“Ne zaman Mirza Bey aklıma gelse, onu hep gülerken hatırlarım. Onu başka şekilde düşünmem mümkün değil. Ve öyle sanıyorum ki onu hayatta tutan bu gülümsemesidir. Kendine yabancı bir ülkede elli yıl yaşadı. Bu onun için zor olmalıydı ama o, içten gülümsemesiyle sadece kendisi ayakta kalmadı. Aynı zamanda ümitsizlik içinde olan dostlarına da bitmez tükenmez bir destek ve yaşama gücü verdi.” Evet, Baymirza Hayıt’ın en yakın arkadaşlarından birinin eşi olan Koro Von Mende bunları söylemiş.
Normal şartlarda tebessümü, gülümsemeyi gerektirecek bir hayatı yaşamamıştı Hayıt. Türlü zorluklar, zulümler, sürgünler, acıların resmiyle doluydu ömür albümü. Baktıkça, hatırladıkça insanın göğünde hüzün bulutlarını dolaştıran, gözleri nemlendiren bir ömürdü onunki. Kendi öz vatanında gariplik, kendi öz yurdunda sürgünlük… Sovyet Rusya’nın işgali altındaki topraklarda Türk olarak doğmuş olmak yetiyordu zorlu şartlar altında yaşamaya, işkenceye, horlanmaya… Başka şeye gerek yoktu zaten. Türklük ve Müslümanlık yetiyordu…
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/18422/eyleminin-merkezine-ilm-calismalari-koydu.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.