• İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Mehmet Önder Karakaş: Cumali Ünaldı Hasannebioğlu ile Söyleşi

Mehmet Önder Karakaş: Cumali Ünaldı Hasannebioğlu ile Söyleşi
 

“Ben şiir getirdim huzuruna

Sevgili Sonsuz Nakkaş

Emrem Yunus alıç getirmişti.”

 

  1. Şiirler “söylemeye” 1980 öncesinde başlamış olsanız da, 80 kuşağı şairleri arasında yer almaktasınız. Türk şiirinin yeni açılımlar içinde olduğu bu dönemde kendinize mahsus bir ses ile okura seslendiğinizi görüyoruz. Şiirinizin “söylenen” yönü ve kendinize mahsus sesinize dair neler söylemek istersiniz?

Hasannebioğlu:

Ben, kuşak genellemesinin dışında olduğumu, benimle yapılan bütün söyleşilerde, tekraren vurguladım. Şiir, bir ırmaksa, bir bulutsa, bir deniz ya da gökyüzüyse, nereden başlayıp nereye kadar olanı birbirinden ayıracaksınız ve nasıl ayıracaksınız? Kim, nerede başlayıp, nerede bitecek?

1994 yılında, İstanbul’da bir toplantı oldu. Fuzûlî Hazretleri’nin doğumunun 500 yılı anısına, uluslararası bir anma toplantısı. Benim sunumumun adı, “Çağdaş Bir Dünya Şairi Olarak Fuzûlî” üstüneydi. Fuzûlî’nin yalnızlıkla ilgili bir beyiti ile, Yannis Ritsos’un yine yalnızlığa odaklanan bir şiiri arasındaki kardeşliğe dikkat çeken, bir yerde konuyu onunla örtüştüren, açımlayan bir konuşmaydı.

Bırakın Türkçe ile söylenen şiirleri, tüm dünya dillerinde çeşitli zamanlarda söylenmiş tüm şiirleri, sürekli akmakta olan bir ırmak olarak niteleyebiliriz. O zaman, çok uzaktan kuşbakışı bir görüş alanında, ayrıntıların yittiğini hayretle göreceğiz. Bırakın on yıllık dilimler biçiminde “kuşak” yakıştırmalarını, yüz yıllık, bin yıllık dilimler de olmayacaktır. Sadece çağıldayan bir ırmaktır gördüğünüz ve sadece ırmağın sesidir duyduğunuz. Bu hengamede, Ritsos’un sesi ile Fuzûlî’nin avazı kardaşlanmıştır, birbirine karışmıştır, kıvamlanmıştır. Bu duygu, dünyada şiir olan her şeyin göklere yükselen özü, damıtılması, ruhudur belki.

Şair, bütün hayatı boyunca kendine özgü o sesi, o biçimi, o duruş ve edâyı; sözü, imbiklerden süzerek, akkor fırınların örslerinde döverek, yüreğinin eyvallah edeceği doruğa ulaştırarak arar. Sonra ne olur?

Sonra, akıllara ziyan bir inficar ve sanki hiçbir şey olmamış gibi olur. Ölüm gibi bir doğumdan sonra, geriye bir şiir kalır, kalırsa…

O yüzden, özel olarak şiirde, genel olarak sanatta kuşak yakıştırmaları, kabûllenmediğim bir önkabûldür.

Devamı: https://www.insaniyet.net/cumali-unaldi-hasannebioglu-ile-soylesi/

Bu haber toplam 432 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim