• İstanbul 7 °C
  • Ankara 3 °C
  • İzmir 10 °C
  • Konya 3 °C
  • Sakarya 2 °C
  • Şanlıurfa 15 °C
  • Trabzon 13 °C
  • Gaziantep 11 °C
  • Bolu 3 °C
  • Bursa 7 °C

TYB İstanbul Şubesi: “Hür Tefekkürün Kalesi Dergiler”

TYB İstanbul Şubesi: “Hür Tefekkürün Kalesi Dergiler”
Artık sonbahar yağmurları aralıksız yağıyor. Şehri ıslatan, durmaksızın yağan yağmurlarla beraber telaşımız, koşturmalarımız da başladı. Zor günler geçiriyoruz.

Bu zor zamanları bir nebze kolay eyleyen, sadra şifa günlerden, haftalardan bir hafta geçirdik. Edebiyatın, yazının, üretmenin, var olmanın sancılarını çeken bu toprağın bağrından yetişmiş bir çok yazar Edebiyat Mevsim’inde sonbaharın bereket sağanağıyla kuşanmış tefekkür zamanlarında buluştu…

Ne zamandı hatırlamıyorum. İlk yazılarımı yazdığım yıllar. Öyküler kaleme aldığım yıllar. Dergilerin kapılarını çaldığım ve bir bir üstatlarla buluştuğum zamanlar. Yazarlık her zaman söylediğim gibi benim için gökteki yıldızlar gibiydi. Ulaşılması zor, nice emek ve çabayla varılması zor bir hayat hedefi. İşte o yıllarda yazının sancılarıyla kıvranırken, yolum Sultan Ahmet’ten geçiyor. Ve solgun bir tabelanın taş duvarlarının üzerinden, sarmaşıkların arasından bana mahcup halde baktığını hisseder gibi oluyorum. “Yazarlar Birliği” tabelasını görünce aidiyetlik duygusuna mı kapılıyorum, yüreğim bir başka çarpıyor. İçeri girmek ve girmemek üzere tereddütlerime yaslanmışken, loş, tenha, yer yer rutubet kokan taş tarihi binanın içinde buluyorum kendimi. Kapısı sonuna kadar açık, ama içerde kimseler yok. İçimi bir korku, bu korkuyla birlikte yalnızlık ve utanç kaplıyor. Ben neredeyim ve neden kimseler yok burada, çıkıp karşıma birisi senin ne işin var dese ne derim… Bu duyguların yokladığı ürkek yüreğimin çırpınışları ile aniden girdiğim taş binanın bohem yalnızlığından hemen çıkmak istiyorum. O ara birisi mi çıkıyor odalardan konuşuyor muyuz, burada hangi programlar var mı diye mi soruyorum… Düş ve rüya arası anılarımın arasına yerleşmiş bu taş binada o zamanlar neler yaşadığımı inanın hatırlamıyorum. Ama hatırladığım Kızlarağası Medresesi’nin bundan yaklaşık yirmi beş yıl önce, Yazarlar Birliği şubesi olması ama o denli de yalnızlığa terkedilmesiydi…

Aradan yıllar geçti, köprülerin altından nice sular aktı. Bir hevesten ziyade bir sevda gibi içime çöreklenen yazı yürüyüşüyle dergilerin kapısında bulduk kendimizi. İyi ki de bulduk ve bu günlere geldik hamdolsun. O dergiler ki hepsi bir mektep, hepsi kültür coğrafyamızın en üst kaleleri… Üstatların kuşatan, saran her zaman edebiyatın, yazının nasıl ciddi bir uğraş olduğunu kapısını çalanlara hissettirmekle birlikte medeniyetin kalesi gibi dik ve mağrur yapılarıyla misafirlerini ağırlaması ile bizleri bu günlere getiren ocaklardı… Bizler bu kültür ocaklarında yetişmenin her zaman faydasını gördük… Bu ocakların başında bulunan nice üstadla tanışmanın onların yazıyla hemhal olan hallerinden ziyade, edebiyatın edebe yüklediği derin misyonu omuzlayan nice halleriyle terbiye olduk…

İlk kapısını çaldığım dergi Dergâh dergisiydi. Üstad Mustafa Kutlu’nun dervişane duruşu o zaman da genç ve dinamik heyecanlı yapısında mevcut ama o denli de içi işleyen sohbetiyle bizleri mest etmişti. Sözleriyle bu işin başında olduğumuzu çok çok çalışmamız gerektiğini ama umutla, ümitle yazıya tutunmam gerektiğini söylediğini hatırlıyorum… Sonrasında Yedi iklim Dergisinde Kadıköy Hasan Paşa’da buldum kendimi. Dost ve sevecen yüreğiyle Ali Haydar Haksal Ağabey ve Nedim Çeker karşılamışlardı ilk gittiğim gün. Nasıl da heyecanlıydım. Ellerimden ziyade yüreğim titriyordu ilk yazımı gösterirken. Sevgili Ali Haydar Abinin babacan tavrı, beni ciddiye alarak yazımı okuması nasıl da heyecanlandırmıştı umut bekleyen yüreğimi. İlk öykümün Yediiklimde yayınlanmasıyla dergiyle aramızda oluşan bağ. Sonrasında Hasan Aycın, Osman Bayraktar, Cemal Şakar, Mihriban İnan Karatepe ve daha pekçok ismi dergi çatısında tanımam… Ve yazıya, edebiyata oradan hayata tutunarak bu kutlu yürüyüşün başlaması. Sonrasında bu yazı yürüyüşü Hece Öykü Dergisi ve Bir Nokta Dergisi’ne verdiğim eserlerle devam etti.

Yıllar önce korkarak kapısını çaldığım, hayalle gerçek arası bohem ve rutubet kokulu havasını ürpertiyle ciğerlerime çekerken, ait olmak istediğim Kızlarağası  Medresesi İstanbul Yazarlar Birliği Şubesi şimdi bayram coşkusu ve heyecanıyla bir haftadır adeta bir kültür şöleni yaşıyor. Artık Kızlarağası Medresesi’nin taş duvarlarında şiirler, öyküler, hatıralar, üstatların heyecanlı seslenişleri yankılanırken, gençlerin uğrak yerlerinden bir kutlu mekân halini almanın tarifsiz heyecanı sarıp kuşatmış durumda tarihi yapının her zerresini…

Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı ’nın tükenmek bilmez enerjisi ve heyecanıyla, Şair Hüseyin Akın’ının ustalarla gençleri bir araya getirmenin ustalıklı koordinasyonu bir araya gelince ortaya adeta bir kültür şöleni döküldü. Bu yıl Üstad Cemil Meriç’in ifadesiyle“ Hür Tefekkürün Kalesi Dergiler” konu başlığıyla Edebiyat mevsimi tüm olumsuzluklara, tüm zor zamanların sancılarına rağmen deli rüzgârlar gibi akıp geçerek nice heyecanlı yüreği tarihi taş yapının sağanaklarla ıslanan çatısının altında buluşturdu. Bir haftadır devam eden programlarla şairler, yazarlar, öykücüler, mütefekkirler ve dava adamları sunumlarını yapıyorlar. Serin rüzgârlarla, sonbaharın üşüten ama hep yüreklere bereket akıtan o havasında çaylar kahveler içiliyor… Yüzünde her daim mütebessim babacan gülümseyişle, bir eksiklik var mı acaba der gibi yüzümüze bakan Şakir Kurtulmuş hocamın telaşı, Muzaffer Doğan’ nın dava adamı olarak, edebiyatın medeniyet inşa eden duraklarından bir durak Büyük Doğu’nun kıyılarında Üstad Necip Fazıl her anışında tarifsiz heyecanı, Bünyamin Yılmazın gazeteci kimliğiyle canlı ve dinamik araştıran, soruşturan titiz bakışları , Fatma Kocak Hanım’ın, güler yüzüyle gençleri karşılayan tebessümü, bir hafta boyunca gezindi durdu tarihi taş yapının her zerresinde…

Kızlarağası Medresesi artık İstanbul’un en hareketli yeri Sultan Ahmet’te edebiyat severleri ağırlamanın coşkusunu yaşıyor. Üstad Mehmet Doğan’ın eşsiz çabaları,  yıllarca gençleri yazının kıyılarına taşırken, yazın dünyasına nice yazarlar kazandırmış Ali Ural’ın kuşkusuz tüm çabalarının semeresiyle devam ediyor çalışmalar… Yeni Yönetim Kurulu’nun tarifsiz heyecanı, ayrım yapmaksızın her kitleye seslenişi, profesyonel organizasyonlarıyla dolu dolu geçecek bir yıla kültür ve edebiyat ikliminin sağanağına çağırıyor tüm okurları ve yazarları… Bence mutlaka uğrayın bu tarihi mekâna, ayaklarınızdan ziyade yüreğinizi dinlendirmek, Şakir Hoca’nın güler yüzü dervişane duruşuyla size ikram ettiği çayın sıcaklığı ellerinizden ziyade yüreğinizi ısıtırken, yüzünüzde uçucu bir tebessümle şehrin kalabalığına öylece yürüyeceksiniz…

Selvigül Kandoğmuş Şahin / MİLAT

Bu haber toplam 961 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim