Kimse kusura bakmasın ama Türkiye'de egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil,Anayasa Mahkemesi'nindir. AYM'nin bir bilinen ve görünen görevi var...Anayasa'nın 148. maddesine göre bu görev, özetle kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemektedir. Ancak, Türkiye'deki jüristokratik vesayet üssüAYM'nin görünmeyen göre- vi, iktidardaki merkez-sağ siyasî partilere 'haddini bildirmek' ve icraat alanını sınırlamaktır. Elhak AYM, kurulduğundan beri bu gizli misyonunu yerine getirmekte fütur etmiyor ve bir yargı organı, bir yüksek mahkeme gibi değil, âdeta siyasî bir parti gibi faaliyetlerine devam ediyor. BugünAYM, demokratik sistemin işlemesine yardımcı olacak bir tarafsız kurum olmaktan çıkmış; ne yazık ki millet iradesinin egemenliğini engelleyen, demokrasinin önünü tıkayan patolojik ve ideolojik bir merci hâline gelmiştir.
'Hukukun üstünlüğü', hukukçunun ve yargının lâyüsel (sorumsuz) olması demek değildir. Her kişi ve kurumda olduğu gibi yargı ve Anayasa Mahkemeside denetlenebilir ve yapılan hatâlardan dolayı hesap sorulabilir.
***
AYM Başkanı Haşim Kılıç 25 Nisan 2008'de AYM'nin 46. kuruluş yıldönümünde yaptığı tarihî konuşmasında aynen şunu söylemişti: 'Yargıç, kendisine Anayasa ve yasalarla verilmiş görevler dışında misyon üstlenemez.' Şimdi gelinen nokta, bu gerçeğin inkârı mahiyetindedir.
Peki, AYM ve AYM yargıçları Anayasa'ya ve yasalara aykırı hareket edip o 'kutlu' jüristokratik kurumlarını siyasete sokmuşlarsa ne yapılacaktır?
Yazının devamı için: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/guzel/2014/04/30/anayasa-mahkemesi-ve-demokrasi-2































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.