• İstanbul 11 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 12 °C

Maraş yazıları 2: Sahibi Hayrat Abdülhamid Han...

D. Mehmet DOĞAN

Cuma namazını Maraş halkının yeni bir Millî Mücadele verircesine azim ve kararlılıkla inşaa ettiği Abdülhamid Han Camii’nde kılıyoruz... Âdeta Maraş’a geldiğimizden beri onunlayız. Şehrin neresindeysek bizi görüyor. Gündüz görünüşünün ötesinde bir gece manzarası olduğunu akşam Seyir tepesine çıkınca anlıyoruz. Artık Maraş anlatılırken, bu camiiden söz etmemek olmaz. Yapılma süreci hayli uzun. 1993’te başlayan inşaat, 2010’da tamamlanmış. Her Maraşlının bu aşta az veya çok tuzu var. Mimarsız, mühendissiz başlayan süreç, zamanla onların da bir ucundan tutmasıyla devam ediyor.

Yeni bir semt için küçük bir ibadet mekânı yapma iradesi zamanla büyüyor, Maraş’ın sembolü olacak bir anıt-yapıya inkılâb ediyor. Ve Kahramanmaraş’ın en büyük camii oluyor, Dulkadirli Alaüddevle’nin Ulucamii’nin beş asırlık ulu/büyük sıfatını elinden alıyor. Bu haliyle Türkiye’nin üçüncü büyük camii olduğu söyleniyor.

Cami görünüyor, fakat bir külliye yapılmış. Kubbeli, revaklı son cemaat avlusu yok, ama şadırvanlı bir avlu taşan cemaati alabilecek genişlikte... İç mekânın on bin mü’minin ibadetine müsait olduğu söyleniyor. Altı zamana uygun, otopark ve arazinin eğimine göre yapılmış dükkânlarla çevrili.

Camiin içindeki hatlar ve çiniler dikkat çekiyor. Hattatı Maraşlı imiş. Çini panoları büyük ve resim etkisi uyandıracak şekilde tasarlanmış. Fil ayakları teknolojinin verdiği imkânlarla daha küçük çaplı yapıldığı için iç mekân daha bütün ve ferah görünüyor. Cami içinde en Maraşlı unsurlar, ceviz oyma parmaklıklar ve vaaz kürsüsü.

Neden Fatih değil de Abdülhamid?

20. yüzyılın sonunda Maraş’ta büyük bir camii yapmak ve bunu bir Osmanlı padişahının adıyla anmak...Bir çok şehrimizde böyle camiler var. En çok Fatih isminin tercih edildiğini biliyoruz. Osmanlı ilk devrinin efsanevî beyleri ile yükselme devrinin parlak hükümdarlarının isimlerinin yeni yapılan camilere verildiği oluyor. Fakat son devrin padişahlarının yeni yapılan bir camiye ad olması belki de ilk Maraş’a mahsus.

Elbette Abdülhamid ismi durup dururken seçilmemiştir. Son büyük Osmanlı padişahının İttihatçılar tarafından tahttan indirilmesi, gözden düşürülmek için hakkında olur olmaz iddialar üretilmesi, bunun Cumhuriyet’ten sonra da devam ettirilmesi halkın dikkatinden kaçmamıştır.

Abdülhamid tarafından yaptırılmış veya onun devrinde yapılmış bir hayli Hamidiye camii var. En meşhuru Yıldız Camii. Padişah’ın Cuma selâmlığı için sarayın yanına yaptırdığı camii bu. Ayrıca, İzmir Hamidiye camii, İstanbul Büyükada Hamidiye Camii, Çanakkale Hamidiye Camii ve Söğüt Hamidiye Camii ilk hatıra gelenler. Bu camilerden sadece Söğüt’teki büyük ve iki minareli.

Sultan Abdülhamid’in 19. yüzyılın sonunda hafıza tazeleyerek bir kimlik oluşturma, bunu Osmanlı tarihine atıfla yapma çabası var. Bu sebeple, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminin hatırlanması, bu dönemin geçtiği Bilecik, Söğüt ve hatta Bursa gibi şehirlerde bulunan türbelerin onarılması yanında, Söğüt’e özel bir ilgi gösterilmesi, burada sadece Ertuğrul Gazi’nin türbesinin tamiri ile yetinilmeyip, işte şehrin cesametine göre hayli büyük Hamidiye Camii ile Sultanî (lise) gibi yapıların inşaa edilmesi böyle bir çabanın görünürleşmesidir.

Maraş Abdülhamid Han Camii, halkın ideolojikleştirilmiş tarihi eksenine oturtma çabasının biraz mübalağalı örneği olarak okunabilir.

Neredeyse yüz yıl sonra Sultan Abdülhamid adına bir camii yapılıyor ve onun zamanında yaptırdıklarıyla kıyaslanamayacak büyüklükte olması isteniyor. Hamidiye camileri döneminin mimarî anlayışını yansıtıyor, yeni-barok ve emperyal üslubun bir karması... Bu dönem mimarîsi seçilmek yerine, klasik devir Osmanlı mimarîsi esas alınıyor. Klasik dönemi en iyi yansıtan Koca Sinan’ın kalfalık eseri Süleymaniye veya ustalık eseri Selimiye değil, çıraklık eseri Şehzade camii tarzı bir yapı ortaya konuluyor. Mekân olarak Şehzade’den daha geniş, kubbe yüksekliği itibarıyla 9 metre daha yüksek bir yapı.

Eğer Süleymaniye ile kıyaslarsak, dönemin teknolojisiyle Koca Sinan kubbe yüksekliğinde 53 metreyi bulmuş. Süleymaniye’nin camiye yakın minareleri 76 metre ile İstanbul’un en yüksekleri. Daha fazlası yapılabilir miydi? Sinan’ın eserin bütününde nispetleri, ölçüleri dikkate alarak bir minare yaptığını söyleyebiliriz. Osmanlı ülkesinden ondan daha yüksek minarelere Selimiye camii sahipti: Yaklaşık 80 metre... 

Yeni beton demir-teknolojisiyle yapılan Abdülhamid Han Camii ise, bu yapılar yanında mütevazı sayılabilir. Kubbe yüksekliği 46 metrede kalmış, minareleri ise 88 metre yükseklikte. Böylece, sadece “minare konusunda Osmanlı dönemi yapıları aşılmış” denilebilir.

Kahramanmaraş, Milli Mücadelesi’ni kendi gücüyle vermiş, İnkılâp Tarihi kitaplarında ifadesini bulan Kurtuluş Savaşı kavramını yanlışlayarak ideolojik yaklaşımları etkisizleştirmiş bir şehir. Cumhuriyet ideoloisine tepkinin dinî bir muhteva taşıması kaçınılmaz. Bu dinî muhtevayı somutlaştıran örneklerden biri Kahramanmaraş Albdülhamid Han Camii.

Abdülhamid üzerinden dinî zeminde bir muhteva ortaya koymak, daha modern bir yaklaşım. Din karşıtı modernleşmeye karşı, dindar modernleşmenin Abdülhamid üzerinden müşahhaslaştırılması çabası dikkat çekici.

Bu büyük eseri sabır, azim ve kararlılıkla inşa eden Maraş halkı o kadar mütevazı ki, asıl hayır sahipleri yerine müezzin her namazdan önce, “Sahib-i Hayrat Abdülhamid Han”a dua taleb ediyor! 

Bu yazı toplam 607 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim