Ben orada öyle duruyordum. Beyaz saçları, sakalı, hafif spor (şimdi 'casual smart' deniyor) kıyafetiyle geldi.
Bütün başarılı, doygun, özgüvenli, övgü alacağını bilen insanların rahatlığıyla 'efendim sizi tanıyorum, takip ediyorum, ben Sencer Divitçioğlu' dedi. 'Estağfurullah ama size cevap vermem bir şarta bağlı' dedim. Biraz şaşırdı. 'Önce vereceksiniz, şu elinizi öpeceğim' dedim, güldü, kollarını açtı, sarmaş dolaş olduk. Ondan evvel ne o beni görmüştü, ne ben onu. Ondan sonra da ne ben onu gördüm ne o beni. Ama Divitçioğlu Hocayı bilmemek mümkün müydü?
Bir kere, Taner Berksoy Hocamın hocasıydı, ondan dinlemiştim. İkincisi, sonradan çok sevgili bir dostum olan, Taner Hocamın da sınıf arkadaşı Asaf Savaş Akat hoca, Divitçioğlu'nun asistanıydı. Ondan da hem onu, hem de İdris Küçükömer'i epey dinlemiştim.
Yazının devamı için: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kahraman/2014/09/15/sencer-divitcioglu































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.