Ya da “Rusya’nın açtığı ikinci cephe mi” diye de bu soru sorulabilir. Açıkçası mevcut konjonktür, ortaya çıkan bulanık tablo ve sorunun yereli fazlasıyla aşan bölgesel-küresel boyutu, her iki olasılığı da akıllara getiriyor.
Rusya’yı köşeye sıkıştırmaya yönelik son hamleler ve bu devam eden Ukrayna krizi, Kremlin’i bir takım çıkışlara zorlayabilir ki, bunların başında da Kafkasya bölgesi geliyor. Dolayısıyla, bahsettiğimiz “İkinci Cephe”, bir önceki yazımızın muhteviyatını da oluşturan Azerbaycan-Ermenistan cephe hattında yaşanan sıcak çatışmalar ve bunun aralıklı bir şekilde devam etmesiyle ilgili.
Son bir hafta içerisinde cephe hattında 14 Azerbaycan Türkü askerin şehit olması ve 50 Ermeni askerin öldürülmesi, bu krizin önümüzdeki süreçte daha da tırmanabileceğiyle ilgili önemli sinyaller veriyor. İki ülke ile sınırlı kalması beklenmeyen bu savaş olasılığı durumu, aynı zamanda Rusya’nın alanda sahip olduğu simetrik ya da asimetrik cevap verebilme kabiliyetini ortaya koyması açısından da önemli.
Peki, gerçekten Rusya mı bu krizi bir kez daha tetikliyor ya da kendisi de bir takım oldubittilere mi getirilmeğe çalışılıyor? Kim, burada nasıl bir hedef güdüyor olabilir?
Meseleye Rusya açısından baktığımızda, Moskova’nın son bir kaç yıldır “Avrasya Birliği Projesi” çerçevesinde yakın çevresini toparlamaya ve akabinde de bölgesel-küresel çapta pozisyonunu daha da kuvvetlendirmeye yönelik bir politika izlemeye çalıştığını görüyoruz.
Rusya’nın buradaki asıl hedefi ise, hiç kuşkusuz öncelikle beka sorunu. Yakın çevresindeki devletlerin bağımsızlıklarını pekiştirmesi, elbette Moskova’nın çok da arzu ettiği bir gelişme değil. Özellikle de bu devletlerin dengeye dayalı, çok boyutlu izledikleri dış politika boyutu ve öne çıkan Batı faktörüyle...
Burada üç devletin Rus dış politikasında ve haliyle “Avrasya Birliği Projesi”nde etkili olduğunu görüyoruz: 1. Doğu Avrupa–Balkanlar-Avrupa-Karadeniz hattında Ukrayna; 2. Orta Asya’da Özbekistan; 3. Kafkasya’da ise Azerbaycan. Bu üç devletin olmadığı bir proje, hiç kuşkusuz topal ördekten farklı olmayacaktır. Nitekim, son dönem Rus dış politikasına bakıldığında bu ülkeler üzerinde artan doğrudan ya da dolaylı baskılar bu hususu teyit etmektedir.
Bunlar içerisinde Kırım’ı kaybeden Ukrayna halen bir iç savaş yaşamaktadır. Özbekistan ise farklı arayışlara girmiştir ve Ankara-Taşkent hattında geçtiğimiz ay itibarıyla başlatılan orta gelecek arayışları da bu iddiamızı bir kez daha teyit eden bir son dakika gelişmesidir.
Kafkaslarda bu projeye soğuk duran ve Abhazya-Güney Osetya boyutuyla da cezalandırılan Gürcistan’a karşı Ermenistan’ın Birliğe dahil olmayı kabul ettiğini ve hatta bu noktada AB ile başlatılan süreci de dondurduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, Azerbaycan-Ermenistan cephe hattında yaşanan bu son gelişme, “Avrasya Birliği Projesi”ne soğuk bakan, Batı ve hatta İsrail ile ilişkilerini enerji ve savunma sanayi alanları başta olmak üzere, çok boyutlu olarak genişletme ve derinleştirme eğilimi gösteren Bakü’ye karşı bir gözdağı şeklinde de değerlendirilebilir. Rusya, bu son çatışmalar üzerinden Azerbaycan’a, “Buranın ağası halen benim” mesajını pek ala iletmiş olabilir.
Diğer taraftan, Rusya’yı çevreleme politikası izleyen sıkıştırmaya başlayan ABD’nin, Ukrayna sonrası Rus yakın çevresinde yeni bir cephe açtığı ve bura üzerinden bölgedeki safları daha da netleştirme-sıkıştırma politikası izlediği de düşünülebilir.
ABD, Rusya’nın enerji güvenliği bağlamında çektiği kılıca yönelik olarak, Karabağ üzerinden Hazar ve Kafkasya bağlamında Azerbaycan’ı ileri sürerek, bölgedeki sorunları daha da derinleştirme ve yumuşak karnı olan Kuzey Kafkasya’yı daha da karıştırabileceği mesajını Moskova’ya vermiş olabilir.
Açıkçası, şu an Ukrayna krizi üzerinden Avrupa ile arasına bir set çekilen Rusya’nın sınırlarının hemen yanı başında, ucu açık bir savaşı ne kadar göze alabileceği ise bir başka soru olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim, bölgedeki vekaleten savaşların ne anlama geldiğini en iyi bilen ülkelerin başında da Rusya gelmektedir.
Buna karşılık, Rusya’nın ABD ataklarına Çin ile daha derin ilişkiler (ŞİÖ ve BRICS) üzerinden cevap verebilme yeteneğinin şu an için sınırlı olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, bu son krizin ABD tarafından çıkarılma olasılığının daha yüksek olduğu görülmektedir.
ABD bu krizle: 1. Ukrayna krizinde elini kuvvetlendirmeye; 2. Azerbaycan’ı “Avrasya Birliği Projesi”nin dışında tutmaya; 3. Ermenistan’a bir göz dağı vermeye; 4. Rus ve İran yakın çevresindeki varlığını devam ettirmeye; 5. Enerji güvenliği politikalarında inisiyatif sahibi olmaya; 6. Rusya’yı Ortadoğu’daki krizlerden uzak tutmaya yönelik bir yeni strateji geliştiriyor olabilir.
ABD’nin anladığı bir diğer husus ise, Rusya’nın oyundan çıkarılmadan Çin’e ve hatta İran’a yönelik politikalarında başarılı olamayacağı gerçeği. Buna son dönem de Türkiye ve Almanya da dahil edilebilir!
07.08.2014 Milli Gazete






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.