Celil Tekcan; Kudüs, Oğuz Memiş; Bangladeş ve Arakan, Kadir Karaman ise Tataristan seyahat izlenimlerini anlattılar.
Vedat Sağlam’ın açılış konuşmasını yaptığı programda, ilk konuşmacı Celil Tekcan’dı. Kudüs’ün 4000 yıl öncesine dayanan tarihi hakkında bilgi verdi. Müslümanlık, Hristiyanlık ve Yahudilik açısında niçin kutsal sayıldıklarına dair bilgiler aktararak Kudüs’ün gelişiminin tüm dinlerin müminler ve müşrikleri arasında geçen çatışma ve korunmasından etkilendiğini söyledi. Bu tarihi seyir içinde Kudüs bütün medeniyetlerin koruyuculuğunu üstlenmiş bir şehirdir. Tüm dinler için Kudüs’ün kutsiyetlerinin kaynaklarını aktardı. Kudüs tarihi boyunca en az üç kez yıkılıp yeniden inşa edilmiş bir şehirdir. Kudüs bütün dinlerce kutsal şehir kabul edilmesine rağmen, bu gün İsrail tarafından İşgal altında tutulan bir şehirdir. Bu nedenle dünyanın en sancılı, acılı bölgesidir. Kudüs’te ilk tanık olduğunuz şey işgalci İsrail devletinin insanların özgürlük alanlarını nasıl daralttığını görmektir. Özgürlükten ziyade İsrail devlet tutumu ile insanların yaşama alanlarını kısıtlamakta en tabii haklar bile çeşitli izinlere tabi tutulmaktadır. Kudüs her yaş gurubundan insan için, yaşlı ve çocukları için bile sosyal hayatın çok gerginlikler içinde geçtiğini söylemek mümkün. Kudüs’ün coğrafi yapısından da bahseden Tekcan, bu coğrafyada Kanuni Sultan Süleyman’dan Recep Tayyip Erdoğan’a kadar bütün Türk devlet adamlarının izlerini ve etkilerini görmek mümkündür diyerek konuşmalarını tamamladılar.
Oğuz Memiş ise; önce Arakan seyahat hikâyesini dinleyicilerle paylaştı. Arakan’ın üç kez isim değiştiren bir bölge olduğuna değinerek bu konudan ayrıntılı bilgiler verdi. Çeşitli dinlere ait bir coğrafya olmasına karşın ağırlıklı olarak Budistlerin yaşadığı bölgedir. Coğrafi alan olarak nüfus yoğunluğu çok fazla olan bir bölge. İngilizlerin bu coğrafyada alanda çatışma eksenli bir demografik yağıyı özenle oluşturduklarına tanıklık ediyorsunuz. Arakan ve Bangladeş’in hukuki yapısına da değinen Memiş, uygulamadaki yasalar için doğmadan suç işlemek mümkün diyerek bir liderin idamına ilişkin bilgiler verdi. Sosyal hayata ilişkin bileğiler verirken yoksulluğun, çaresizliğin bu coğrafyada kişilik ve kimlik haline geldiğine değindi. Pirinç varsa sorun yok ama ne yazık ki pirinç yok dedi. Çok küçük paraların oralarda ne denli büyük işler başardığına ilişkin gözlemlerini aktardı. Müslümanların yardımlaşmalarının önemine vurgu yaptı. TİKA’nın işlevinden bahsetti. Arakandaki kamp görüntülerinin dünya gündemine nasıl taşındığının hikâyesini paylaştı. Bundan sonra o bölgenin biraz nefes alabildiğine değindi. İç burkuntularıyla dolu olarak güzel ülkemize döndüğünü söyleyerek konuşmalarını tamamladı.
Tataristan izlenimlerini anlatan Kadir Karaman ise Ülke ile ilgili bilgiler vererek sözlerine başladı. Bu bölgenin İdil nehrinin beslediği bir coğrafya olduğundan bahisle her şeylerini bu nehre borçlular, hayatı canlandıran bu nehir desek abartmış olmayız dedi. Hanlık döneminden başlayarak tarihi geçmişi hakkında bilgiler sundu. 1500 yıllarında yaşanan Rus katliamına değindi. Ana besin kaynağı olarak at etinin önemine gönderme yaptı. Tataristan’daki siyasi yapının bu günkü görünümüne değinerek bizden bir coğrafya diyerek sözlerini tamamladı.
Konuşmacılara teşekkür eden Selim Tunçbilek yönetiminde daha sonra soru cevap şeklince sohbete geçildi.
































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.