Siyonizm’i bilmeden, işgalcilerle mücadele mümkün değildir. Daha önce bir yazımda “Tarih uzun, ömür kısa.” demiştim. Uzun tarih içinde, Filistin’de bir Yahudi devletinin kalmayacağını kesin söyleyebilirsiniz. Kan dökmek, kana davettir.
Siyonistlerde vahşetin sınırı yok. Sen sınır tanımazsan, karşındakilerden ne beklersin? Onlar hiç sınır tanımayacak; biteviye çatışma, biteviye katliam.
Müslümanlar için de Yahudiler için de her zamanki sözümü tekrarlıyorum; biri kipayı, biri sarığı çıkarmadan köklü hâl yolu bulunamayacaktır.
Siyonizm meselesine gelmeden önce Yahudilerin milliyetçi kalemlerdeki yerine bakacağız.
20. yüzyılın başında, Milliyetçiliğin dorukta olduğu bir zamanda, millî kalemler Yahudiliğe nasıl bakıyordu?
En ateşîn milliyetçi Ömer Seyfettin örneği bize bir fikir verecektir.
Ömer Seyfettin (1884-1920), “Millî Tecrübelerden Çıkarılmış Amelî Siyaset”te Osmanlı sahasında yaşayan ekalliyetlerden bahsederken Yahudiler için şu ifadeyi kullanır:
“Yahudiler İstanbul’da, İzmir’de ve diğer bazı büyük şehirlerde ayrı birer mahalle hâlinde yaşarlar. Şimdiye kadar Türklere asla hıyanet etmemişler ve vatandaşlık vazifesinde hemen hemen hiçbir kusur göstermemişlerdir.” (Türk Ülküsü (Haz.: Arslan Tekin), Bilge Kültür Sanat Yayınları, s. 134)
(Ara not: 1908’de Meşrutiyet’in ilânından sonra toplanan Meclis-i Mebusân’da mebusların etnik dağılımı; 177 Türk, 66 Arap, 31 Arnavut, 22 Rum, 12 Ermeni, 9 Slav, 4 Yahudi idi. Rumlardan Serfice Mebusu Yorgo Boşo ve İstanbul Mebusu Kozmidi Pendelaki Türkleri ve Türkçeyi tartışmaya açmak istemişlerdir. Bu saydıklarım içinde dölek duranlar sadece Yahudilerdi.)
Devamı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yahudiler-ve-turk-milliyetcileri-760440h.htm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.