Günün ilk ışıklarında dünya nasıl da masum. Bahçede yapraklar hışırdıyor. Kediler gurulduyor. Sabah rüzgârı kararsız. Serin bir sonbahar. Cevizler, narlar, elmalar toprağa düşüyor usul usul. Yağmur damlaları deryaya karışıyor. Her birimiz kendi sabahımızın masumuyuz.
Rüzgârın ateşi tutuşturması gibi, her şey neye vurgunsa onun cezbesine kapılıyor. Her birimiz kendi içimizdeki güzelliğin menbaına doğru hareket ediyoruz. Bazen en kötücül, en aşağılık yollardan da olsa.
İçerilerde bir yerde iradenin de kader olduğunu ve kaderini sevmenin bir katmanda farz olduğunu fark ediyoruz belki. Vuslat asli doğamızdan kaynaklanan bir arzu. Kavuşma olduğu için aşk var. Bu fıtrî yolculuk, tıpkı gökler ve yerlerin zorla değil isteyerek gelmeleri gibi, gönül ile gerçekleşiyor.
Yazının devamı için: http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/leylaipekci/aslini-tanimayanin-eseri-evrensel-olabilir-mi/55959































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.