• İstanbul 22 °C
  • Ankara 26 °C

Günümüzün Anlatıcıları: Resul Bulama İle Konuştuk

Günümüzün Anlatıcıları: Resul Bulama İle Konuştuk
Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?

İsmet Özel, "Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç," diyor ya, bundan daha güzel anlatılamaz sanıyorum. Hayalleri veya gelişen şartları birbirinden ayırmak güç. Birini öne çıkarıp diğerini yok sayamaz, yazma iddiasıyla yola çıkan biri. Hangi faktör baskın olursa olsun sanatsal değere sahip bir yazı için bir uyumsuzluk olmalı yazarda. Ya hayalleri uzakta kalmalı, ya da yaşadıklarında onu rahatsız eden bir şey. Yoksa yazmak çekilesi değil.

Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?

Biz dua ederken, "Rabbim dilimin bağını çöz," diye dua ederiz. Bir başkası da bunu salt ilham olarak değerlendirebilir. Ama nerden bakarsak bakalım, söylenmek istenenler her zaman kendiliğinden dökülmez satırlara. Bazen bir gece yarısında, bazen yolda yalnız yürürken kendiliğinden gelir o. Çok kısa bir süre bir ışığı yakıp gider. Tamamını değil sadece bir kısmını aydınlatır. Tekrar gelmeyeceğini bilen kişi not alır en yakın yere. Oradan açılır kapılar. Bunu tamamen reddetmek arkadaki büyüyü, ilhamı veya kutsallığı görmezden gelmek olur. Gerisi yavan bir metin olarak kalmaya mahkûmdur.

Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?

Tanımlama bir edebi türü kavramak için kolaylık sağlar gibi görünse de, niteliği itibariyle bir sınırlamadır. Ve bu sınırlamalar daha çok bilimsel ifadeleri anlamamıza yarar. Özellikle post modern süreçle birlikte bir metnin hangi türe girdiğini tanımlamak güçleşmektedir. Bunun bir şablona oturması gerekmez ve ben bu şablonların zorlandığı eserleri daha heyecan verici bulurum. Sanatsal değere sahip bir yazıyı herhangi bir tanımlama kalıbına sokamadığımız zaman onu reddetmek nasıl mümkün değilse sırf bir kalıba uyuyor diye onu değerli kabul etmek de mümkün değil. Okuma alışkanlıkları, genel kabuller ve beklentiler değişse de her zaman aslolan metin, içerik ve üsluptur.

Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Öykü ve incelemelerim Karabatak dergisinde yayımlanıyor. Her yerde görünmek için bir çaba içinde değilim fakat dergileri çok önemsiyorum. Yerli edebiyatımıza önemli katkı yapmış birçok şair ve yazarımız bu mahfillerden beslenmiş ve diri kalmıştır. Dergiler hem kitaplar için açmış olduğu yol, hem de okur-yazar etkileşimi için önemli bir araç. Bu vesileyle yakın zamanda Dergâh dergisi kapandığı zaman çok üzüldüğümü ifade etmek isterim. Bu bir okulun kapanmasından daha üzücüdür.

Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?

Bu haber toplam 331 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim