• İstanbul 25 °C
  • Ankara 29 °C

Yazarlarımızla Hasbihal: Mehmet Erikli

Yazarlarımızla Hasbihal: Mehmet Erikli
Sence, insan yalnız bir varlık mıdır? Eğer cevabın “evet” ise hayatı; bu yalnızlık duygusundan kurtulma uğraşı olarak tanımlayabilir miyiz?

Bu dünyadan göçmüş olanlar daha yalnız gelir bana. Yaşıyor olsan ve kimin kimsen olmasa bile omzuna başını koyacak, birlikte çorbaya kaşık sallayacak birini hayal edersin. Bu yalnızlık değildir. O yüzden ben bunu şöyle tanımlıyorum. Yaşarken yalnızlığı duyarız. O bir duygudur bizim için. Yalnızlığı ete kemiğe bürünmüş haliyle düşünemiyorum.  Terim bakımından da yalnızlık soyuttur. Bu soyutluk da bizde içkin değil diye düşünüyorum. “İnsan yalnız bir varlık mıdır” sorusu o kendiyle kaldığı müddetçe, duygularıyla, aklıyla, zihniyle hep bir şeyleri planlayıp düşündüğü sürece yalnız olmamaya esirdir derim. Yani benliğimiz tümüyle buna mani.

Öykücü olman hasebiyle soruyorum. İnsan neden anlatma ihtiyacı duyuyor? Anlatarak ne elde etmek istiyor olabilir?

İnsan anlatmaktan çok anlam aramaya yatkın bana kalırsa. En başından beri bir şeyleri anlatmaya değil anlamaya çalışarak başlıyoruz ve sonra yapabildiklerimizin birtakım taklitler yoluyla biçim bulduğunu görüyoruz. Sözgelimi dilimizi böyle kavrıyoruz. Dilimizden çıkan ilk kelimeler de çevremizdeki sesleri taklitle başlıyor ve gelişiyor. Anlatmak anladıklarımızın iletişime dönen bir formu. Anlamını kavrayamadığımız bir şeyi anlatamayız. Dolayısıyla öykücü anlatma arzusundan daha çok insanı anlamak ister. Toplumu, tarihi, doğayı, kısacası tüm varlığı kavramak üzerine düşünür. Anlatının gücü de işte tam olarak neyi ne kadar anladığımızda yatıyor olmalı. Bu sebeple elde etmek istediklerimizi anlatarak sağlayamayız diye düşünüyorum. Her şeyin anlamını kavrayamasak da kurcalamak öykücünün ödevidir. O yüzden kendime kurcalayıcı anlatıcı diyebilirim. Öbür türlüsü büyük iddia olur, boyumu aşar.

Kitapların da çare etmediği, içinin sızladığı o zamanlarda neler yapıyorsun?

İçim sızlamaz. Başım ağrıdığında şiir okurum. Parasetamolden daha etkilidir, tavsiye ederim.

Seni yazmaya sevk eden ne oldu, yazı maceran nasıl başladı, ilk yazdığın yazıyı hatırlıyor musun?

Gerçek manada dilim dönmeye başladığında diye cevaplayacağım bu soruyu. Hikâyesi gerçekten uzun. Belki günün birinde yazarım.

Yazarların ilginç yazma ritüellerinden sana miras kalan var mı? Varsa kimden tevarüs ettin? Not alırken defter, kalem kullanıyor musun?

Lise yıllarında sadece kâğıt ve kalem kullandım. Üniversite de bir müddet devam etti bu. Daha sonra bunu terk ettim. Yani artık kalemsiz kâğıtsız, cascavlak bir ekrana bakarak yazıyorum. Kâğıdın yerini ekran, kalemin yerini klavle aldı fakat o kalemi yazarken hiç elimden bırakmış değilim. Yani tek bir alışkanlığım var o da anlamış olacağınızı düşümsem de açıklayayım: bilgisayarda bilhassa öykü yazıyorsam elimde mutlaka kalem olur. Çünkü zihin kalemle bir kâğıda yazıyorken farklı, klavyeyle ekrana bakarak yazıyorken farklı çalışır. Kâğıda yazdığım öyküler her zaman daha iyi olmuştur. Kalem ritüeli diyebilir miyiz bilmiyorum fakat böyle bir şeyim var. Onun dışında yazman için nedenim varsa ritüel mitüel bakmam yazarım.

Daha çok hangi vakitler kelimelerle, cümlelerle kavgaya tutuşursun?

Kavgasız gürültüsüz kendimi eylemeye masaya oturmuşken bana yepyeni bir öykü verecek dilimi şımartmak ve süslü, güzel hediyeler alıp bana hep daha iyilerini vermesi için onu ayartmak varken niye kavga edeyim. Tadımız kaçmasın. Kavga etmem. Fakat bazı kelimelerden de pek hazzetmem.

Yazarken beslendiğin kaynaklar nelerdir? Bize biraz da okuduklarından bahseder misin? Klasik deyince aklına ilk gelen kitaplar hangileridir mesela?

Son zamanlarda sosyoloji ağırlıklı okuyorum. Klasik, eski, başucu diye bir ayrım yapmadan bakıyorum kitaplara. İki tasnifim var. İki başlık. Biri kurucu metin değeri taşıyan eserler. Diğeri de kadim eserler. Bu sınıfa giren eserleri anlamak için okuyoruz halen. Hatta yazdıklarımız da onları anlamak için bir yöntem bir bakıma. Sadece insanı anlamakla iş bitmiyor yani. İnsanın ne anlattığını, ne yazdığını kavramak başlı başına bir meseledir. Fakülteler bunun için var.

Son kitabın “İnsanlar Tepinir Filler Ezilir”i 2017 yılında çıkarmıştın. Okurların 5 yıldır senden kitap bekliyor. Yeni bir kitap çalışman var mı? Hasret bitecek mi artık?

Devamı: https://www.edebifikir.com/roportaj/yazarlarimizla-hasbihal-mehmet-erikli.html

Bu haber toplam 368 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim