Turfanda mı Yoksa Turfa mı?”, “Mizancı Murad” diye tanınan Mehmed Murad’ın (1854-1917) tek romanıdır. Olaylar II. Abdülhamit devri öncesinde geçer. Mehmed Murad hem “milli roman” nasıl olmalıdır sorusunu cevaplamak, hem de ideal bir kahraman ortaya koymak için romanı yazar. Aslında o, bir fikir adamıdır. Romanında da bir fikir adamı gibi davranır. Aslında romanın kurgusu zayıftır. Mansur’la Zehra’nın aşkı çevresinde bir yığın mesele anlatılmaya çalışılır. Yazar ilk önce bu kadar meselenin altından tek romanla kalkamaz. İkincisi, Mansur’la Zehra’nın aşkı, anlatılan memleket meseleleriyle iç içe geçmez, aşk konusu diğer konulara nazaran ayrıksı kalır. Romanı okuduğumuzda zaten aşkın, kitap rahat bir şekilde okunsun, merak uyandırsın, bir de aşkın nasıl yaşanacağına dair bir fikir versin diye anlatıldığını anlarız. Aslında romanın merkezi, Mansur’dur. Yani Mansur’un şahsında memleket meseleleri ve fikirlerdir.
Mansur’u aynen Mehmet Akif’in “Asım”ı gibi okuyabiliriz. O dönemin ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiştir. O; çalışkandır, sabırlıdır, iradelidir, kendini Hilafete adamıştır, yurdun acıklı durumuna karşı elinden geleni ardına koymayan biridir. Ayrıca ahlaklıdır. Dini bütün, örf ve adetlere karşı saygılı. Zeki biridir. Bulunduğu ortamda ters giden bir şey varsa, onu hemen tespit eder ve çözmek için uğraşır. Aman bana ne deyip, kendi kesesinin dolmasına bakmaz. Ortada bir haksızlık varsa, hemen kendine düşen vazifeyi belirler ve o haksızlığa karşı tavır alır veya müdahalede bulunur. İster istemez, Mansur’un bu hareketlerinden, Mehmed Murad’ın kendi dönemine dönük bir eleştiride bulunduğunu düşünürüz. Ve roman boyunca Mansur’un bireyselle toplumsal arasında fark gözetmeyişini anlamaya çalışırız. Mehmed Murad “milli roman” bahsinde de aynı noktaya parmak basar gibidir. Nedir bu? Biraz açalım.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17803/mizanci-murad-siyasi-romanin-atasidir.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.