• İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 18 °C
  • Konya 16 °C
  • Sakarya 17 °C
  • Şanlıurfa 21 °C
  • Trabzon 14 °C
  • Gaziantep 19 °C
  • Bolu 14 °C
  • Bursa 20 °C

Mustafa Özcan'dan: Medine kuşatmasından medeniyet kuşatmasına

Mustafa Özcan'dan: Medine kuşatmasından medeniyet kuşatmasına
Müslümanlarla gayri Müslimler arasında küresel ilişkiyi üç kalıpta ele almak mümkündür. İslam’ın ve adaletinin hakim olduğu ve değerlerinin küreselleştiği bir dünya düzeni.

mustafaozcan11Müslümanlarla gayri Müslimler arasında küresel ilişkiyi üç kalıpta ele almak mümkündür. İslam’ın ve adaletinin hakim olduğu ve değerlerinin küreselleştiği bir dünya düzeni. İslam’ın hakim olduğu ve İslam barışının dünyayı kanatları altına aldığı bir sistem. Dünya için ideal olan ortam budur. Müslümanların İslamı yaşama ve yaşatma azmine ve ehliyetine haiz olmaları halinde bu düzen hayal değil. Birinci nesil veya İslam kuşağı Bizans ve Sasanileri önüne katarak bu sistemi gerçekleştirmiştir. Hadisler ve ayetler (tefsirler) bunun ahir zamanda bir kez daha gerçekleşeceğini ortaya koyuyorlar. İslâmî Düşünce Enstitüsü’nün Danışmanı olan merhum Sudanlı Muhammed Ebu’l Kasım Hac Muhammed’in 1979 yani hicri 1400 yılında yazmış olduğu ve uzun bir tefekkür ve araştırma döneminin mahsulü olan İslâm’ın İkinci Küreselleşmesi (Alemiyyetü’l İslâm es Saniye) ve benzeri kitaplar yaklaşmakta olan döneme işaret ediyorlar. Yeni dönemin ayak seslerini oluşturuyorlar. Bu da İslam düşmanlarını teyakkuza sevk ediyor. Müslümanlarla gayri Müslimler arasında ikinci boyuttaki ilişki düzeyi ise tedafü düzenidir. Güçler dengesi ve bu denge içinde Müslümanların ve diğer din mensuplarının da rahat nefes almasıdır. Kur’an bu statüye birçok ayette parmak basmakta ve işaret etmektedir. Kur’an ve İslam’a göre tek kutuplu tek meşru sistem İslam üzerine kurulu nizam-ı alemdir. İkinci kademede ehven-i şer düzen, tedafü düzenidir. Kur’an-ı Kerim’e göre tek meşru küreselleşme İslam’ın küreselleşmesidir. Zira İslam, içinde adaleti barındırdığı gibi Osmanlı uygulamasıyla millet sistemini yani çoğulculuğu da ihtiva etmektedir.

*

Bunun dışındaki küreselleşmeler dünyayı zulüm ve karanlığa boğacaktır. Baba ve oğul Bush döneminde yaşandığı gibi. Dolayısıyla İslam dışındaki küreselleşmeler zulüm doğuracak ve insanlık için hayırhah olmayacaktır. Bu tarz küreselleşme dünyada birkaç defa yaşanmıştır. Bunlardan birisi Cengiz Han döneminde Moğolların küreselleşmesidir. Moğol küreselleşmesi İslam güneşinin ve medeniyetinin muvakkaten tutulması olmuştur. Bu dönemin sonuçlarından birisi Abbasi hilafetinin yıkılmasıdır.

Birinci dünya Savaşı sırasında da İngiliz küreselleşmesi yaşanmış ve bu da Osmanlı hilafetinin yıkılmasıyla sonuçlanmıştır. İkinci defa İslam güneşi yine muvakkaten tutulmuştur. Osmanlı enkazı üzerine kurulan cumhuriyet ideolojisi veya yeni rejim iki ayak üzerine şekillenmiştir. Siyasi olarak İngiliz ideolojik olarak Bolşevik. Yani iki küreselleşmeye dayanmıştır. Tek parti rejimini temsil eden CHP İngiliz demokrasisinden değil, Sovyet sisteminden beslenmiştir. Dolayısıyla yeni rejim hecin ve iki ayaklı bir rejimdir. Bir tarafıyla doğuya diğer tarafıyla batıya bakmaktadır. Janus yüzlü bir rejimdir.

*

Müslümanlar ile gayri Müslimler arasında üçüncü ilişki modeli veya statü ahzap kuşatması ve Müslümanların karşı ittifak tarafından kıskaca ve kuşatmaya alınmasıdır. Bu ilk kez Medine kuşatması sırasında tecelli etmiştir. Osmanlı’nın son döneminde ise bu Medine kuşatması (İslam) medeniyet kuşatmasına dönüşmüştür. Arnold Tonybee bunu Osmanlı’nın ve İslam medeniyetinin durdurulması olarak ifade ve izah eder. Hadiste bu küresel kuşatma veya küresel ahzap saldırısı şöyle ifade edilir: “Yiyicilerin yemek kabına (kas’a) üşüştükleri gibi bir gün diğer milletler de sizin başınıza üşüşecektir! (Kaynak Ebu Davud, Melahim 5; Ahmed bin Hanbel,V/278 )” Vahdettin Han hatıratında Osmanlı’ya karşı küresel bir öfkeden bahseder. Soğuk savaştan sonra bu küresel saldırı kaldığı yerden yeniden başlatılmıştır. İngilizler yine burada aktif ve faal bir rol oynadılar. Thatcher, tehlikenin kızıldan yeşile döndüğünü söyledi. John Major, Mitterrand ile birlikte Bosna krizinin uzamasına ve yüz binlerce Boşnak asıllı insanın ölümüne neden olmuştur. Ardından üçüncü ideolojiden bahsederek dikkatleri üzerine toplayan ve sempati toplayan Tony Blair, Bush II ile birlikte yeni Haçlı Seferinin İngiliz ayağını temsil etmiştir. Yahudi asıllı olmasıyla iftihar eden David Cameron ise kimyasal silah kullanma meselesinde Şam’ın cezalandırılması noktasında topu taca atarak zaten isteksiz olan Obama’yı yalnız ve kararsız bırakmıştır. Şimdi Tony Blair Bush döneminde yarım kalan misyonun ya da İslam dünyasının işinin bitirilmesini istiyor. İslam dünyasında siyasal İslam’a karşı küresel bir saldırı açılması ve bu noktada Rusya ve Çin ile işbirliğine gidilmesini istiyor. Ortak müdahaleyi savunuyor. Peki! Arap Baharından sonra Arap dünyasında siyasal İslam kaldı mı ki? Blair’in yeni Haçlı Saldırısının adresi İran olmadığına göre kimi kastediyor acaba? Elbette İslam’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Son Padişah Sultan Vahdettin döneminde İslam’a ve Osmanlı’ya karşı küresel öfkeden bahsetmektedir. İsrail uşağı Blair küllenen bu öfkeyi yeniden hortlatmaya çalışıyor.

25.04.2014 Milli Gazete 

Bu haber toplam 486 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim