Ardından Millet gazetesinde Oğuz Erbay müstearı ile “Balyoz” başlığı altında kulisvari yazılara başladım. Ortadoğu gazetesindeki araştırma yazılarım, Çaylak Mizah Dergisi’ndeki mizah serüvenimiz ve karikatürle amatör uğraşlar, Gazi Eğitim Enstitüsü’nde “Genç Öğretmen” isimli talebe dergisinin yayın ve sorumluluğunu almak, Fikir ve düşünce bağlamında ülkücü hareketi yönlendiren Töre dergisinde de birkaç yazıyı kaleme almanın ardından camiada belirgin olan bir yazar sıfatını taşımaya başladık diyebiliriz.
1979 yılı ortalarında yakın dostum meslektaşım Muhammed Köksal’ın tanıştırmalarıyla edebiyatı her yönüyle içselleştiren Mavera dergisinin şair ve yazarları ile kısa görüşmelerim başladığında Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Rasim ve Alaeddin Özdenören’lerle tanışmam ve onların sohbetlerine iştirak etmemi de unutmamak gerekiyor. Uzun süreli bir suskunluk devresinden sonra 1983 de Yenidevir gazetesi ile bu suskunluğa son verdiğimde yazımızın başlığı “İslam’da Mizah” olmuştu.
1982 de Hatay Sokak’ta minik bir mekânda bulunan Yazarlar Birliği’ne üyeliğe kabul edildiğinde 27 yaşında “Karayağız delikanlı, doğuştan Altındağlı ”bir gençtim. O günün şartlarında mütevazı mekânda yapılan toplantıların tadının damağımızda kalması bir yana ihlas ve samimiyet imtihanından başarılı geçtiğimizden eminim. Rabbime şükrediyordum, bugün de. İyi ki dostlarım, yol arkadaşlarım bunlar diye şükrediyorum. Türkiye Yazarlar Birliği ihtilaller ve darbelerin içinden güçlenerek yoluna devam ederken kendisiyle yarışmış bir sivil kurum olma özelliğini koruyarak bu günlere gelen bir kurumumuzdur. Otuzbeş yaşın yolun yarısı olduğunu ifade eden şairi hatırladım. Evet dile kolay tam 35 yıl yazıyla da ifade etmem gerekirse tam tamına otuzbeş sene. İnsan ömründe uzun bir süre diye düşünüyorum. İşte Türkiye’nin kültür, sanat ve edebiyat ortamına hatta düşünce sahasına yön veren bir kuruluştan bahsetmek istedim bu yazımda. Otuzbeş yıldır ülkemizin kendi değerleriyle kendi insanına olduğu kadar evrensel gerçeklerle de dünya insanına seslenen bir kurumdan söz etmek istedim. Türkiye ve yurt dışında düzenlediği etkinlikler ile değerlerimizi soluklayan insanları bir arada tutan ve onların çalışmalarının geniş kitlelerce fark edilmesine yardımcı olan bir kuruluş var. Evet, 1978 Ağustos’undan beri sanat ve kültür adına yaptığı çalışmalar ile adından haklı söz ettiren, zaman zaman siyasî iktidarlar ile ters düşen, partiler üstü çizgisinden taviz vermeksizin güzel işlere imza atan bir kuruluş var. Son yıllarda yaptığı uluslararası etkinliklerle de yurtiçinde olduğu kadar yurt dışında da tanınan bu kuruluşun çalışmaları gerçekten tarihe tanıklık ettiği bir yana kültürel tarihimize de yaptıklarıyla malzeme bıraktığı bir gerçektir. Şimdi bazı okurlarımızın merak ettiklerini hisseder gibiyim. Söyleyeceğim bu gönüllü kuruluşu önce yaptıklarına bir göz atarak tanıyalım isterseniz. 30 senedir Türkiye Kültür ve Sanat Yıllığı adı altında ülkemizde sanat ve kültür adına yapılan çalışmaların envanterinin yanı sıra sanat ve kültür siyaset ilişkisi ile kültür dünyamızda yaşanılanların anlatıldığı külliyat kapsamında bir eser var karşımızda. Araştırmacılara kaynaklık eden bir eser olma özelliğini taşıyan yıllıklar bile Türkiye Yazarlar Birliği’nin varlığının yeterli delilidir.
Her yıl kültür, sanat ve edebiyat alanında yapılan çalışmaları başvuruşuz olarak değerlendiren bir başka kuruluş yoktur. Marifetin iltifatla olacağının altı çizilerek yazar, şair ve sanatçılara aday olmadan ödüller tahsis edilerek onun duyurusu yapılmaktadır. Vefat ettiğinde tabutunu taşıyan gençlerin soruşturulduğu bir Mehmet Akif’i bu ülkenin insanına olduğu kadar yurt dışında da tanınmasını sağlayan bir kurumdur Türkiye Yazarlar Birliği. Lafı geldikçe İstiklâl Marşı’mızın büyük şairi Mehmet Akif’i hatırlayanlara inat kanun ve yönetmelikler olmaksızın gönüllü dostlarıyla anmaya başlayan kurumdur Yazarlar Birliği. Mehmet Akif ile ilgili yaptıkları Uluslararası Bilgi Şölenlerinde sunulan bildirileri ki 130 bilim adamından ayrı ayrı yorumlarla Mehmet Akif hakkında bilinmeyenler kitap haline getirmiştir. Sanatçılara vefa adıyla vefatlarından sonra adlarına kitap yayınlayarak o sanatçı hakkında tarihe not düşülmesini sağlamaktadırlar. Meslek kuruluşu olmalarından dolayı mensuplarının yapacakları çalışmalar ile ilgili faaliyetleri sürdürürlerken öte yandan da yeni yetişeceklere de yardımcı olmak amacıyla kurs ve seminerler düzenlemektedirler.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.