Farkında mısınız bilmiyorum ama şu satırları okuyanlar biraz dikkat ederse göreceklerdir: İstanbul'da 'Suriçi'nde işportacı kalmadı. İşporta Anadolu'dan İstanbul'a göçen dar gelirli veya işsiz kimselerin başvurduğu bir geçim yoluydu. Zamanla o kadar çoğaldılar ki neredeyse üç tekerlekli arabaları ile tüm sokakları, meydanları doldurdular.
Kelime (işporta) İtalyanca'dan dilimize geçmiş. 'Sepet' mânasını taşıyor. Zamanla üç tekerli araba, tezgah da bu anlamda kullanılmaya başladı.
Eski İstanbul'da sepet mânası ile, isterseniz buna 'küfe' diyelim, sokak sokak gezip sebze meyve satanlar varmış. O ağırlığı bütün gün sırtında taşımak zor iş yani. Şimdilerde sadece ayva zamanı aynı şekilde ayva satanlara rastlıyorum.
Ama burada bir parantez açıp eski 'sokak satıcıları'nı işportadan ayırmalı. Yoğurtçu, sütçü, ciğerci, simitçi, salep ve boza satanlar, macuncular, keten helvacılar vesaire. Hâlâ bazılarına rastlanıyor.
İşportacılar bazı mekânları zamanla kendi mülkleri gibi kullanmaya başladı. Eminönü meydanına tezgah açanlar kendi hemşerilerinden gayrısını oraya sokmadılar. Zabıta ve polis ile girişilen kavgalar sıradan hale geldi.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MustafaKutlu/isporta/51567































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.