Dolayısıyla bugünün tanımlanması “geçmişi” de değiştirdi. Geçmişin yeniden inşasına niçin ihtiyaç duyuldu?
Bütün modernleşme, uluslaşma süreçlerinde bu durumla karşılaşılıyor. Yeni bir kültür inşa edileceği zaman “geçmiş”, bu kültüre göre yeniden şekillendirilmek isteniyor. Yeni kültürde olması istenmeyen özellikler geçmişe teşmil edilebileceği gibi, eski kültürde yeterince kıymet görmeyen kimi olgular (ya da metinler) öne çıkarılabiliyor. Bu konuda pek çok örnek verilebilir. Mesela Tanzimat döneminde ve sonrasında geleneksel edebiyata atfedilen pek çok özellik anakroniktir. Birini anarsak, Osmanlı şiiri “milli” olmadığı için eleştirilir ama milliliğin beklendiği dönemde henüz milli kimlik kavramı mevcut değildir. Milli kimlik kurmak için uğraşılan dönemde, geçmiş, yeni kavramlar açısından yeniden “yazılır”. Başka bir örnek, Mehmet Fuat Köprülü’nün “Türki-i Basit” hakkındaki iddialarıdır. Köprülü kendi görüşleri açısından bazı metinleri öne çıkarırken bazı metinleri geriye itmiş, geçmişi kendi istediği biçimde aktarma yolunu tercih etmiştir. Hatice Aynur bu konuda ayrıntıları yazmıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.