• İstanbul 23 °C
  • Ankara 28 °C

Hazret-i su

Ahmet Doğan İLBEY

Su kana kana içilir. Bu sebeptendir ki gönül su gibi aslına olan muhabbetten dolayı âşıklar gibi cezbeye kapılır, coşkun akar.  Yunus Emre Hazretlerinin kendi gönlüne seslendiği gibi: “Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın.”

Âşıkların gönülleri yanmasaydı, su olmazdı. Su, âşık demektir ki, onların gönüllerinin yanmasından dolayı dünyada su vardır. Gönül suya benzetilir; “su gibi berrak olmalı gönül.”                                                                                    

Tasavvufta “mârifet kapısı”nın sembolü su’dur. Gönül yolunda “hakikat kapısı” ndan bir önceki mertebe olan mârifet kapısı, hakikatına sâdık kalan insanın cevherinden dolayı su ile ifade edilir. Bu safha âriflere mahsusutur. İnsan kendini bilirse su gibi sırrına kavuşur ve Hakk’a ulaşır.                                                

Suyun, Allah’ı zikrettiğini ve bundan dolayı mübarek olduğunu Yunus Emre Hazretlerinin “Şol cennetin ırmakları / akar Allah deyu deyu” mısraları gönlüme yürüyünce idrak ettim. Tasavvufta suyun mârifet, ilahî feyiz, vücut, kâmil nefis, küllî akıl, rûh-ı âzam ve en çok da âşığın karşılığı gibi mânalar taşıdığını öğrenince suya hazret-i su demeden dokunmuyorum artık.                                 

Suyun hazret-i su vasfını öğrenince…                                   

Şairlerin büyük atası Fuzûlî’nin kaleminden “Su Kasidesi” yle Peygamber Efendimiz’e naat yazmış ümmetteniz biz. Dünya ehlinin saygısızca “su” dediği bu nimete hazret-i su dememin sebebi Ali Yurtgezen hocanın “Mâşuk Uğruna Gözyaşı Dökmek” adlı yazısı ile Fuzûlî’nin Peygamber Efendimiz’e muhabbetini dile getirdiği “Su Kasidesi” şerhleridir. Suyun hazret-i su vasfını haiz olduğunu bilmeme vesile olan adı geçen yazıdan bir bölüm:                    

“Fuzûlî’nin meşhur ‘Su Kasidesi’nden de hatırlanacağı gibi Peygamber Efendimiz ile ‘su’ arasında çokça müşâbehet (benzeme) kurulur. Su, bir inanışa göre kâinatı meydana getiren ve ‘anasır-ı erbaa’ denilen dört unsurdan biridir. Divan şiirinde bazı peygamberler bu dört unsurla sembolize edilir. ‘Toprak’ Hz. Âdem’e, ‘ateş’ Hz. İbrahim’e, ‘hava’ Hz. İsa’ya, ‘su’ Hz. Muhammed’e (sallallahu aleyhi vesellem) işarettir. Allah ‘her şeyi sudan canlı kılmış’tır; Hz. Peygamber de kâinatın sebeb-i hayatıdır. Su rahmettir; Hz. Peygamber de ‘âlemlere rahmet olarak gönderilmiş’tir. Su, maddî hayatın kaynağı, diriliğidir. Ruhun diriliği ve hayatiyeti ise ‘îman’ladır. Su, mecazen ‘ruhu diri kılan îman’ mânasına gelir. Hz. Peygamber Hatemü’l-Enbiya ve Allah’ın dîninin tamamlayıcısı, îmanın son tebliğcisidir. Su ‘secde’ hâlinde tasavvur edilir. Secde bu dünyada Allah’a yakınlığın en uç noktasıdır…” (Evin Mahremi Olmak/ Beyit Şerhleri, s.357)                                                                                                                                 

Asıl adı “Kasîde-i Der-Na’t-ı Hazret-i Nebevî” (Hazret-i Peygamber Hakkında Na’t Kasidesi) olan, su redifli olduğu için Su Kasidesi olarak bilinen şiirden dolayı hazret-i suyun Peygamber Efendimiz’e benzeyişini kalbimde tutuyorum daima. Fuzûlî, Peygamber Efendimiz’e kavuşmak isteyen âşıktır ve âşıklığını “Su” sembolüyle dile getirmektedir. Suyun aslî hüviyetini öğrendiğim “Su Kasidesi” şerhinden kalp ve dimağımı suya ram eden birkaç beyit:                     

“Başını daştan daşa urup gezer âvâre su”                        

“Hâk-i pâyine yetem der ömrledür muttasıl / Başını daştan daşa urup gezer âvâre su.” Şerhi: “Su ömür boyunca Peygamber Efendimiz’in mübarek ayaklarının bastığı toprağa ulaşmak için dağları, ovaları ve vâdileri aşk ü vecd ile, yâni başını taştan taşa vurup deli divâne gibi akıp durur.”                                                     

“Yâ Habîballah ya Hayre’l-beşer müştâkunam /Eyle kim leb-teşneler yanup diler hem-vâra su” Şerhi: “Ey Allah’ın Sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Dudağı susuzluktan çatlamış olanların hararetle yanıp her an su istemeleri gibi ben de seni öyle özlüyorum.”                                                                                      

“Gam güni etme dil-i bîmârdan tiğun diriğ / Hayrdur virmek karanluk gicede bîmâra su.” Şerhi: “Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme. Karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.”

Suyun Peygamber Efendimiz’in eşiğine varmak istemesi                                                                         

“Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr / Dönmez ol dergâhtan ger ola pâre pâre su.” Şerhi: “Su her zerresiyle Efendimiz Âleyhisselâtüvesselâmın eşiğine varmak için başını taştan taşa vurup paramparça da olsa, mübarek ayaklarının bastığı yerlerden dönmek istemez.”                                                                        

Suyun Ravza-i Mutahhara’ya doğru akması                        

“Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr / Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su.” Şerhi: “ Su, her zaman Senin Cennet misâli mahallenin bahçesine akar. O hoş yürüyüşlü serviyi andıran Sevgiliye âşık olmuş.”                

Su âşık olduğu Peygamber Efendimiz’in eviyle minberi arasındaki “cennet bahçesi” mânasına gelen gelen Ravza-i Mutahhara’ya akmak istemektedir. “Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehli âleme / İktidâ kılmış tarik-i Ahmed-i Muhtâr'a su.”  Şerhi: “Bütün insanlığa temiz yaratılışını berrak olarak gösteren su, Peygamber Efendimiz’in yoluna akmak sûretiyle temiz yaratılışının gereğini aşkla yerine getirmeye çalışır.”  (Fuzûlî ve Türkçe Dîvanı’dan Seçmeler, Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1992)                                                         

Sözün özü: Su alçak gönüllülüğün, temiz yaratılışın, aşk yolunda hasbî akışın sembolüdür. Bu beyitlerin mânasını şerhinden öğrenince hazret-i suya her dokunuşumda aslımı, doğumumu ve öleceğim ânı hatırlıyorum.                                      

Veyl bana ki, bunca zaman cezbe hâlinde dinleyip kendimden geçtiğim “Sular başın vurur taştan taşlara el aman / Çağlar yârin adın çağırır ya gel dost dost” türküsünde Peygamber Efendimiz’e “el aman” deyip feryad eden suyun aşkını çok önce yazmalıydım, ona yanarım. (ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 155 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim