• İstanbul 14 °C
  • Ankara 22 °C

Kadim dünyada Ütopya yok, ideal var.

Kadim dünyada Ütopya yok, ideal var.
İnsan doğru ile gerçek arasındaki gelirimi hep hisseder..Raşit Ulaş

Bu zamana kadar medeniyet ve modernizm üzerine söyledikleriyle dikkat çeken Prof. Dr. Bedri Gencer ile ütopya ve medeniyet kavramları üzerine konuştuk. "Ütopyacılığın sonucu, Müslüman aydınlar arasında yaygınlaşan romantik medeniyet söyleminin ana tahribatı, sünnet idealini gölgelemesi olmuştur" şeklinde konuşan Bedri Gencer ütopyanın aslında ne demek olduğunu açıklıyor.

Hocam, ütopya nedir? İnsanoğlunun ütopya merakı nereden geliyor?

Ütopya kelimesi, 'olmayan yer, yok-ülke' manası taşıyan Yunanca 'utopos'dan gelir. Bahçe, ada ve yabanıl doğa imgelerinde ifadesini bulan ütopya, aslında yeryüzü cenneti demektir. İngilizce 'heaven' ile 'paradise' kelimeleri arasında 'semavi/arzi cennet' ayırımını görmek mümkündür. Heaven, insanlığın babası Hz. Âdem'in sürüldüğü gökyüzü cennetini, Türkçede firdevs denen paradise ise insanın bu dünyada kavuşmayı umduğu, ahir zamanda gelecek yeryüzü cennetini ifade eder. Yahudi-Hıristiyan inancına göre beklenen Mesih'in kuracağı ilahi ülke, yani yeryüzü cenneti, kıyametten önce yeryüzünde bin yıl hüküm sürecektir. Bu inançlara millennium (bin yıl) kelimesinden türeyen 'binyılcı denmesi bu yüzdendir. Şu halde ütopyacılık, beklenen yeryüzü cennetinin mekân boyutunu, binyılcılık ise zaman boyutunu ifade eder. Bu beklenti, sadece tek semavi din olarak İslâm'a bağlı Yahudi, Hıristiyan, Müslüman topluluklarda değil, semavi-pagan bütün dini topluluklarda görülür. Mesela Eflatun'un Cumhuriyet'i, Francis Bacon'ın Yeni Atlantis'i, Thomas More'un Ütopya'sı, Campanella'nın Güneş Ülkesi, hep bu ütopya vizyonunu ifade eden eserlerdir.

O halde bunlar sanıldığı gibi tamamen seküler karakterde değiller.

Geniş manada alındığında hem kadim, hem modern dünyada dinin dışında kalan bir şey yoktur aslında. Geniş manada din, insanın iki temel tecrübe boyutunu oluşturan ilim ve amele karşılık olarak 'itikad ve âdet' şeklinde iki boyuttan oluşur. İnsan, bir şeye inanmadan ve alışmadan yaşayamaz. Mesela çağımızda 'inançsızlık paradoksu' denen, Allah'a ve dine inanmamak da aslında bir inançtır. O halde sekülerleşme, özünde dinden uzaklaşma değil dindarlığın dönüşüm tarzıdır. Bu süreç, 'şakk ve kalp' olarak iki safhada gerçekleşir. Birincisi, total bir düstur olarak dinin özel alana indirgenip anlamının daraltılması, ikincisi; dini ile gayr-i dini arasındaki münasebetin tersine çevrilmesidir. Mesela eskiden geçerli olan 'ekonomi olarak din' anlayışı, sekülerleşmeyle 'din olarak ekonomi' anlayışına dönüşmüştür. Dolayısıyla ekonomi veya ütopya, modernlikle ortaya çıkmış şeyler değildir. Modernlik, sadece ekonomi veya ütopya telakkisinin dönüşümüne yol açmıştır. Eğer sekülerleşme dindarlığın dönüşüm süreciyse bunun temelinde Mesihçiliğin sekülerleşerek ütopyacılığa dönüşmesi yatıyor diyebiliriz.

Müslümanın ütopyası olabilir mi?

Burada mesele, dikey-ideolojik bir ayırımla müslim/gayr-i müslim değil de, yatay-hikemi bir ayırımla kadim/modern olarak ele alınırsa sorunuzun cevabı daha net görünür. Yani sorunuzun cevabı, kadim ile modern ütopya anlayışları arasındaki temel ince ayırımda yatar. Ütopya ile kastedilen, ideal bir beşeri düzendir; yeryüzü cenneti, sadece temsili bir imajdır. Geleneksel insan için idealden kasıt, optimaldir. Bu dünyada 'ilk tabiat' denen fıtrat bakımından eşit olmakla birlikte, 'ikinci tabiat' denen âdet bakımından eşit olmadıkları için insanların mutlak adaleti başarmaları imkânsızdır. O halde optimal, ideal kavramının belirttiği üzere 'mutlak iyi değil', 'mümkünün en iyisi' demektir.

Ahsen-i takvim üzere Allah'ın yeryüzündeki halifesi olarak yaratılmış insan, ilk ile ikinci tabiatının gereği, doğru ile gerçek arasındaki gerilimi hep hisseder. Onun fıtratında daima bulunduğu halden hoşnutsuzluk hissi ve daha iyiye gitme, tekâmül arzusu vardır. Mesela binlerce yıl önceki tarihin en eski metinlerine bile bakıldığında; "çok kötü zamanlara kaldık, ahlak iyice bozuldu, gelecek nesillerin hali ne olacak" mealinde karamsar tespitler görmek mümkündür. Bu tespitlerin tarihin her devrinde görülmesi, insanın kemale yönelik evrensel özlemini yansıtır. Şu halde kadim insan için ütopya, daha iyiye ulaşmaya yönelik, geçmişte şekillenen ideal bir modeldir.

Bu perspektiften bakıldığında 'Asr-ı Saadet, Müslüman için ütopyadan ziyade ideal devri mi temsil ediyor?

Evet. İdeal kelimesinin Arapçadaki karşılığı, 'misali'dir. Bunun geldiği misal kelimesi, örnek; imtisal ise örnek almak demektir. Müslüman için dünya ve ahiret hayatında ideal örnek, Peygamber Efendimiz ile en hayırlı üç neslin temsilcileridir. En hayırlı üç nesil sayılan sahâbe, tabiin ve tebe-i tabiin neslinden, mesela Abdullah İbni Ömer, Üveys Karâni, Süfyan Sevri, bize mutlak modele en iyi uyma tarzını gösteren, sünnete bağlılığın ideal örnekleridir. Sahabe neslinin ideali, Peygamber Efendimize, tabiin ve tebe-i tabiin neslinin ideali de İbni Ömer ve Üveys Karâni vasıtasıyla O'na, sonraki nesillerin ideali de bunlara en iyi uyabilmek, bir adım daha yaklaşabilmek, nâkıstan mükemmele, mükemmelden kâmil örneğe gitmektir.

 

Devamı için: http://www.lacivertdergi.com/dosya/2016/11/02/kadim-dunyada-utopya-yok-idealler-var

Bu haber toplam 1560 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim