Yayınevleri, televizyon programları, gazeteler ve belediyelerle, yürüttükleri faaliyetler üzerine konuştuğumuzsoruşturmamızda, Türkiye gazetesinden H. Halil Önür ile gazetenin kültüre bakışının dününü ve bugününü konuştuk.
Gazetenizde kültüre ve sanata dair haberleri yayınlarken dikkat ettiğiniz hususlar nelerdir? Sizce bir gazetenin kültür-sanat meselesiyle ilgili sahip olması gereken temel hassasiyet noktası ne olmalıdır?
Dünyada arka planda sessizce devam eden bir kültür savaşı var. Güçlü kültürler zayıf kültürleri yutuyor. Güçlü ülkeler kendi kültürlerini diğer ülkelere empoze etme çabasında. Bilhassa dünya gençliği bu uluslararası büyük akımın etkisi altında… Filmler, kitaplar, dijital yayınların arka planında bu akımı fark etmemek mümkün değil. Eğer bir ülkenin insanları kendi kültürünü terk edip başka bir ülkenin kültürünü almışsa, artık o ülke diğer ülkenin hegemonyasına çoktan girmiş demektir. Kültürünü kaybetmiş bir milletin varlığı bitmiş demektir.
İşte temel hassasiyet noktası buradan başlıyor. Biz millet olarak varız diyebilmemiz için, kendi öz kültürümüzün yaşıyor olması gerekir. Kültürü olmayan milletler yok olmaya mahkûmdur.
Sizce memleketteki kültür-sanat üretim süreci nasıl işliyor? Görebildiğiniz kadarıyla temel sıkıntılar nelerdir?
Ülkemizde kültür sanat üretimi kozmopolit bir yapı sergiliyor. Kültür sanatın bütün renkleri var ülkemizde. Bu aslında çok doğal bir durum… Çünkü birçok medeniyete ev sahipliği yapmış topraklar üzerinde yaşıyoruz. Bu renklilik bize zenginlik kazandırıyor. Sinemadan tiyatroya, resimden hat sanatına, edebiyata kadar öyle renkli eserler çıkıyor ki, kültür yumağı olmuş bir toplumun yansımaları bunlar. Hepsi bizim değerlerimiz. Sıkıntı şurada; bir kültürün diğer kültürü ötekileştirmeye çalışması. Türkiye’de hâlâ bunun kavgası var. İşin ilginç yanı uzun yıllar asıl ülkenin sahibi olanların kültürleri ötekileştirilmiş. Ya da kendi insanına yabancılaştırılmış. Halbuki biz çok zengin bir kültüre sahip, medeniyetler kurmuş bir milletiz. Mesela, Hindistan’daki dünya harikası eserlerden biri olan Taç Mahal’in Mimar Sinan’ın kalfası Mehmet Ağa tarafından yapıldığını ömrümün yarısından sonra öğrendim.
Söyleşinin devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17279/kultur-sanat-haberleri-geri-planda-kaliyor.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.