Sevinç Çokum… Romanları, hikayeleri, senaryo ve radyofonik eserleriyle Türk edebiyatının en verimli kalemlerinden. Necip Fazıl Hikaye-Roman Ödülü’ne layık görülen usta yazar için, M. Fatih Andı, Hicabi Kırlangıç, Turan Karataş, Necip Tosun ve Ahmet Murat Özel’den oluşan Jüri Heyeti, gerekçeli kararında şu görüşlere yer verdi: “İnsan ile eşya arasındaki ilişkileri, değişimin yarattığı açmazları, kaybedilen güzellikleri derinlikli psikolojik, sosyolojik tahliller ve dil yetkinliği ile eserlerine yansıtması nedeniyle Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü’ne layık görülmüştür.”
Edebiyatımızın incelikli yazarıyla ödülü ve Necip Fazıl’ı konuştuk.
O ÇİLENİN ADAMI
Necip Fazıl ismiyle ilk karşılaşmanız nasıl oldu?
Necip Fazıl’ın adını daha çocukken öncelikle radyodan, şiir defterleri tutan ablalarım ve onların arkadaşlarından, babamdan, sokaklardan, gazete dağıtıcılarından işitirdim. Ankara ve İstanbul Radyoları adeta bir mektep gibiydi.
Sizi en çok etkileyen tarafı neydi?
Necip Fazıl Kısakürek bilinen ve insanda sert bir rüzgar etkisi ve sersemliği bırakan, Bâbıâli’de ağırlıklı sözü geçer bir isimdi. Şimdi çizebiliyorum bu resmi, o zamanlar çocuktum işte. Fakat gizemli bir yanı da vardı; onu efsane kişiliğine büründüren hitabeti, şiirlerindeki hercümerc, altüst edicilik, dinleyenlerin yüzüne tokat gibi inen teatral ses tonu… Oysa o çilenin adamı. Şaşırtan bu; tahtında olsa da, kaybetmiş, kazanmış, savurmuş hayatını; girdapların içine yuvarlanmış, yalnızlık perdesinin ardındaki sanatkâr hakikati arıyor..
İlk okuduğunuz kitabı hangisi?
Lise ve fakülte yıllarımızda çoğumuz onu Kaldırımlar’la tanıdık. Şimdi değerlendirdiğimde o, kaldırımda yürüyen boşluklar içinde yalnızlıkları giyinmiş adam bana bugünün ‘Yeraltı Edebiyatı’nı çağrıştırıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.