Su ile toprağı, arş ile kürsîyi, gece ile gündüzü, cennet ile cehennemi, fayda ile zararı, levh ile kalemi ve insanı yaratan Rabbe şükürler olsun…
Varlık ile yokluğu, akıl ile ilmi, sır ile gönlü, hayâ ile gözü, hikmet ile dili, şefkat ile kalbi ve insanı yaratan Hakk’a hamt-ü senalar olsun…
Muhabbet ile marifeti, hak ile batılı, irade ile sorumluluğu, kaza ile kaderi, sabır ile cezayı ve insanı yaratan ey Velî!
Âdem’in Havva’sını, tohumun toprağını, köpüren suyun dalgasını, cesedin rûhunu, aslın suretini, günahın tövbesini, ye’sin ŞÎt’ini kudretiyle görünür kılan Yüce Rabbim bildir bana nasıl Halil olur bu kalbim?
Nedir Halilliğin alâmeti? Sıfatları, fiilleri nelerdir? Ben de İbrahim misali Halil olup gezeyim göğün gölgesinde!!!
Ebû Tâlib olup kol kanat gersem yetime dahi öksüze,
Çoban olsam kırlarda kararan dutun hikâyesini anlatsam işitenlere,
Ficar Harbi’nde ok kıran el olsam, dağılan, yağmalanan yuvalara derman olsam,
Nefîse olsam samimi bir gönülden güzeller güzeline gül bağına yol olsam,
Çölde bir kum, vahada bir çimen olsam; mübarek yanaklarını okşayan bir yel olsam,
Lât’ı, Uzza’yı, hadsizliği, cahilliği kıran el; Hira’da bir taş olsam,
Haydar-ı Kerrar olsam, arslan olsam kükresem çakallara,
Ebû Bekri’s – Sıddîyk olsam, duvar olsam dağ misali, ağaç olsam orman misali,
Hâris olsam yoluna akan can olsam,
Bilâl olsam, yanık sesimle inletsem semaları; Allah-u Ekber! Allah-u Ekber! Allah-u Ekber!
Ammâr olsam, tüm ezâyı ve cefâyı ayaklarımın altında ezsem,
Sümeyye olsam ak göğüsleri işaret alan mızraklara hedef olsam,
Habbâb olsam, mazlumlar namına ateşe giren demir olsam, kızgın köze katık olsam,
Fükeyhe olsam, ayağına dolanan ip olsam utansam, yansam yakılsam da “Allah Bir!” diye haykırsam,
Ebû Leheb, Ebû Cehil, Ebû Süfyan, Velid b. Muğîre’nin bedeninde dolanan damar olsam, zehir olsam ciğerlerine akan, kalplerini karartan öfkelerini, kusturtan iksir olsam ecza olsam,
Habeş olsam, kollarımı açsam yere ve göğe, doğuya ve batıya, nura gark olsam,
Câfer olsam, zinayı, riyayı, zulmü, cefayı ayağımın altına alıp ses olsam, Necaşi’nin kulağında Habeş Saraylarında yankılanan,
Nur’un sağ yanında Ömer olsam, Ömer’in yüreğindeki aşk olsam,
Nur’un sol yanında Hamza olsam, Hamza’nın bileğindeki cevher olsam,
Döşek olsam İsra’ya gebe, Mirâc’a beşik, Arz- ı Mukaddese sınır, Mekke’ye ab-ı hayat, Kudüs’e turap,
Medine yolunda toz olsam, mağara olsam, set olsam o mağaranın ağzına, Ebu Bekir’e yarenlik eden,
Kubâ semalarında yıldız olsam, kuru bir hurma dalı olsam Allah kelamıyla şereflenen mescidin damında,
Vedâ Dağı’nda dal olsam, taş olsam Nur’u gözleyen gözlerimden akan aşkla yansam yakılsam,
Bedir’de zalimi yere seren kılıcın cevherinde ateş olsam, su olsam,
Uhud’un eteklerine testi taşıyan saki olsam, Seyyidü’ş- Şühedâ Hamza’nın başında nöbet tutsam,
Münevver şehir Medine’yi çeviren hendeğe başvuran kazma olsam, kürek olsam,
Efendiler Efendisi’nin alnını kurulayan mendil, döşeğindeki yün, bir parça bez olsam,
Girer miyim acep dost bağına? Derer miyim zambakları, nergisleri, çirişleri, kevenleri, alıçları…
Acısına aldırış etmeden dikenlerin üstüne salsam elleri mi?..
Toprağın cevherini, cevherin hikmetini çeksem çıkartsam,
Nimetin kıymetini zıddıyla okusam ve dahi yaşasam,
Dost isem kör olsam, sağır olsam, dilsiz olsam,
Yar bağına yürüyen kasırgaya kalkan olsam, sevincine maya, kederine kap olsam,
Ashab-ı Kehf’te Kıtmîr olsam,
Şih- min’e başkaldıran Şanlı Kür Şad’a omuz veren otuz dokuz demir bilek olsam,
Söz olsam, ahit olsam, mîsak olsam, dönülmez kavil olsam,
Kanmasam vaatlere, yumuşak ipeklere ve dahi tatlı söze, niyetimde kavi olsam,
Girer miyim acep dost bağına?.. Derer miyim eşyanın ilmini, ilmin seslerini, harflerini?...
Rûm ilinin Efendisi’ne Şems olsam,
Bizim Yunus’a Tabduk olsam,
Hacı Bayram-ı Velî’ye orak olsam,
Hacı Bektaş-ı Velî’ye kurt olsam, kuzu olsam,
Girer miyim acep dost bağına?.. Eşyayı atsam arkama, gözüm arkada kalmadan dalsam mânâ deryasına girer miyim acep dost bağına?































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.