Ağır bir hastalık süreci ve ardından ‘inanç’la gelen şifa… Ünlü senarist-yazar Ayşe Şasa aramızdan ayrılalı dört yıl oldu.
"Para, mevki, şöhret… Modern toplumda insanlar bu putların yaydığı sihir alanına sokulabildiği, bu putlara yakın olabildiği oranda başarılı sayılıyor. Bu başarı anlayışı insanın asıl varoluşu açısından bakıldığında oldukça hazin ve sefil bir görünüm arz ediyor. Bizim geleneksel medeniyet anlaşışımızda insanı üstün ve değerli yapan, putlardan arınmış olmaktır.” 2012’de Karabatak dergisinde yayınlanan söyleşisinde böyle diyordu ünlü senarist-yazar Ayşe Şasa. Bir dönem Yeşilçam filmlerine yazdığı senaryolarla hayatı sorgulama aşamasına giren Şasa, hayatının ilerleyen dönemlerinde tasavvufu keşfetmiş ve irfani sinemanın peşine düşmüştü. Bu bağlamda, sohbetlerinde ve kitaplarında yeni nesil sinemacılara rehberlik edecek nitelikte fikirler öne süren Şasa, bir yandan da hayatın anlamını sorgulayan arayışlarına devam etti. Yeşilçam Günlüğü, Delilik Ülkesinden Notlar, Şebek Romanı, Bir Ruh Macerası gibi kitapların yazarı Ayşe Şasa aramızdan ayrılalı dört yıl oldu.
YAHUDİ VE HRİSTİYAN DADILAR
Yetişme çağındayken dadılara teslim edilen Şasa, bir açıklamasında çok yalnız ve bedbaht bir çocukluk yaşadığını belirterek, bu dönemi, “Ailem, bana çok büyük bir iyilik yapmış olduğunu düşünerek, beni hepsi de İkinci Dünya Savaşı cehenneminden kaçmış ve ruhen sakat olan kimi Yahudi kimi Katolik kimi Protestan birtakım dadılara teslim etti. Ailem, bu insanları kafasında idealize ettiğinden, dadılarımdan fiziksel ve ruhi çok şiddet gördüm” sözleriyle dile getirmişti. Şasa, şimdiki adı Robert Kolej olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nden 1960’ta mezun oldu.
Devamı: http://www.star.com.tr/kultur-sanat/ayse-sasasiz-dort-yil-gecti-haber-1355187/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.