“Kemalizm Terakkiye Mânidir” diyen ve Suriye’nin Türkiye ile kardeş olacağını, Haleplilerin vilayetimiz olmak istediklerini anlatan yazılarından dolayı gıyabında takdir ettiğim bir gazeteci-yazar, AB ve ABD’ye karşı durmasına rağmen nasıl olduysa birden bire makas değiştirmeye, Batılıların ve neoliberallerin meşhur sakızı olan “Ermeni soykırımı”nı çiğnemeye başladı.
Devlet-i âliyye’nin hayâlini kuran Müslüman bir gazeteci-yazarın ağzına yakışmamış bu sakız. Haram bir şey çiğniyorcasına bir seviyesizliğe düşmüş. Yazdıkları şuur kaybının işaretidir. Ne dediğini bilmiyor, ağır tarafından saçmalamış. Şu ifadeleriyle zihnî bir travma geçiriyor olabilir:
“Bugün 24 Nisan. Ermeni hemşerilerimizin matem günü. 1915’te yaşanan vahşeti acıyla andıkları gün. Acılarını paylaşmalıyız; ‘Onlar bizim acımızı paylaşıyorlar mı?” diye sormadan. Herkes kendi insanlığından mesuldür. Binlerce veya onbinlerce veya yüzbinlerce masum Ermeni’nin hangi sebepten olursa olsun Müslümanlar tarafından hunharca katledilmiş olmasını katiyen mazur göremeyiz ve içimize sindiremeyiz. Mazur görememeliyiz ve içimize sindirememeliyiz…”
Türkiye’de, “Müslümanlar Ermenileri hunharca katletti” demek, ihanetten daha âdi bir cürümdür. Bu cümleler gaflet ve dalâlet içinde olan birinden sâdır olur ancak. Fakat bildik bir yazardan neşet ettiğini okuyunca aklıma özellikle Cumhuriyetle başlayan zihin travması ve bölünmesi geçiren “aydın hastalıkları” geliverdi.
Yazının devami için: http://www.habervaktim.com/yazar/58942/muslumanlar-ermenileri-hunharca-katletti-demek-ihanetten-daha-adi-bir.html

























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.