıza gösterilen hassasiyetin, Kızıl Çin’in zulmünün devam ettiği Doğu Türkistanlı dindaş ve karındaşlarımıza da gösterilmesini bekliyoruz. Eskiden böyle bir vak’a olduğu zaman câmiden çıkan cemaat dahi ülkenin her yerinde aynı anda telin yürüyüşleri yapar ve karındaşları için toplu dua ederlerdi. Nerede Müslüman Türklük şuuru içinde olduğunu söyleyen üniversiteler, dernekler, ocaklar? Ölü toprağı mı atıldı üzerlerine? Nerede milliyetçiyim, mukaddesatçıyım diyen milletvekilleri!

Tarihten bu güne Müslüman Türk devlet ve milletinin şiarı değişmez. Yüreği bütün dindaşları için aynı hassasiyetle yanar. Bu din kardeşliğinden dolayıdır ki, Şair Cahit Koytak’ın “Gazze Risâlesi” adlı yakıcı şiirinde anlatılan Filistinlerin acısına kim bîgâne kalabilir?

“(…) evet, her gün onlarca defa katlediyor / Filistin’de peygamber katilleri / her gün onlarca defa Musa’yı / onlarca defa İsa’yı, onlarca defa / Muhammed’i katlediyorlar / ve yakıyorlar İbrahim’i, fosforlu bombalarla / ama yine aynı Filistin’de her gün / ve her yerinde yeryüzünün / diriliyor, on günden beri / onlardan yüzlercesi, onlardan binlercesi… / (…) ben, yeryüzünün yaşlı şairlerinden biri / taşların, otların, kuşların dilini / çözmüş sanırdım kendimi / ama Gazzeli çocuklar üstüne / insanların kendi diliyle konuşmaya başladığımda / titriyor, boğuklaşıyor sesim / (…) ve orada bombalanan okullardan / yıkılan hastanelerden, yerle bir edilen / vicdanın yıkıntıları arasından yükselen / katıksız, falsosuz ve Gazze gibi de haklı sesini / çıkarmakta zorlanıyorum, insan yüreğinin / çıkarsam da, tutturamıyorum rengini, tınısını/ bir ucu insana, öteki tanrıya varan o sesin / tuttursam da, duyurmakta zorlanıyorum onu / yeryüzünün öteki çocuklarına (…) sormak geliyor içimden: biz, bütün bir insanlık / ‘birleşmiş milletler’, birleşmiş mücrimler / cin taifesi, melek taifesi / şeytan ve Yüce Tanrı / hangi oyunu oynuyoruz bu tiyatroda / hangi oyunu, onlarca yıldır / hangi oyunu, böyle kan revan içinde? /bu kadar bebek ölüsüyle / bu kadar çocuk ölüsüyle / bu kadar anne ölüsüyle / bu kadar seyirciyle / ve bu kadar sessizlikle…”

Türk devleti Doğu Türkistanlıların feryadına bîgâne kalabilir mi?

Kızıl Çin tarafından tarihte görülmemiş işkence ve zulme tâbi tutulan,  Ana dili helâl Türkçemizi konuşan, adları bizim gibi Abdullah, Abdülhamid, Ahmet, Mustafa olan Doğu Türkistanlı dindaşlarımıza da Filistinli dindaşlarımıza gösterilen hassasiyetin aynısını göstermek, İslâm’ın sancaktarlık şerefini taşıyan Türkiye’deki Müslüman Türklere bir vecibedir.

Müslüman Türk karındaşlarının acısını yüreğinde hisseden Türkiye’deki Türkler, Kızıl Çin’den tarafından toplama kampında hapsedilen Doğu Türkistanlı şair ve ilim adamı Prof. Dr. Abdülkadir Celâleddin’in esaret altında yazdığı “Yanarım Yok” şiirindeki feryada bîgâne olamaz ve olmamalıdır:

“Bir köşede yalnızım, sevdiğim yok / Geceleri kara bastı, tılsımım yok / Bu hayattan başka, hiç isteğim yok / Sessizlikte hayaller ezdi, çârem yok /Ben kim idim, ne oldum, bilemedim / Kime deyim yürek sözümü, diyemedim / Belki de feleğin işini sezemedim / Yâre varmak isterim, kararım yok / /Mevsimleri fark ettim çatlaklardan / Hiçbir haber alamadım çiçeklerden / Bu özleyişler geçip gitti kemiklerden / Nasıl yer bu, kararım var, yolum yok”(ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 216 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim