Gerek uluslararası sistem gerekse de bölgesel düzen(lerde) derin krizler yaşanıyor. Bu yeni dalganın başlangıcını 1990’ların başına kadar götürmek mümkün. Sadece 11 Eylül sonrası manzaraya bakmak bile, sağlıklı bir fotoğraf çekmek için yeterli olabilir. Bugünlerde Irak üzerinden yeniden başlayan hareketlenmenin dinamikleri de, birçok açıdan, on yılı aşkın zamandır meydana gelen küresel ve bölgesel siyasi kırılmalarla alakalı. Adeta, 11 Eylül sonrası fay hatlarında yaşanan kırılmaların oluşturduğu siyasal tsunamilerle baş edilmeye çalışılıyor. Bu tektonik hareketlerin büyük bir kısmının müsebbibi olanların, ortaya çıkan neticeler karşısında içinden çıkamadıkları bir kısır döngü yaratmış olmalarında da şaşılacak bir durum yok. 1980’lerde Afganistan’da yaşanan kırılmanın 11 Eylül’deki payı, İsrail işgalinin Ortadoğu’daki farklı neticeleri, Arap dünyasında değişimin karşısında durmanın Kırım’daki tezahürleri, Irak işgalinin sebep olduğu bugünkü sorunlar. Bu nevi çapraz ilişkileri çeşitlendirmek mümkün. Irak’ta IŞİD yeni keşfedilmiş, bir anda ortaya çıkmış bir sorun tadında verilen tepkilere bakınca, yukarıda sadece birkaçını sıraladığımız karmaşık etkileşime dair ciddi bir perspektifin ortada olmadığı söylemek, yanlış olmayacaktır. Türkiye’nin, daha işgal başlamadan, 2003’te, Sayın Davutoğlu öncülüğünde yürütülen ‘Irak’a Komşu Ülkeler Konferanslarında’ dile getirilen endişelerin ve yol haritasının bıraktığı yerde patinaj çeken bir Irak manzarası var.
Yazının devamı için: http://haber.stargazete.com/yazar/bolgesel-kriz-ve-isid/yazi-939272































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.