Bitlis, Van ve Diyarbakır’da Arapça ve Türkçenin yanı sıra Kürtçenin de eğitim dili olarak kullanıldığı bir üniversitenin (Medresetüzzehra) kurulmasını istedi ya; “Kürtçü” imiş.
“Vatan ve millet ve İslâmiyete hıyanet etmem, hakikat-i Kur’an’a feda olan bu başımı zalimlere eğmem” dedi ya; “hain” imiş.
Minezzulumati ilennur için Risale-i Nur’u yazdı ya; “din tüccarı” imiş.
Ne “tüccar” ama!
Kazancı çile üstüne çile; zindanlarda, sürgünlerde.
***
Ama esas ecir, Alemlerin Rabbi Allah katındadır.
O ecrin peşinde bir ‘tacir’di Said Nursi.
Rıza-yı ilahi için varını yoğunu ortaya koyan bir serdengeçti…
Ha, “deli” de diyorlar; Necip Fazıl’ın “Divaneler muhtacız” sözündeki divane manasında deliydi Said Nursi, evet.
Dava delisiydi.
İslam’a yapılan hücumları savuşturmaktaydı aklı fikri.
En elverişsiz şartlarda, “Zındıka Komitesi”nin yakıcı derecede yakın gözetimi altında bile iman hakikatlerini yazmaktan çekinmedi.
Devamı: https://www.karar.com/yazarlar/hakan-albayrak/said-nursi-aleyhtarligina-dair-11988
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.