İçinde yaşamasak anlamakta zorlanacağımız onlarca haksızlığın içinden geçiyoruz yine. Vesayet döneminde Cumhurbaşkanlığı seçimi için sistemi kilitlemeye çalışan yapıyla mücadele ettiğimiz oranda irticacı, terörist filan ilan ediliyorduk. Geldiğim laik ulusalcı çevredeki dostlarımla aram bozulmuştu. O kadar ki cumhuriyet mitingleri döneminde ya uzağa düştük ya da sessizce dağıldık.
Zihniyet olarak herkesin bir gün 'yeterince eğitildiğinde' kendisine benzeyeceğini varsaymak, başkalarını kendin gibi kılmaya çalışmak bir seçkincilik hastalığı. Adalet ve hakkaniyet temelinde buluşamıyorsak, en azından anılarımıza sadık kalabilirdik. Bugün aynı mücadele başka dostlarla aramızda devam ediyor.
Erdoğan'ı bir başbakan olarak hakir gören, onu oraya biz getirdik, savcılarıyla hakimleriyle istediğimizi yaptıramazsak indiririz diyen bir zihniyet daha. Ona bir yandan iktidarı dahi yakıştıramıyorlar ama bir yandan ona oy verenleri güce biat etmekle suçluyorlar! Kendileri dışında kalan mütedeyyin kesimleri 'bize düşmanlar çünkü biz ideoloji yapmıyoruz, iş yapıyoruz' diye kodlayabiliyor ve buna inanabiliyorlar. Bu seçkinci bakış, dönüp dolaşıyor koskoca bir insan topluluğunu adaletten ve merhametten uzağa düşürebiliyor.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/leylaipekci/siyaset-ve-dostluk/51434































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.