• İstanbul 12 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 13 °C
  • Konya 8 °C
  • Sakarya 11 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 12 °C
  • Gaziantep 10 °C
  • Bolu 8 °C
  • Bursa 9 °C

Özcan Ünlü'nün öyküsünü hep çok sevdim

Özcan Ünlü'nün öyküsünü hep çok sevdim
Özcan Ünlü'nün her Pazar TRT'de 11 Kahvesi adlı programını sunarken, konuklarıyla yaptığı sohbeti zevk ile izliyorum. O konuşurken 20 yıla ait farklı farklı fotoğraflar gelip geçiyor gözlerimin önünden.
ozcan-unlu-ile-gecen-yilÖzcan Ünlü'nün her Pazar TRT'de 11 Kahvesi adlı programını sunarken, konuklarıyla yaptığı sohbeti zevk ile izliyorum. O konuşurken 20 yıla ait farklı farklı fotoğraflar gelip geçiyor gözlerimin önünden. Ben o fotoğraflara, bana anlattığı çocukluğundan, gençliğinden kareler ekliyorum zihnimde. Selçuk Küpçük yazdı..

 

Telefondaki ses “Son bir kez daha gel. Görüşme için bir firma ayarladım. Bu sefer olmaz ise artık o vakit kararını verirsin” diye ısrar ediyor. Ben ise yavaş yavaş ümidimi kestim. Yıldım. Her görüşme ayrı bir örselenme ortaya çıkartıyor. Son bir albüm yapıp, okunacak son şarkıyı söyleyip evime çekilmek istiyorum. İkinci çalışmadan bu yana 6-7 yıl geçmiş. 90’ların dünyası geride kalmış, ülkenin sosyolojisi değişmiş, internet sebebiyle müzik sektörü büyük sıkıntılar yaşamaya başlamış vs... Bütün bunların farkındayım.

 

Telefondaki dost ise yaptığım müzik çalışmalarının bir şekilde albümleşmesi için büyük gayret gösteriyor. En az benim kadar mesele edindi her şeyi. İstanbul’a bu konu için her gidişimde evini, gönlünü, kalbini bana açıyor. Açıkça ben de O’nunla vakit geçirmekten büyük keyif alıyorum. Sabah evden beraber çıkıp çalıştığı gazeteye gitmek, masasının kenarına ilişerek O’na gelen dergilere, kitaplara dalmak, sonra öğle yemeği için aşağı inmek, namaz için cemaate yetişmek, sayfasını hazırlarken her şeye dair konulara girip çıkmak, kimi vakit ikimiz için de özel meselelere kapı aralamak, acılarımızın kabuklarını kanatmak, sevinçlerimizin değerini artırmak vs. vs... Bir zaman, ancak böyle bir dost ile kıymet kazanabilir.

 

Özcan Ünlü'nün öyküsünü hep çok sevdim. Hayran oldum. Öyküsü bana direnç veriyor. Karadeniz'in yüksekçe bir köyünden yoksulluk içerisinde başlayan bir hayat ve oradan aynı yoksulluğun izini sürerek İstanbul’a naif, kırılgan, hüzünlü bir babanın ellerine tutunarak ulaşmak... Herkesin kaybolduğu, tutunmaya çalıştığı bu koca, devasa şehirde gecekondu mahallelerinde bu direnme mücadelesinin her türlü şiddetine maruz kalmak ve ama umudu hiç kaybetmemek...

 

Bir dostluğu yıllarca sürdürmek az bir şey, kolay bir şey değil

Geçtiğimiz yıllarda benim de tanışma gururunu tattığım rahmetli babasının cenazesini alıp, memlekete, fakir köyüne, toprağına, hatıralarına, çocukluğuna defnetmek için getirdiği vakit, gözpınarlarının kenarından ardı ardına boşalan yaşlarına dayanamayarak ben de ağlarken, kendimi O’na daha da yakın hissetim. Değişik zamanlarda memlekete uğradığı vakit, kimi yerlerinde iki aracın yan yana zor geçebildiği yolların, ormanların, fındık bahçelerinin, tepelerin, kayalıkların arasından yavaş yavaş yükselerek O’nu köyüne götürmekten de büyük keyif aldım her zaman. Bu kısa yolculuğumuz sırasında da çok şeyler konuşurduk. Özellikle köyde geçen çocukluk hatıraları üzerine...

 

Şimdi bu yazıyı yazarken ilk ne zaman tanıştığımızı hatırlamaya çalışıyorum. 90’ların ortasında bir şiir etkinliği olsa gerek. İstanbul’dan birçok isim ile beraber gelmişlerdi. Çoğunu dergilerden, kitaplarından bildiğim ve benim için kıymetli olan nice isim ile bu etkinlik sayesinde tanışmıştım. O’nunla da öyle. Gerçi ben hiçbir zaman hemşehrilik ilişkisini önemsemedim, benim dünyamda bu bağın bir kıymeti olmadı ama O’nun ile aramızda aynı coğrafyanın ürettiği kültürün müthiş bir ortaklığı olduğunu gördüm. Ama yine de onu aşan bir dostluk ilişkisini her daim nitelikli bir seviyede ikimiz de tuttuk. Bir dostluğu yıllarca sürdürmek az bir şey, kolay bir şey değil. Dostluğu da beslemek gerekli, bir çiçeğe su verir gibi. Biz bunu sanırım 20 yıla yaklaşan zaman diliminde başardık.

 

Kelimelerin de kifayet etmediği şeyleri O da, ben de biliyoruz

Bu ilk tanışmamızda Esra Sanat Yayınları’nın bir dizi halinde çıkardığı şiir kitapları arasında yayınlanan ürününü imzalayıp bana vermişti. İsmi Aşk Olur idi kitabının. İncecik bir kitap. 1994 yılı baskılı. Ardından birçok kitabı izledi bunu. Hepsini kütüphanemin “elimi ilk attığımda ulaşacağım kitaplar” bölümünde, gözümün önünde tutuyorum.

 

O şiir etkinliği ardından benim İstanbul’a sık sık gidişlerim, O’nun nadiren de olsa memlekete özellikle yaz mevsiminde gelişleri ve ailesi ile evimde kıymetli zamanlara kapı aralamamız bu dostluğu derin köklere yaydı. Dolayısıyla benim için, zamanın sıkıştığı anlar olarak tanımladığım vakitlerimde İstanbul’da özellikle bir dönem, yeni bestelerimi albümleştirmek için sürdürdüğüm görüşmelerimin çoğunu bizzat O ayarlayarak, sanatsal bir ürünün tarihe kayıt düşülmesinde hayati bir rol üstlendi. Gerçi albüm çıkınca (Artık Kuşlarını Uçur / Çınar Müzik/2005) kartonette kendisine teşekkür ettim ama kelimeler ancak o kadarına kifayet ediyor. Kelimelerin de kifayet etmediği şeyleri O da, ben de biliyoruz.

 

Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/16511/ozcan-unlunun-oykusunu-hep-cok-sevdim.html

Bu haber toplam 830 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim