Saddam Hüseyin ile Kuveyt arasında 1990 yılında çıkan ihtilafın temel nedeni petrol bölgesi olan Rumeyla çekişmesi idi. Rumeyla, Remle’nin ismi tasgiridir. Küçük kumluk veya kum tepeciği anlamına gelmektedir. Petrol yataklarıyla ünlü bu yer Kuveyt’in kuzeyine, Irak’ın da güneyine düşüyor. Burası dünya tarihine damgasını vurmuştur. Bölge üzerine ihtilaf sonucu Saddam Kuveyt’i işgal etmiş ve topraklarını katmıştır. Pusuda bekleyen baba Bush ise Saddam’a karşı küresel bir seferberlikle karşılık vermiştir. Tek kutuplu dünya düzeninin temel iki göstergesi vardır. Berlin Duvarı’nın yıkılması ve ardından SSCB’nin çökmesi ile birlikte Saddam’ın Rumeyla bölgesini işgal etmesi ve ardından uluslararası bir koalisyon eşliğinde Kuveyt’ten atılmasıdır. 1991, tek kutuplu dünya düzeninin doğduğu tarihi andır. Lakin bu düzen 11 Eylül 2001’e kadar devam etmiş ve 2011 Arap Baharı ile birlikte tamamen solmuştur. Tek kutuplu veya yenidünya düzeni sadece 20 ile 30 yıl arasında yaşayabilmiştir. ABD’nin çökmesi ve gerilemesi dünyanın lehinedir ama Putin Rusya’sının yükselmesi bunu gölgelemektedir. Burukluk nedenidir. Birisi iyi, diğeri kötüdür. ABD çökerken, altından İslam dünyasının diri olarak çıkmasını istemiyor. Bunun için de Ruslara çalışıyor. Bunu kavrayamayan kendi ayağına ve dizine ateş eder. Reagan’ın halefi baba Bush’un başlatmış olduğu süreci oğul Bush açgözlülükle bitirmiştir. Altın yumurtlayan tavuğu boğazlamıştır.
*
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’yle harekete geçen oğul Bush sadece üstünlüğünü perçinlemeyi değil aynı zamanda gelecekte karşısına çıkacak rakipleri de önceden tepelemeyi ve bertaraf etmeyi hedeflemiştir. Bu ise aksi tesir göstermiş ve ABD’yi bulunduğu erişilmezlik tahtından indirmiştir. Adil olmadığı halde tedafüü (güçler dengesi) kanununu da çiğnemiş ve ihlal etmiştir. Dolayısıyla maksadının aksiyle tokat yemiştir. ‘Kimse gelecekte de bize yetişemesin’ planının derdine düşmüş ve evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Ya da Dimyat’a pirinci giderken evdeki bulgurdan olmuştur. ABD merkezli tek dünya düzeninin yükselişi de çöküşü de Irak ve Afganistan üzerinden şekillenmiştir. Baba Bush Saddam’ı Kuveyt’ten püskürterek tek merkezli yenidünya düzenini kurmuştur. Oğlu da Saddam’ı devirerek babasının kurduğu düzeni bilmeden ‘takviye edeceğim’ zannıyla yıkmıştır. Kur’an bununla ilgili ‘keennehumyuhsinunesun’an’ ifadesini kullanır.
İyilik zannıyla halt ederler! Bush’lar fazla hırs gösterdiler. Eskiler hırsın sebebi hasaret olacağını söylemişlerdir. Bununla birlikte bugün maalesef Körfez ülkeleri yaşananlardan ders almamış görünüyor. Kuveytli siyaset bilimci Abdullah Fehd Nefisi, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile İran Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı olduğu sırada görüştüğünü ve kendisine ülkesinin Körfez ile ilgili emellerini çıtlattığını ifade ediyor. Ruhani ona, Basra Körfezi’nin doğu yakasından sonra batı yakasında da hâkim olmak istediklerini ifade ediyor. Nefisi’nin ifadesiyle, Basra Körfezi’ni gerçekten de söyledikleri gibi İran Körfezi yapmak istiyorlar. Dammam, Bayreyn, BAE ve Katar’ın tarihi olarak İran toprağı olduğunu var sayıyorlar.
*
Nefisi de bu tehlikeye karşı körfez ülkelerinin federal veya konfederal çatı altında bir araya gelmelerini arzu ediyor. Lakin körfez ülkeleri birbirine gözünü dikmiş ve birbirini yutmanın hesaplarını yapıyor. İran’a ilaveten sırada başkaları da var. Herkes Katar’ı kendisine katmanın derdinde. Sözgelimi, Suudlu yazar Muhammed Al-i Şeyh, Katar’ın Suudi Arabistan’dan koparılma olduğunu ve ona geri dönmesi gerektiğini savunuyor. Bu sözler Dahi Halfan’a cesaret vermiş olmalı ki, dilinin altındaki baklayı çıkardı. Katar’ın aslında BAE’ye ait olduğunu ileri sürüyor. Geçmişte dilin kemiği yoktu derler şimdi de bu deyim twitter hesabı için geçerli. Buradaki hesabından Dahi Halfan sürekli olarak dünyaya nizamat veriyor. O da radyocu veya televizyoncu olmasa bile Nasır’ın Ahmet Said’i veya Saddam Hüseyin’in Muhammed Sahhaf’ına özeniyor. Propaganda işlerini twitter üzerinden deruhte ediyor. Katar’ın BAE’nin ayrılmaz parçası olduğuna karar vermiş. Bunlar birliğe gelince yoklar ama ilhaka sıra gelince herkesten önde koşuyorlar! Gazze’nin sahibi yok ve kimse de topraklarına katmak istemiyor. Aksine Sisi sınıra İsrail gibi duvar örmekle meşgul. Çaresiz Gazzeliler, ‘Putin, Kırım’a yaptığı gibi keşke bizi de ilhak etse’ diye iç geçiriyorlar. Dahi Halfan geçenlerde CNN’in yayınladığı bir habere göre, Körfez İşbirliği Konseyi’nin yapısının elden geçirilmesini istiyor. İhvancı olarak gördüğü Katar ve Kuveyt’in -başka nedenlerden dolayı da- Umman’ın da birlikten kapı dışarı edilmesini teklif ediyor. Çıkarılan üyelere mukabil Konsey’e, Ürdün ve Mısır’ın alınmasını uygun görüyor. Ürdün ve Mısır rejimleri bu teklifi havada ve karada kaparlar! Ama ya Konsey’den atılacak ülkeler nispet olsun diye, bölgede yabancı ülkelerle birleşirlerse? Mesela Türkiye gibi. Bu durumda Dahi Halfan ne buyurur acaba? Dehası bunu çözmeye yeter mi? Yoksa düşük çenesi ve twiter’i başına bela mı olur? Körfez görüldüğü gibi paranın şımarıklığını yaşıyor. Şımarıklık ise felaketin öncüsüdür. Allah artçılarından korusun!
05.04.2014 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.