Modernleşmenin kültürel yıkım duygusu burjuva hıncıyla açıklanabilir. Bu hıncın derin derin tartışılması, özellikle kültürpolitik temelli, kimlik kavgalarının tırmandığı bir çağda ufuk açıcıdır.
Burjuva olmak elbette öncelikle kentli olmak demektir. Ama tuhaf olan burjuvaların kentlerin yegane sahibi olmadıkları gerçeğidir. Kent, sâdece 'köksüz' burjuvaların tek başlarına at oynattıkları mekanlar değildi. Kültürel olarak burjuvalardan farklı olarak 'kökleriyle övünen' ve yüzyılların tornasından geçerek 'incelmiş' bir dünyânın taşıyıcısı olan soyluluk da kentlere kültürel ağırlığını koymaktaydı. Bunlar çoktan toprakla bağlarını kopartmış ya da en aza indirmiş insanlardı. Topraklarını kirâya vermişler, rant gelirleriyle kent hayâtının tadını çıkarıyorlardı. Onlara toprak ya da 'kılıç soylusu'ndan (Noblesse d'épée) farklarını anlatmak için 'kıyâfet soylusu' (Noblesse de robe) deniyordu. Britanya'da ise onlara yerlerinde, yâni topraklarının başında olmayan soylular'(Absent Lords)ya da kısaca 'kentsoylu' (Gentry) deniyordu. (Onun için kentsoylu terimini burjuva, yâni kentli için değil, gentry için kullanmak daha doğrudur).
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SuleymanSeyfiOgun/kentsoylular-ve-kentliler/51416































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.