• İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

Dut yaprağından atlasa, hamlıktan kemalâta…

Ahmet Doğan İLBEY

Ben adam olamam, çiğ ve hamım; hangi terbiye usulü beni kemâlata yükseltir, diye tereddütlerimiz hafakanlara dönüşmüşse sızlanmaya gerek yok; “Dut yaprağının bile atlas olacağına” işaret eden tasavvuf terbiyesi hamlıktan kemalâta erişebileceğimize gösteriyor. Olgunlaşmak için “çile” gerek.                                                                                                                                               

Hz. Mevlânâ; “Hamdım, piştim, yandım” diyerek, dut yaprağı gibi ham iken kemalâta ulaştığını söylüyor. Ehl-i dil bilir ki bu derûnî sözdeki mâna, bir işe yaramayan ham ve câhildim, bir himmet sahibinin elinde “çile” çektim, piştim, yâni olgunlaştım, demlendim ve kıvama geldim demektir.                                

Ali Yurtgezen hoca “Evin Mahremi Olmak-Beyit Şerhleri” kitabında “Dut Yaprağı Nasıl Atlas Olur?” yazısıyla hamlığı sembolize eden dut yaprağının kemâlat mânasına gelen sağlam, parlak ve güzel bir kumaş olan atlas olabileceğini söylüyor. Dut yaprağı misali ham kalpleri atlasa yâni kemalâta dönüştürme terbiyesi hülâsa olarak şöyle anlatılıyor:                                                    

“Kendini berk tut, dahi himmet eteğin berk tut / Terbiyetle gör nice atlas olur, berg-i dut.” (Kemal Paşazade) (Dut yaprağının terbiye ile nasıl atlas olduğunu gör de kendini ve himmet eteğini sağlam tut.)                                      Atlas, ince ipekten çok sık dokunmuş, son derece sağlam, dayanıklı, parlak, güzel ve değerli bir kumaştır. Atlasa bu özellikleri kazandıran ipek ise, ipekböceğinin salgısından elde edilir. İpekböceğinin bu salgıyı üretebilmesi için dut yaprağıyla beslenmesi gerekir. ‘Dut yaprağı’ ipekböceğinin sindirim sisteminden ‘ipek’ olarak çıkar ama bu işlem o kadar kolay ve kendiliğinden değildir. İpek üreticileri zamanını iyi hesaplayarak ipekböceği yumurtalarını temin eder, belli bir sıcaklıkta saklar, vakti geldiğinde özel teknelere yerleştirilmiş dut yaprakları üzerine bırakır. Baharda yumurtadan çıkan larvalar kıyılmış taze dut yapraklarıyla özenle beslenir. Bir buçuk ay kadar sonra artık iyice olgunlaşan ipekböcekleri ağızlarından iplik şeklinde salgıladıkları yapışkan bir madde ile kozalarını örmeye başlar. Yine zamanı dikkatle kollanarak bu kozalar buhara tutulmak yahut sıcak suya atılmak suretiyle yumuşatılıp lifler hâlinde ayrıştırılacaktır. Nihayet kozalardan elde edilen ham ipek lifleri daha sonra işlenecek, iplik haline getirilecek, dokuma tezgâhlarında atlas kumaş halini alacaktır. Demek ki bir mevsimlik ömrü olan, dayanıksız ve zayıf bir dut yaprağı bile sabırla, özenle, dikkatle geçirilen bir terbiye sürecinin sonunda güzel, sağlam ve çok dayanıklı bir kumaşa dönüşebilmektedir.”                             

 

“Dut yaprağını atlas eyleyen terbiye”                                                

İster ham, ister pişmiş halde olalım, dünya hayatı çile ve sabır imtihanı değil midir? Tasavvuf anlayışının bir mânası da karakter ve sıfat değiştirmektir. Hamlıktan olgunluğa, işe yaramazdan işe yararlılığa dönüşmek... Müslümanın varoluşu bunun içindir. Peygamber Efendimiz bugünü önceki günüyle aynı olan zarardadır, buyuruyorlar.                                                                                        

Öyleyse “dut yaprağı misali gazel olup çöpe karışmak” istemiyorsak, “atlas” olmanın tezgâhına nasıl çıkılmalı, yâni bir himmet ehlinin eteğinden nasıl tutmalı, bunun tâlimini de yazının hülâsa ettiğimiz diğer kısmından öğrenelim:

“İnsan da aynı tahammülü gösterip bir terbiyeden geçerek fâni varlığından, zayıflıklarından sıyrılır; atlas kumaş gibi kalıcı ve sağlam olabilir. ‘Berk’ kelimesi Türkçe’de ‘sıkı, kuvvetli, muhkem, sağlam’ mânasına kullanılır. Farsça’da ise ‘yaprak’ demektir. İlk mısradaki ‘kendini berk tut’ ifadesi bu sebeple hem ‘kendini yaprak farzet’ mânasına gelir ve dut yaprağının atlasa dönüşmesinden hareketle, kemale ulaşabileceği hususunda insana ümit ve cesaret verir. Hem de ‘kendini sağlam tut, nefsine hâkim ol, kemale ulaştıracak bir terbiyeye tâbi tutulduğunda tahammül göster’ demektir ki bu defa terbiye sürecindeki zorluklara ve sürdürülmesi gereken kararlılığa işaret eder. Terbiye, çiğin pişirilmesi, hamın olgunlaştırılması işlemidir. İnsanın beşer iken adam edilmesidir. Kendiliğinden olmaz. Zaman, sabır ve emek ister. Bu işin yolunu yordamını bilen ehil bir mürebbi ister. Bakırı altın, dut yaprağını atlas eyleyen böyle bir terbiyenin kimyası himmet sahiplerinin elindedir. Öyleyse onların eteğine sıkıca yapışarak, tâlimatına harfiyen uyarak, onlarla yürümek gerekiyor. İnsan dut yaprağı misali. Bir mevsim sonra gazel olup çere çöpe karışmak da var, atlas kumaş hâline gelip kalıcı olmak da. Ama dut yaprağı durduk yerde atlas olmuyor.”                                                                                              

Hâsıl-ı kelâm; kendimize soracağımız soru Hz. Mevlânâ’nın sözüyle şu olmalı: Hangi hâlde olursak olalım, kederlenmek yok. Taş, taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmayı dileyen taş, ezilmeyi, yontulmayı göze almalıdır.                                                                                                               

 

“Ezan ve salâya dair bir hâfıza tazelemesi”                      

İrfan meselelerimizi “iyi yazı” ölçüsünde okumanın tiryakisi olanlar, Mostar Dergisi Temmuz 2020 sayısında Ali Yurtgezen hocanın “Ezan ve Salâya Dair Bir Hâfıza Tazelemesi” adlı yazısını okumalıdırlar.                                               

 

Hece Taşları                                                                       

Sahipliğini şair Tayyib Atmaca’nın yaptığı “aylık şiir dergisi hece taşları” nın Ağustos 2020 / 66. sayısı şiir ağırlıklı bir dergi olarak okuyucu huzura çıktı. Bu sayının yazar ve şairleri şöyle:                                                                           

Mehmet Durmaz / Razı Değilim, Mehmet Toygar Özdemir / Beni, Vezn-i Âher Ne Ola ki? / Tacettin Şimşek, Yılmaz Öksüz / Len terânî, Ali İhsan Kekeç / Memleket Düşleri, Sebahattin Karadaş / Dört Cinas, Pervane Zengezurlu / Dünya, Recep Şen / Bayaz Şiirin Şairi: Ziya Osman Saba, İsmail Aydost / Kara Gözlü Bir Adam, Aslan Avşarbey/ Kaygı Duruşu, Sündüs Aslan Akça / Ahvalim, İlqar İmamverdiyev/ Bağışla Məni, Vahid Aslan / İndi, İbrahim Sağır / Anafor Sağanağ. (ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 665 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim