• İstanbul 18 °C
  • Ankara 24 °C

Kitapların âşığı ve muhafızı Muallim Cevdet

Ahmet Doğan İLBEY

1931 yılında Türkiye’de tarihî evrak ve belgelerle dolu arşiv katliamı yaşandı. Altı asırlık Osmanlı Türk kültürüne ait hazine değerinde belgelerin Bulgaristan’a yok pahasına satılmasıydı bu katliamın adı.

Kemalist İsmet İnönü Hükümeti’nin tâlimatıyla İstanbul Defterdarlığı Hazine Dairesi’ndeki 400 sandık tarihî evrakların Bulgaristan’a satıldığını gazetelerden duyan ağır kitap âşığı Muallim Cevdet birkaç dostuyla Sirkeci tren garına gider. Garın koridorlarına yayılmış balya balya tarihî belgeler, defterler esir kampına götürülmeyi bekleyen güzide insanlar gibi duruyordu.

 

Arşiv katliamını durduran âlim

 

Vagonlara gelişigüzel yüklenen balyalardan havalara uçuşan, yollar savrulan belgeleri civardaki çocuklar ne olduğunu bilmeden topluyorlardı. Muallim Cevdet ağlamaklı bir halde yalvar yakar bir dille çocukların her birine yirmişer kuruş vererek toplanan evrakları satın alır ve iki yüz balya evraktan elli bir çuvalını kurtarır. Mücadelesi bununla kalmaz. Türk İslâm medeniyetine ve millet değerlerine muhalif Başbakan İsmet İnönü’ye, Türk Tarih Kurumu’na ve Bulgaristan Türk Derneği’ne dilekçeler yazarak bu hainâne satışın durdurulmasını ister.

 

Dursun Gürlek’in “Ayaklı Kütüphâneler” kitabından ve Akademik Dergipark.org.tr’de yayınlanan “Muallim Cevdet’in arşiv ve kütüphâneciliğe hizmetleri” yazısında Osman Nuri Ergin’in “Muallim Cevdet’in hayatı eserleri ve kütüphânesi” kitabından yapılan iktibaslardan okuyup tanıdığım ve şahsiyetine meftun olduğum kitapların âşığı ve muhafızı Muallim Cevdet’in haddim değil ama getir götür işini yapan ayakçısı olmak, gariban evinde sobasını yakmak ve varsa çayını demlemek isterdim.

 

Asıl adı Mehmet Muallim İnançalp olan kitap sevdalısı bu zat (1883-1935) bir kahramandır. Tüfek teçhizat kuşanıp cephede düşmanla savaşan bir kahraman değil. Osmanlı Türk hâfızasını taşıyan belgeleri kurtaran ve muhafızlığını yapan bir kahraman… 1907’de Bakü’de kurulmasına öncülük ettiği Füyûzât adlı öğretmen okulunda muallimlik yapmış, Azerbaycan Türklerinde baş gösteren din ve parti çekişmelerinin azalmasına ve “uyanış hareketleri” ne rehberlik etmiş millî hasletlere sahip dindar bir şahsiyettir.                                                  

 

Kitaplara adanmış bir hayat

 

Evlenmek aklına düşmeyen kitap âşığı bu güzel insan ömrünün sonuna kadar bütün kazancını kitaplara vermiş, binlerce eski yazma eser ve ilim kitapları toplamış, değerli eserler yazmış, Arapça, Farsça, Almanca, Latince, Fransızca, Rusça bilen, gürültülü yerlerden, kalabalık çevreden, mâlâyânî konuşmalardan kaçan bâzan münzevî meşrep, bâzan da Avrupa ve Rusya’ya kitap ve ilim fütuhatına çıkan faal bir âlimdir.

 

Hayatı, kendisi gibi yüksek seviyede kitap sevdalısı ve kitabiyat âlimleri arasında geçti. Ağır kitap âşıklarından İsmail Sâip Sencer’e ve Ali Emirî’ye hürmet ederdi. Kaşgarlı Mahmud'un Dîvânü Lugati't-Türk adlı meşhur kitabının tercümesini yapan ve yayınlayan Kilisli Muallim Rıfat Bilge dostuydu ve kendisi hakkında şöyle yazmıştı: “Merhum hakikaten ayaklı kütüphâne denilen üstadlardandı. Diğer ayaklı kütüphâneler gibi o da sahaflar çarşısını, eski kitapçı dükkânlarını, büyük kütüphâneleri… adres edinmişti.”

 

Günlerinin çoğunu sahaflar çarşısında geçirirdi. En çok uğradığı kitapçı dükkânı meşhur sahaflardan Raif Yelkenci’nin yeridir. Ona, kurmak istediği büyük bir kütüphâne hayâlini anlatırdı. Kitap kokuları arasında kitap sohbetleriyle en mutlu olduğu ve gönlüne şifa bulduğu yer bu dükkândır. Sahafta ilk kez gördüğü eksik tarafları olan yazma eserleri alır ve haftalarca uğraşarak düzeltirdi. Sahaflar eski yazma eserleri kimseye satmaz, onun için ayırırlardı. Taksitle kitap alırdı. Sahaflar dürüstlüğünü bildikleri için aldığı kitapları peşin fiyatına verirlerdi. Kimi zaman o kadar çok kitap alırdı, hamal götürürdü. Ehil bir sahaf nadir bulunan bir kitabı bu kitap âşığına satmaktan keyif alırdı.

 

Günümüzde yaşayan kitap kurtlarının ilgisini çekeceği ve özeneceği hâtıraları var. Tanzimat Dönemi’nde çıkan “Muhbir” gazetesinin bütün sayılarını bir kitapçı ahbabında bulur bir hafta içinde okuyup getireceğini söyler. Uzun zaman geçer ve kitapçı getirmesini ister. Muallim Cevdet, “Üç aydır getirmeyişimin sebebi, vermek istemeyişimdir. Onun benden parasını alabilirsin” der. Kitapçı çok yüksek fiyat istese de parayı öder ve gayesine ulaşır. Kitap ve benzeri kağıttan mamûl kıymetli kaynaklar için etmeyeceği fedakârlık yoktur.

 

Yiyeceğinden kesip kitap toplayan adam

 

Öylesine cezbeli bir kitap müptelâsıdır ki, kitapla baş başa olduğunda istiğrak hâlindedir. “Ayaklı Kütüphâneler” kitabından Elif Naci’nin yazdıklarını, bir kahramana gıpta eden duygularla ve titreyerek okudum: “Kışın, sırtında bir pelerin, elinde bir şemsiye, odasına girer, kitaplara dalar, onların kenarlarına bir şeyler yazar ki, ayrı bir kitap olacak değerdedir. Kitaptan ayırıp bir battaniye almayı çok görüyordu. Bu fakir muallim yiyeceğinden keserek kitap topluyor, İstanbul Şehir Kütüphânesi’ni kuruyor, bunu millete bağışlıyor, kendisi de açlıktan verem olarak, canından çok sevdiği kitaplarından ayrılıyordu.”

 

Adı geçen kaynaklardan okuduğuma göre Cevdet Paşa Kütüphânesi belgeleri başta olmak üzere Ayasofya, Defterhâne, Evkaf, Maliye, Meşi­hat, Bahriye, Tophâne, Adliye belgeleri; Maarif Vekâleti evrak ve defterleriyle Başbakanlık ve Dışişleri belgeleri onun elin­den geçmiş. En büyük hizmeti de âhir ömründe topladığı el yazması dâhil, yerli ve ecnebî dillere ait 11.000 cilt kitabını devrin İstanbul Belediye Kütüphânesi’ne vakfetmesidir.

 

Medeniyetimizin hâfızasını taşıyan kitapların toplayıcısı, muhafızı ve “Türk arşivciliğinin kurucusu” unvanına sahip bu güzel adam vasiyeti üzere Edirnekapı Mezarlığında medfun ve kendisi gibi kitap âşığı bir âlim olan dostu Babanzâde Ahmet Naim’in yanına defnedilir. Vasiyetinde kitaplara olan aşkını ve kitaplarının korunmasını dile getirir:

 

“Ömrümde kitaptan başka bir şeyden zevk almadığım için borçlarım hep o yüzdendir. Benim gibi Allah sayesinde birçok kitaba ve koleksiyonlara malik adamlar ansızın vefatlarında bu metrukâtın satılmamasını, iyice tesbitten sonra İstanbul’da bir müzeye veya itinalı bir kütüphâneye vakfedilmesini dostlarına peşinden tavsiye etmeli.”

 

Bu kahraman insan, modernizmin ve görsel-dijital salgının yayılmasıyla kimlik ve “kitap şuuru” nu kaybeden üniversiteli gençlere hararetle anlatılmalı. (ilbeyali@hotmail.com)

Bu yazı toplam 123 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim