• İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

Dr. İsmail Kavaz: Doğu Akdeniz’deki Enerji Rekabeti Üzerine Bir Değerlendirme

Dr. İsmail Kavaz: Doğu Akdeniz’deki Enerji Rekabeti Üzerine Bir Değerlendirme
Doğu Akdeniz 2000’li yılların başından itibaren bilhassa bölgede keşfedilen enerji kaynakları, bu kaynakların üretimi ve transferi konuları ile sıkça gündeme gelmektedir.

Bölgedeki güncel durumun geçmişi her ne kadar 20 yıl öncesine dayansa da Doğu Akdeniz’deki deniz sondajlarının tarihsel süreci 1960’lardan itibaren başlamaktadır. Bu periyotta Mısır ve İsrail çeşitli sondaj faaliyetlerinde bulunmuş ancak dönemin şartları ve teknolojik eksikliklerden ötürü başarılı bir keşif yapılamamıştır. 2000’li yılların başlarında İsrail açıklarında gerçekleştirilen küçük çaplı keşiflerle birlikte Doğu Akdeniz havzası yeniden araştırılmaya başlanmıştır. 2009 ve 2010’da İsrail karasularında bulunan Tamar ve Levant sahalarının keşfiyle bir anda uluslararası ilgi bu bölgeye yönelmiştir. Bu iki saha dönemin küresel anlamda en büyük derin deniz gaz keşfi olması sebebiyle önem kazanmıştır. Sonrasında 2011 yılında Kıbrıs’ın güneydoğusunda bulunan Aphrodite ve 2015’te Mısır açıklarındaki Zohr sahalarının keşfi, Doğu Akdeniz’in bölgesel bir alan olmaktan çıkıp küresel zemine taşınmasına sebep olmuştur. Özetle, bölgede ciddi miktarda enerji kaynağının keşfedilmesi neticesinde küresel piyasalar açısından önemi giderek artan Doğu Akdeniz, zamanla çok aktörlü bir rekabet ortamına dönüşmüştür.

Doğu Akdeniz tanımlaması Akdeniz’in doğusundaki bölge için yapılmaktadır. Sınırı batıda İtalya’nın güneyinde bulunan Sicilya Adası ve Tunus’tan başlarken, doğuda ise Türkiye, Suriye, Lübnan ve İsrail’in Akdeniz kıyılarına kadar uzanmaktadır.[1] Bölgedeki arama ve sondaj faaliyetlerinin yapıldığı sahalar genel olarak Yunanistan’ın güneyi ile Libya’nın kuzeydoğusu arasındaki bölgeden başlayarak doğuya doğru yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla arama-sondaj çalışmalarının gerçekleştirildiği bölgelerde keşfedilen ve keşfedilmesi muhtemel kaynaklar üzerinde hak sahibi ülkeler Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Suriye, Lübnan, Mısır, Libya, Yunanistan, Filistin ve İsrail olarak kabul edilmektedir. Bölgede bu ülkelerden bazılarının arama ve sondaj çalışmaları devam etmektedir. Doğu Akdeniz’de sondaj yapan ülkelerin başında Türkiye, Mısır, İsrail ve GKRY gelmektedir. Bunlar arasında petrol ve doğal gaz keşfi yapanlar Mısır, İsrail ve GKRY’dir. Henüz sondaj yapmayan ülkeler ise Yunanistan, Suriye, Lübnan, Libya ve Filistin olarak sıralanmaktadır. Şu çok açıktır ki petrol ve doğal gaz rezervlerini keşfedip üreterek enerji bağımsızlığı ve güvenliğini sağlama hedefi bölgedeki tüm ülkeler açısından stratejik öneme sahiptir. Dolayısıyla, bölgede son 20 yıldır keşfedilen ve yakın gelecekte keşfedilmeyi bekleyen kaynaklar Doğu Akdeniz’deki dengeleri yeniden konumlandırmaktadır.

Bölgede bulunan kaynakların üretilmesi ve ihraç edilmesi için çok sayıda teknik, ticari, yasal ve politik zorluklarla mücadele edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Doğu Akdeniz’deki sorunların başında bölgedeki deniz yetki alanlarının[2] belirlenmesi gelmektedir. Bahse konu olan sorunu çözmek için ülkelerin ortak zeminde buluşması ve hakkaniyet esaslı bir bölüşümün tasarlanması elzemdir.[3] Ancak bölgedeki bazı aktörlerin maksimalist yaklaşımları söz konusu sorunun daha da derinleştirmesine neden olmaktadır.

Öte yandan, bölgede bulunan hidrokarbon kaynak potansiyeli bölgesel ve küresel işbirlikleri sunması, enerji arz güvenliğinin arttırılması ve istikrarlı bir siyasi düzenin tesis edilmesi bakımından önemli fırsatlar sunmaktadır. Dolayısıyla, bölgenin karşılıklı mücadele ortamından ziyade iktisadi fayda sağlayan bir coğrafyaya dönüşmesi son derece önemlidir. Bunun için ise bölgedeki tüm aktörlerin katılımıyla oluşturulan ortak bir anlaşma platformuna ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu çalışmada yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde Doğu Akdeniz’in enerji kaynakları bağlamında nasıl bir rekabet ortamına dönüştüğü, bölgedeki kaynak potansiyeli ve mevcut keşifler aktarılacaktır. Ayrıca bölgede keşfedilen enerji kaynaklarının küresel piyasalara transfer edilmesi ile ilgili senaryolara değinilecektir. Son olarak Türkiye’nin bölgedeki pozisyonu, stratejileri ve gerçekleştirdiği arama-sondaj faaliyetleri değerlendirilecektir. Çalışma, sonuç ve değerlendirme bölümüyle tamamlanacaktır.

Doğu Akdeniz’deki Enerji Kaynakları

Doğu Akdeniz’de bulunan aktörler arasındaki rekabetin temelinde bölgedeki enerji kaynakları ve bu kaynaklara sahip olma güdüsünün olduğu açıktır. Bölgenin hidrokarbon kaynakları bakımından ciddi bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Bu bağlamda Doğu Akdeniz’deki kaynak potansiyelinin doğru bir şekilde belirlenmesi için önemli analizler yapılmaktadır. Söz konusu çalışmalar arasında en dikkat çekeni ise 2010’da ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (United States Geological Survey-USGS) tarafından yürütülmüştür.[4] Bu çalışmaya göre Kıbrıs Adası’nın güneyi ile İsrail Filistin ve Lübnan açıklarını kapsayan Levant Havzası’nda potansiyel olarak 1,7 milyar varil ham petrol ve 3,5 trilyon metreküp doğal gaz bulunmaktadır. Ayrıca Mısır’ın deniz yetki alanları içerisinde yer alan Nil Deltası Havzası’nda 1,8 milyar varil ham petrol ve 6,3 trilyon metreküp doğal gaz rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Dolayısıyla, sadece bu iki havzanın rezerv potansiyelinin yaklaşık olarak 3,5 milyar varil ham petrol ve 10 trilyon metreküp doğal gaza tekabül ettiği görülmektedir.[5]

Bunlar dışında henüz detaylı bir sondaj çalışması yapılmamış olan Doğu Akdeniz’in batı bölgesinde de önemli kaynak potansiyeli varlığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Söz konusu potansiyeli kanıtlamak için özelikle Girit, Rodos ve Meis adaları etrafında birtakım sismik araştırma faaliyetleri sürdürülmektedir. 2012 yılında Flow Energy şirketinin yaptığı bir çalışmaya göre bu bölgede toplam 3,5 trilyon metreküp gaz ve 1,5 milyar varil petrol olduğu tahmin edilmektedir.[6]

Doğu Akdeniz’deki bir diğer enerji kaynağı ise gaz hidrat formasyonlarıdır.[7] Gaz hidratlar donmuş topraklarda ve deniz altındaki kayaç yapılarda yaygın olarak bulunduğundan dolayı geleceğin önemli bir enerji kaynağı olarak kabul edilmektedir. Gaz hidratlar genel olarak su ve gaz molekülleri tarafından yüksek basınç ve düşük sıcaklıkta oluşan kristal yapıdaki oluşumlardır.[8] Söz konusu kaynağın 1 metreküpü 164 metreküp doğal gaz içermektedir.[9] Dolayısıyla gaz hidratların oldukça önemli bir enerji kaynağı olma potansiyeli bulunmaktadır. Ancak gaz hidratların günümüzde ticari üretimi yapılmamaktadır. Bu kaynakların rezervleri katı halde bulunduğundan dolayı konvansiyonel sondaj teknikleri ile gaz hidrat üretimi gerçekleştirilememektedir. Başka bir ifadeyle güncel teknolojik ekipmanlar söz konusu kaynağın çıkartılması için yeterince uygun değildir.

Doğu Akdeniz havzasının gaz hidrat potansiyeli hakkında kesin veriler mevcut olmamakla birlikte bu konuyla ilgili birçok öngörü yapılmaktadır. Doğu Akdeniz’deki üretilebilir gaz hidrat kapasitesinin 98 trilyon metreküp civarında olduğu tahmin edilmektedir.[10] Mevcut küresel doğal gaz rezervlerinin yaklaşık 200 trilyon metreküp olduğu göz önüne alındığında sadece Doğu Akdeniz’deki gaz hidrat potansiyelinin bile toplam dünya rezervinin yaklaşık yarısı kadar olması dikkat çekicidir.[11] Bu durum aslında Doğu Akdeniz’deki rekabetin bir boyutuyla gaz hidrat kaynaklarına sahip olma mücadelesini de kapsadığını göstermektedir.

Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynaklarının rezerv potansiyeli bu şekilde iken bölgede şimdiye kadar gerçekleştirilen keşifler söz konusu potansiyeli destekler niteliktedir. Bu bağlamda, 2009’dan bu yana gerçekleştirilen büyük gaz keşifleri neticesinde Doğu Akdeniz enerji piyasaları açısından popüler bir bölge haline gelmiştir. Son 10 yıllık dönemde Doğu Akdeniz’de yapılan keşiflerin büyüklükleri Grafik 1’de verilmektedir. Buna göre bölgedeki ilk ciddi keşifler İsrail açıklarında yer alan Tamar ve Levant sahalarında yapılmıştır. Öyle ki bu sahalar 2001-2010 yılları arasında küresel ölçekte yapılan en büyük keşifler olarak ön plana çıkmaktadır.[12] 2011-2014 arasında bölgede ciddi bir keşif olmamakla birlikte bu dönemin en dikkat çeken gelişmesi Kıbrıs Adası’nın güneyinde bulunan Aphrodite gaz sahasının keşfedilmesidir. Ağustos 2015’te ise İtalyan ENI şirketi tarafından Mısır açıklarında tespit edilen Zohr sahası Doğu Akdeniz’de şimdiye kadar gerçekleşen en büyük keşif olma özelliğini taşımaktadır. Son olarak 2018 ve 2019’da yine Kıbrıs’ın güney kısmında yer alan Calypso ve Glaucus sahalarında önemli miktarda gaz rezervinin bulunduğuna yönelik veriler paylaşılmıştır. Diğer keşiflerle birlikte bölgede 2009 ile 2019 yılları arasında yaklaşık olarak 2,5 trilyon metreküp doğal gaz rezervi keşfedilmiştir.[13] Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’de son 20 yıllık süreç içerisinde tespit edilen toplam doğal gaz potansiyelinin mevcut durumda sadece %25’lik kısmının keşfedildiği görülmektedir.

 

 

Grafik 1. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz keşifleri (Milyar Metreküp, 2009-2019)

tablo1-001.png

Kaynak: Rystad Energy

Bölgede şimdiye kadar yapılan keşiflerin yoğun olarak İsrail ve Mısır açıklarında gerçekleştiği görülürken, yakın dönemde Kıbrıs Adası’nın güneyindeki sahalarda önemli rezerv sahalarının tespit edilmesi dikkat çekmektedir (Bkz. Grafik 1). Doğu Akdeniz’de 2009-2019 yılları arasında gerçekleştirilen keşiflerin günümüz doğal gaz fiyatlarıyla yaklaşık olarak 460 milyar dolar tutarında bir ekonomik değere sahip olduğu görülmektedir.[14] Bölgede olduğu tahmin edilen toplam kaynak potansiyelinin ise yine günümüz fiyatları ile yaklaşık 1,8 trilyon dolara tekabül ettiği söylenebilir. Dolayısıyla, ekonomik olarak bu denli değerli olan Doğu Akdeniz bölgesinin yerel ve küresel anlamda neden bir rekabet ortamına dönüştüğü söz konusu rakamlar baz alındığında daha iyi anlaşılmaktadır.

Doğu Akdeniz’de son 20 yıllık süreçte keşfedilen doğal gaz rezervlerinin yer, ad, yıl ve miktar bilgileri Tablo 1’de verilmiştir. Bu veriler ışığında bölgede şimdiye kadar yapılan keşiflerin küresel enerji dengelerini değiştirecek bir etkiye sahip olmadığı söylenebilir. Zira küresel gaz rezervlerinin önemli kısmını elinde bulunduran ülkelerle kıyaslandığında, Doğu Akdeniz’in henüz yeterli bir rezerv kapasitesine ulaşamadığı görülmektedir. Diğer yandan, bu keşifler ve bölgedeki rezerv potansiyelinin Doğu Akdeniz’de bulunan ülkeler açısından son derece kritik olduğu çıkarımı yapılabilir. Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler bakımından söz konusu gaz miktarlarının hem iç tüketimi destekleyecek hem de bölgede bulunan ülkelerin enerji ihracatı yapmasına katkı sunacak kapasitede olduğu açıktır. Bu nedenle bölgede enerji kaynaklarına sahip olma ve bu kaynakları dış piyasalara en uygun maliyetle transfer etme konularında ciddi bir rekabet süregelmektedir.

Doğu Akdeniz’deki ilk önemli keşif 2000 yılında Gazze Şeridi (Filistin) açıklarında yer alan Gaza Marine sahasında gerçekleşmiştir. Sonrasında 2009’a kadar bölgede ciddi bir keşfin yapılmadığı görülmektedir. Bu tarihten sonra ise Doğu Akdeniz’deki keşiflerin giderek artması dikkat çekmektedir. Özellikle İsrail’in Tamar ve Levant sahaları ile Mısır açıklarındaki Zohr sahasının keşfedilmesi küresel enerji piyasalarında ciddi yankı uyandırmıştır. Bu sahalar 2000’li yılların en büyük derin deniz gaz keşifleri olarak kabul edilmektelerdir.

Tablo 1. Doğu Akdeniz’de yapılan doğal gaz keşifleri (2000-2019)

Ülke

Saha

Yıl

Rezerv (milyar metreküp)

İSRAİL

Tamar

2009

305

Leviathan

2010

649

Tanin

2012

26

Karish

2013

39

Royee

2014

96

KIBRIS ADASI

Aphrodite

2011

129

Calypso

2018

150

Glaucus

2019

142

MISIR

Zohr

2015

850

Great Nooros

2016

85

West Nile Delta

2015

77

Atoll

2015

42

FİLİSTİN

Gaza Marine

2000

30

Kaynak: Yazar tarafından oluşturulmuştur.

Not: Bu verilerin elde edildiği kaynaklar aşağıda sıralanmaktadır.

  1. Tamar, Leviathan ve Aphrodite sahalarına ait veriler Delek Drilling şirketinin internet sitesinden (https://www.delekdrilling.com/) elde edilmiştir.
  2. Tanin ve Karish sahalarına ait veriler Energean şirketinin internet sitesinden (https://www.energean.com/) alınmıştır.
  3. Royee sahasına ait veriler Israel Opportunity – Energy Resources şirketinin internet sitesinden (https://www.oilandgas.co.il/en/home/) alınmıştır.
  4. Calypso ve Gazza Marine sahalarına ait veriler Reuters haber ajansının internet sitesinden (https://www.reuters.com/) alınmıştır.
  5. Glaucus sahasına ait veriler ExxonMobil şirketinin internet sitesinden (https://corporate.exxonmobil.com/) alınmıştır.
  6. Zohr, Great Nooros ve West Nile Delta sahalarına ait veriler ENI şirketinin internet sitesinden (https://www.eni.com/en-IT/home.html) alınmıştır.
  7. Atoll sahasına ait veriler British Petroleum (BP) internet sitesinden (https://www.bp.com/) alınmıştır.

2019 sonu itibarıyla Doğu Akdeniz bölgesinin tamamında keşfedilen doğal gaz kaynakları Azerbaycan ve Norveç’in şimdiye kadar münferit olarak keşfettikleri gaz rezervlerine eşittir.[15] Diğer taraftan, Rusya, İran ve Katar gibi dünya gaz rezervlerinin önemli bir kısmını elinde bulunduran ülkelere göre Doğu Akdeniz’deki kaynaklar oldukça düşük miktarlardadır. Küresel kanıtlanmış petrol rezervleri toplamı 1733,9 milyar varil (244,6 milyon ton), doğal gaz rezervleri toplamı ise 198,8 trilyon metreküp olarak hesaplanmıştır.[16] Dolayısıyla, Doğu Akdeniz bölgesindeki hidrokarbon kaynak potansiyeli, kanıtlanmış küresel petrol rezervlerinin yaklaşık %0,3’ünü, doğal gaz rezervlerinin ise %6,8’ini oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, günümüze kadar Doğu Akdeniz’de birçok keşif gerçekleşse de bölgenin özellikle kuzey ve batı kesimlerinde keşfedilmeyi bekleyen bakir alanlar bulunmaktadır. Jeolojik araştırmalar Meis, Rodos ve Girit adaları etrafında önemli miktarda hidrokarbon potansiyeli olduğunu göstermektedir.[17] Şimdiye kadar yapılan keşifler bölgedeki olası rezerv tahminlerini doğrularken, Doğu Akdeniz’in küresel sondaj ve üretim endüstrisi açısından konumunu güçlendirir niteliktedir. Dolayısıyla bölge, küresel petrol ve doğal gaz rezervlerinin arttırılması bakımından önemli fırsatlar sunmaktadır.

Bölgedeki Kaynakların Üretilmesi ve Transferi

Doğu Akdeniz’de keşfedilen kaynakların üretim aşamasına geçen kısmı oldukça düşük seviyededir. Öte yandan, keşfedilen enerji kaynaklarının üretimini arttırmak ve sonrasında enerji piyasalarına nakledilmesi için bölgeye ciddi yatırımların yapılması planlanmaktadır. Mevcut keşiflerin öncelikle iç piyasalarda kullanılması adına terminal, yüzer platform ve boru hattı projeleri özellikle Zohr ve Levant sahalarında yoğunlaşmaktadır.

Zohr ve Levant sahaları, Doğu Akdeniz’de şimdiye kadar keşfedilen en büyük gaz rezervleri olarak ön plana çıkmaktadır. Her ne kadar bu keşifler önemli miktarlara tekabül etse de Doğu Akdeniz havzası genel olarak değerlendirildiğinde dünyanın en az araştırılmış bölgelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Esasen bölgenin hidrokarbon potansiyelinin hesaplanan değerlerin çok daha üzerinde olduğu yönünde beklentiler ve bulgular vardır. Dolayısıyla bu coğrafyadaki arama ve sondaj faaliyetlerinin uzun bir süre devam edeceği tahmin edilmektedir.

Doğu Akdeniz’e kıyısı olan Türkiye, Mısır, İsrail, Lübnan, Libya, Filistin, Yunanistan, Suriye, KKTC ve GKRY’nin kendi deniz yetki alanları içerisinde bulunan kaynakları arama ve sondaj yapma hakkı bulunmaktadır. Ancak Kıbrıs Adası genel olarak düşünüldüğünde bu hak ve yetkilerin ne şekilde kullanılacağı ile ilgili sorun henüz çözülmemiştir. Zira Türkiye adadaki tüm paydaşların söz konusu yetkiye eşit şekilde sahip olduğu saikiyle hareket ederken bazı ülkeler adayı GKRY’nin temsil ettiği ve bu hakların Rum kesimi tarafından kullanılması görüşünde birleşmektedir. Dolayısıyla söz konusu anlaşmazlıklar meşru bir zeminde çözüme kavuşturulmadıkça Kıbrıs Adası etrafında keşfedilen kaynakların üretilip ekonomiye kazandırılması süreci uzayacaktır.

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz’de ihtilaf bulunmayan bölgelerde üretim aşamasına geçildiği görülmektedir. Bunlardan biri olan ve bölgede önemli gaz keşifleri yapan İsrail, Tamar sahasının bulunduğu alanda gerçekleştirilen keşiften 4 yıl sonra Mart 2013’te üretime geçmiştir.[18] Şimdiye kadar bu sahadan yaklaşık 60 milyar metreküp miktarında gaz üretimi yapılmıştır. Bu üretimin bir bölümü İsrail’in iç tüketimine sunulurken kalanı ihraç edilmektedir. Tamar sahasından çıkartılan doğal gazın ilk ihracatı Ocak 2017’de Ürdün’e gerçekleştirilmiştir. Söz konusu transfer anlaşması neticesinde İsrail, Tamar’dan çıkartılacak gazın 2 milyar metreküplük kısmını 15 yıl boyunca Ürdün’ün iç tüketimine sunacaktır. Ayrıca 2019 yılında İsrail ile Mısır arasında her iki ülkenin gaz iletim sistemlerinin birleştirilmesi amacıyla imzalanan East Med Gas (EMG) denizaltı boru hattı anlaşması neticesinde Tamar’dan toplam 25 milyar metreküpün üzerinde doğal gaz transferi gerçekleştirilmesi gündemdedir.

Yine İsrail açıklarında yer alan ve 2010 yılında keşfedilen Levant gaz sahasının üretime geçmesi ise 2019 sonunu bulmuştur.[19] Bu sahadan ilk aşamada yıllık 21 ila 24 milyar metreküp doğal gaz üretilmesi planlanmaktadır. İlerleyen dönemlerde ise söz konusu sahadaki üretimin artmasıyla birlikte Ürdün ve Mısır’a 15 yıl boyunca sırasıyla yıllık 45 ve 60 milyar metreküp doğal gaz transferinin yapılması öngörülmektedir.

Ayrıca İsrail açıklarında bulunan Karish ve Tanin sahalarının geliştirilmesi için yapılan çalışmalar sürdürülmektedir. Bu çalışmalar kapsamında bölgede bir yüzer LNG depolama ve yeniden gazlaştırma ünitesi (Floating Storage Regasification Unit-FSRU) kurulması gündemdedir. Söz konusu sahalardaki gaz miktarının arttırılması ve ihracata uygun hale getirilmesi için 2019’da başlatılan çalışmalar sonucunda 2021 yılında bölgeden ilk gaz üretiminin gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.[20]

Bölgenin bir diğer önemli kaynak sahibi ülkesi konumunda bulunan Mısır, Doğu Akdeniz’deki ilk gaz keşfini 1969’da Abu Qir 1 sahasında gerçekleştirmiştir.[21] Mısır bu tarihten sonra da bölgedeki arama ve sondaj çalışmalarını sürdürmüştür. Ancak yapılan keşifler yeterince büyük olmadığından dolayı yalnızca iç tüketimi destekleme noktasında kullanılmıştır. 2014 yılından sonra ise Mısır açıklarında çeşitli doğal gaz alanlarının keşfedilmesiyle birlikle 2015’te Büyük Nooros, 2017’de West Nile Delta ve yine 2017’de Zohr sahalarında üretime başlanmıştır. Bu sahalar arasında 850 milyar metreküp gaz rezervi bulunan Zohr sahası şimdiye kadar Doğu Akdeniz’de gerçekleştirilen en büyük gaz keşfi olma konumundadır (Bkz. Tablo 1). Arz kapasitesi giderek artan sahanın son veriler ışığında günlük 76 milyon metreküp civarında bir üretim düzeyine ulaştığı görülmektedir.[22] Bölgedeki keşiflerin önemli bir kısmını gerçekleştiren Mısır’da söz konusu kaynakların üretim marjının günlük 90 milyon metreküp seviyesine çıkartılması hedeflenmektedir. Bunun yanında West Nile Dalta sahasından ise 2019’da günlük 39 milyon metreküp doğal gaz üretimi yapılarak Mısır’ın günlük gaz ihtiyacının yaklaşık %20’si buradan karşılanmaktadır.[23] Mısır açıklarında East Nile Delta adı verilen bölgede keşfedilen bir diğer saha da Atoll’dur. 2015 yılında BP tarafından keşfedilen sahanın rezerv potansiyeli 42 milyar metreküp olarak açıklanmıştır.[24] 2018’de üretime başlanılan sahadan günlük yaklaşık 10 milyon metreküp miktarında doğal gaz çıkartılarak Mısır’ın ulusal gaz şebekesine aktarılmaktadır.

İsrail ve Mısır’ın dışında Doğu Akdeniz’de arama ve sondaj faaliyetleri yürüten bir diğer aktör ise GKRY’dir. Ancak GKRY’nin arama ve sondaj faaliyetlerinde bulunduğu alanlar KKTC ve Türkiye açısından ihtilaflı bölgeler olarak kabul edilmektedir. Nitekim GKRY 2003, 2007 ve 2010’da sırasıyla Mısır, Lübnan ve İsrail’le tek taraflı olarak imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları neticesinde adanın tek temsilcisi gibi davranarak haksız bir şekilde Kıbrıs Adası’nın deniz alanlarını parsellere ayırmış ve buralarda çeşitli arama çalışmaları başlatmıştır. Bunun yanında Rum yönetimi kendisine ait olduğunu iddia ettiği söz konusu parsellerde arama ve sondaj yapmaları için birtakım uluslararası enerji firmalarına ruhsat vermiştir. 2011’de Aphrodite, 2018’de Calypso ve 2019’da Glaucus sahalarının keşfedilmesiyle birlikte son dönemde Doğu Akdeniz’de faaliyet gösteren firmaların dikkati bu bölge üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak söz konusu sahalarda keşfedilen kaynakların üretim aşamasına ne zaman geçeceği konusu henüz netlik kazanmamıştır. Zira hem bölgedeki ihtilaflar hem de Covid-19 salgını sürecinde Doğu Akdeniz’de faaliyet gösteren enerji firmalarının zarar açıklaması üzerine üretim planlamaları ertelenmek zorunda kalmıştır. Yapılan tahminlere göre yıllık bazda 8 milyar metreküp gaz üretimi gerçekleştirilmesi planlanan Aphrodite sahasının ilk üretim kapasitesi günlük 22 milyon metreküp olarak belirlenmiştir.[25] Öte yandan, GKRY’nin sözde MEB’inde keşfedilen diğer gaz sahaları için henüz resmi bir üretim planlaması yapılmamıştır.

Bölgenin diğer aktörleri olan Suriye, Filistin, Lübnan ve Libya ise henüz sondaj ve üretim aşamasına geçmemiştir. Bu ülkelerden Suriye, Filistin ve Libya’da var olan siyasi ve askeri istikrarsızlık söz konusu gecikmenin en önemli sebepleri arasındadır. Lübnan’ın ise burada bahsi geçen ülkelere göre kendi deniz yetki alanlarında bulunan hidrokarbon kaynaklarını arama çalışmaları noktasında daha iyi bir konumda olduğu söylenebilir. 2010 yılında deniz yetki alanlarının belirlenmesi için oluşturduğu haritayı Birleşmiş Milletlere sunan Lübnan, 2017’de söz konusu haritadaki ihtilafsız bölgelerde arama faaliyetlerine başlama kararı almıştır.[26] Ancak bölgedeki diğer ülkelerle henüz tam bir mutabakata varılamadığından Lübnan’ın arama ve sondaj faaliyetlerine başlamadığı görülmektedir. Diğer taraftan, bölgenin önemli bir petrol üreticisi konumunda olan Libya, her ne kadar içerideki siyasi sorunlarla meşgul olsa da Doğu Akdeniz’deki haklarını sürdürmek için stratejik hamlelerini devam ettirmektedir. 27 Kasım 2019’da Türkiye ile imzalanan ve 7 Aralık’ta yürürlüğe giren “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakatı” gerek Libya gerekse de Türkiye açısından bölgede oyun değiştirici bir hamle olarak kabul edilmektedir. Böylece her iki ülkenin Doğu Akdeniz’de işbirliği yapmasının önü açılmıştır.

Doğu Akdeniz’in önemli bir diğer ülkesi de Türkiye’dir. Türkiye, özellikle son yıllarda bölgede aktif bir arama ve sondaj faaliyeti içerisinde bulunmaktadır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri ile ilgili bilgiler bir sonraki kısımda detaylı bir şekilde inceleneceğinden dolayı burada değinilmeyecektir.

Doğu Akdeniz’de şimdiye kadar keşfedilen ve üretim aşamasına geçen enerji kaynaklarında genel durum bu şekilde iken bölgedeki kaynakların dış piyasalara transfer edilmesi konusu üzerinde tartışılan bir diğer önemli husustur. Bu anlamda üç muhtemel senaryo üzerinde tartışılmaktadır. Harita 1’den görülebileceği üzere bunlardan ilki ve en fazla gündeme geleni kısa adı East-Med olan Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (East-Med Natural Gas Pipeline), ikincisi Türkiye rotası ve sonuncusu ise bölgeden çıkartılacak kaynakların sıvılaştırılmış doğal gaz[27] (Liquefied Natural Gas-LNG) formasyonuna dönüştürülerek transfer edilmesi şeklindedir.

 

 

Harita 1. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının olası transfer rotaları[28]

harita1-001.png

Kaynak: Stratfor

EastMed projesi, 1300 km açık deniz ve 600 km kara olmak üzere toplam uzunluğu 1900 km olacak şekilde planlanmaktadır. Söz konusu boru hattının İsrail açıklarında bulunan Levant havzasından başlayarak şu şekilde bir rota izlemesi düşünülmektedir.[29]

  • Levant havzası ile Kıbrıs Adası’nı bağlayan 200 km’lik açık deniz boru hattı,
  • Kıbrıs ve Girit adalarını bağlayan 700 km uzunluğundaki açık deniz boru hattı,
  • Girit Adası ile Yunanistan arasında 400 km’lik açık deniz boru hattı,
  • Yunanistan’ın güneyinden kuzeybatısına kadar olan 600 km’lik kara boru hattı.

Bu proje sayesinde Doğu Akdeniz’deki kaynakların Avrupa kıtasına taşınmasının yanı sıra geçiş güzergahındaki bölgelere de gaz temini sağlanması planlanmaktadır. Söz konusu boru hattı ile Avrupa’nın yıllık doğal gaz ihtiyacının 15 milyar metreküplük kısmının Doğu Akdeniz’den karşılanması adına çalışmalar devam etmektedir. Yunanistan ve GKRY’nin mutabık kaldığı projeye son olarak İsrail’in de onay verip taraf olmasıyla birlikte EastMed projesinde yeni bir aşamaya geçilmiştir.[30]

Diğer taraftan, bahse konu olan proje maliyet ve Avrupa’nın doğal gaz alım fiyatlarını arttırması bakımından kazançlı bir yatırım olarak görülmemektedir. Bölgede bulunan diğer boru hatları ile kıyaslandığında, EastMed projesinin yaklaşık 20 milyar dolar seviyesinde bir yatırım maliyetine ihtiyaç duyacağı tahmin edilmektedir.[31] Dolayısıyla, proje tamamlandığında söz konusu maliyetlerin Avrupa’nın satın aldığı doğal gaz fiyatlarına yansıtılacağı ve kıtanın şimdikinden daha pahalı bir şekilde doğal gaz temin edeceği söylenebilir.

Burada bahsedilen maliyet hesaplamaları nedeniyle EastMed projesine alternatif olarak Türkiye üzerinden geçirilmesi düşünülen bir boru hattı gündeme gelmektedir. Mevcut durumda Türkiye’nin doğal gaz transfer altyapısının yeteri kadar gelişmiş olması söz konusu rota açısından ülkeyi avantajlı bir konuma getirmektedir. Yakın geçmişte gerçekleştirilen TANAP ve TürkAkım gibi projelerle Türkiye’nin kaynakların transfer edilmesi konusunda başarılı bir performans sergilediği görülmektedir. Ayrıca Türkiye üzerinden geçirilecek bir projenin maliyetler açısından daha uygun olacağı açıktır. Çünkü, Türkiye rotasına inşa edilecek bir boru hattının neredeyse tamamı kara üzerinden geçirilecektir. Bu da büyük kısmı deniz altına döşenecek bir boru hattından oluşan EastMed projesiyle kıyaslandığında Türkiye güzergahının finansal açıdan daha kârlı olabileceğinin göstergesidir. Bu bakımdan gerek mesafe gerekse de maliyetler çerçevesinde Türkiye rotasının EastMed projesine göre daha avantajlı olduğu kabul edilebilir.

Üzerinde tartışılan son seçenek ise bölgedeki kaynakların LNG olarak taşınmasıdır. LNG günümüz gaz ticareti açısından oldukça önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Öyle ki 2019 küresel doğal gaz ticaretinin %50,7’si boru hatları vasıtasıyla yapılırken geriye kalan %49,3’lük kısmı LNG şeklinde gerçekleşmiştir.[32] LNG ticaretinin gelecekte de artış trendini sürdüreceği ve 2040’ta toplam gaz ticareti içerisindeki payının %75 seviyesine geleceği tahmin edilmektedir.[33]

Doğu Akdeniz’deki doğal gaz kaynaklarının uluslararası piyasalara ulaştırılması bakımından LNG formasyonu kısa vadede en uygun seçenek olarak kabul edilebilir. Doğu Akdeniz bölgesi bulunduğu coğrafya gereği Asya-Pasifik bölgesine yakın bir konumdadır. Boru hatları vasıtasıyla bu bölgeye gaz transferi oldukça zor ve maliyetli olacağından Asya-Pasifik bölgesi Doğu Akdeniz’deki kaynaklar açısından uygun bir pazar olabilir. Günümüzde en fazla LNG ithal eden ülkeler sırasıyla Japonya, Çin, Güney Kore, Hindistan ve Tayvan olarak sıralanmaktadır.[34] Dolayısıyla Doğu Akdeniz’deki kaynaklar söz konusu ülkelerin enerji arz güvenliği noktasında kaynak ülke çeşitlendirmesini arttırmaları açısından önemli bir alternatif sunabilir. Ayrıca Avrupa doğal gaz piyasası için de Doğu Akdeniz’de bulunan kaynakların LNG olarak transferi kısa vadede uygun bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Zira Avrupa doğal gazda Rusya’ya olan aşırı bağımlılığını azaltmak için farklı senaryolar üzerine değerlendirme yapmaktadır. Buradan hareketle, LNG opsiyonu, enerji arz güvenliği alanındaki riskleri azaltma ve kesintisiz enerji teminini sağlama konularında Avrupa’ya önemli fırsatlar sunmaktadır.

Doğu Akdeniz’de bulunan mevcut LNG tesisleri incelendiğinde ise Türkiye ve Mısır’da bulunan terminaller ön plana çıkmaktadır. Mısır’ın Idku ve Damietta bölgelerinde yer alan ve toplam 19 milyar metreküp gazlaştırma kapasitesine sahip iki adet terminali bulunmaktadır.[35] Bölgede LNG tesis kapasitesi açısından en üstün ülke ise Türkiye’dir. İki LNG ve iki FSRU (Floating Storage Regasification Unit) tesisi bulunan Türkiye, toplam 125 milyar metreküp gazlaştırma kapasitesine sahiptir. Bu özelliği ile Türkiye LNG alanında bölgede bariz bir stratejik üstünlüğe sahiptir. Doğu Akdeniz’de hali hazırda FSRU tesisi bulunan başlıca ülkeler ise Mısır, Ürdün, Malta ve Türkiye’dir.[36] Bununla beraber İsrail’in bölgede FSRU ile ilgili yatırım yapması planlanmaktadır.[37] Bu ünitelerle İsrail’in yıllık 3,5 ila 7 milyar metreküp seviyesinde LNG üretme kapasitesine kavuşması hedeflenmektedir.

Bölgede bulunan ülkelerin doğal gaz tüketim eğilimleri de Doğu Akdeniz’de keşfedilen kaynaklar açısından oldukça önemlidir. Tablo 2’den yakın coğrafyada bulunan ülkelerin yıllık doğal gaz tüketim verileri incelendiğinde İtalya, Mısır ve Türkiye’nin öne çıktıkları görülmektedir. Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’in gaz potansiyeli sadece dış piyasalar açısından değil aynı zamanda bölgede bulunan ülkelerin iç taleplerinin karşılanması bakımından da son derece kritik bir öneme sahiptir. Zira bölgedeki ülkelerin doğal gazda yoğun bir şekilde dış tedarikçilere bağımlı oldukları görülmektedir. Ayrıca gelecek projeksiyonlarında Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin 2040 yılındaki toplam enerji talebinin bugüne göre %40 oranında artacağı öngörülmektedir.[38] Dolayısıyla, bölgedeki ülkelerin genel enerji profilleri incelendiğinde, doğal gaza sahip olma ve bu kaynağı en düşük maliyetle iç tüketime sunma gayretleri stratejik bir hedef olarak görülmektedir.

 

 

Tablo 2. Doğu Akdeniz bölgesine yakın coğrafyada bulunan ülkelerin yıllık doğal gaz tüketimleri (Milyar Metreküp, 2015-2019)

Ülke

2015

2016

2017

2018

2019

İtalya

64,3

67,5

71,6

69,2

70,8

Mısır

46,0

49,4

55,9

59,6

58,9

Türkiye

46,0

44,5

51,6

47,2

43,2

Fransa

40,8

44,5

44,8

42,7

43,4

İspanya

28,5

29,1

31,7

31,5

36,1

İsrail

8,1

9,2

9,9

10,5

10,8

Portekiz

4,8

5,1

6,3

5,8

6,1

Yunanistan

3,1

4,0

4,8

4,7

5,1

Hırvatistan

2,4

2,5

2,9

2,8

2,9

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy 2020

Not: Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan Kıbrıs Adası, Ürdün, Lübnan ve Libya gibi ülkelerin yıllık doğal gaz tüketim miktarları oldukça düşük olduğundan dolayı tabloya eklenmemiştir.

Diğer taraftan, İsrail gibi yıllık doğal gaz tüketim miktarları az olan ülkeler açısından ise bölgede keşfedilen kaynakların bu ülkeleri ihracatçı konumuna taşıyabilme potansiyeli bulunmaktadır. Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının hem iç tüketime sunulması hem de dış piyasalara satılması bakımından kaynak sahibi ülkeye önemli bir ekonomik fayda sağlayacağı açıktır. Bu da aslında bölgedeki enerji kaynaklarına sahip olma bakımından yaşanan mücadelenin en bariz sebebi sayılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminin kaynaklara sahip olma ve bu kaynakları dış piyasalara en uygun şekilde iletme etrafında şekilleneceği söylenebilir.

Türkiye’nin Bölgedeki Pozisyonu ve Faaliyetleri

Türkiye özellikle fosil yakıtlar bakımından dış tedarikçilere yoğun şekilde bağımlı bir yapıdadır. Bu bağımlılık petrolde %93,[39] doğal gazda ise %99[40] seviyelerinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin söz konusu dışa bağımlılık ile bu durumun beraberinde getirdiği ekonomik ve siyasi riskleri azaltmak adına gerçekleştirdiği hidrokarbon arama faaliyetleri son derece kritik öneme sahiptir. Her ne kadar Türkiye’nin petrol ve doğal gaz arama çalışmalarının geçmişi 1930’lu yıllara dayansa da ülkedeki derin deniz sondaj çalışmaları 2000’li yıllardan itibaren hız kazanmıştır. İlk olarak yerli bir arama-sondaj filosu oluşturan Türkiye, Doğu Akdeniz’deki arama-sondaj faaliyetlerini sürdürmektedir.

2012 yılından itibaren deniz alanlarındaki arama ve sondaj faaliyetleri ile ilgili aktif bir strateji izleyen Türkiye’de, bu bağlamda ilk olarak yerli arama-sondaj gemilerine sahip olma politikası takip edilmiştir. 2012 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) envanterine dahil edilen Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisinin ardından 2017’de Oruç Reis gemisi ve sonrasında Fatih, Yavuz ve Kanuni derin deniz sondaj gemileriyle Türkiye, arama-sondaj alanında hem bölgesel hem de küresel manada önemli bir aktör konumuna gelmiştir (Tablo 3). Bahse konu olan gemiler küresel derin deniz sondaj filosunun yaklaşık %20’sine tekabül etmektedir.[41] Dolayısıyla, söz konusu alanda Türkiye’nin manevra kabiliyetinin arttığı gözlemlenmektedir.

 

 

Tablo 3. Türkiye’nin arama ve sondaj gemileri[42]

Adı

Türü

Tarih

Özellikleri

Açıklama

Barbaros Hayrettin Paşa

Sismik Araştırma

2012

Uzunluk: 84 m

Genişlik: 21,6 m

2 ve 3 boyutlu sismik araştırma yapabilmekte

Oruç Reis

Sismik Araştırma

2017

Uzunluk: 86 m

Genişlik: 22 m

Deniz tabanından itibaren 15 bin metre derinliği görüntüleyebilmekte

Fatih

Derin Deniz Sondaj

2017

Uzunluk: 229 m

Genişlik: 36 m

6. nesil ultra derin deniz sondaj gemisi

Sondaj Kabiliyeti: 12 bin 200 m

Yavuz

Derin Deniz Sondaj

2018

Uzunluk: 230 m

Genişlik: 36 m

6. nesil ultra derin deniz sondaj gemisi

Sondaj Kabiliyeti: 12 bin 200 m

Kanuni

Derin Deniz Sondaj

2020

Uzunluk: 227 m

Genişlik: 42 m

6. nesil ultra derin deniz sondaj gemisi

Sondaj Kabiliyeti: 12 bin 200 m

Kaynak: Anadolu Ajansı

Bu bağlamda, Doğu Akdeniz’de 2018’den günümüze kadar sırasıyla Alanya-1, Finike-1, Magosa-1, Karpaz-1, Güzelyurt-1, Narlıdere-1, Lefkoşa-1 ve Selçuklu-1 kuyuları olmak üzere toplam 8 adet derin deniz sondajı gerçekleştirilmiştir.[43] Söz konusu kuyulardan üretilebilir seviyede hidrokarbon kaynak keşfi gerçekleşmemesine rağmen bölgedeki arama ve sondaj faaliyetleri istikrarlı bir şekilde sürdürülmektedir. Türkiye’nin sahip olduğu deniz yetki alanlarında gerçekleştireceği arama ve sondaj faaliyetleri sonucunda yeni sahalar keşfetmesi ve nihayetinde üretim aşamasına geçmesi ihtimali yüksektir. Buradan hareketle, fosil yakıtlarda net ithalatçı pozisyonunda bulunan Türkiye’nin orta ve uzun vadede enerjide kaynak sahibi ve tedarikçi konuma gelmesi durumu ülkeye önemli bir motivasyon sağlamaktadır.

Türkiye’nin kendi arama ve sondaj gemileriyle bölgedeki etkinliğini arttırmasının son örneği Covid-19 salgını sürecinde Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler özelinde görülmektedir. Covid-19 salgınının yayılmasıyla birlikte özellikle petrol fiyatlarında yaşanan sert düşüş sonrasında brent petrolün varil fiyatının 20 dolar seviyesini test etmesiyle birlikte Doğu Akdeniz’de faaliyetlerini sürdüren büyük enerji firmaları ciddi ekonomik zararlarla karşı karşıya kalmışlardır.

Bölgede aktif bir şekilde arama ve sondaj çalışmalarını sürdüren EXXON MOBIL, TOTAL ve ENI gibi büyük enerji şirketlerinin salgının etkilerini en şiddetli şekilde gösterdiği 2020’nin ilk çeyreğinde mali bakımdan önemli ölçüde olumsuz etkilendikleri ifade edilebilir. Bu süreçte EXXON MOBIL %12,[44] TOTAL %35,[45] ve ENI ise %55[46] oranında gelir kaybı yaşamıştır. Bununla beraber küresel petrol piyasasının iki önemli aktörü olan ve Doğu Akdeniz’de çalışmalar yapan BRITISH PETROLEUM (BP) ve SHELL gibi dev enerji şirketlerinin kârlılık oranlarının sırasıyla %66 ve %46 civarında düştüğü gözlemlenmektedir.[47] Dolayısıyla, söz konusu firmalar açısından bu süreçte Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ile ilgili faaliyetler kârlı bir yatırım olma özelliğini kaybetmiştir.

Söz konusu süreç içerisinde ilk olarak EXXON MOBIL firması Kıbrıs’ın güneybatısında yer alan sözde 10 numaralı parseldeki faaliyetlerini erteleme kararı aldı.[48] Sonrasında ise ENI ve TOTAL şirketleri bölgedeki sondaj çalışmalarını 2021’in ilk çeyreğine kadar durdurduklarını açıkladı.[49] Böylece 2020 yılı için bölgede yapılması planlanan arama-sondaj aktiviteleri Covid-19 salgını sonucunda enerji piyasalarında ortaya çıkan risk ve belirsizlik nedeniyle en az bir yıl süreliğine ertelenmiş oldu.

Türkiye ise yerli arama ve sondaj gemileri sayesinde Doğu Akdeniz’deki çalışmalarına aralıksız devam etmektedir. Şüphesiz bölgede bulunan uluslararası enerji firmalarının faaliyetlerine ara vermesi Türkiye’ye bir avantaj sağlamaktadır. Türkiye’nin bu avantajı yakalamasındaki en önemli etmen ise yerli arama ve sondaj filosuna sahip olmasıdır. Türkiye bu dönemde hem yeni kaynak alanları keşfetme hem de bölgedeki hakimiyetini pekiştirmeye odaklanmaktadır. Bu da Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki pozisyonunun güçlenmesi anlamında son derece önemlidir. Gelinen noktada Türkiye’nin GKRY tarafından hukuksuz bir şekilde ruhsat verilen enerji şirketleriyle bölgede rekabet edebilme potansiyelinin arttığı söylenebilir.

Türkiye hem bölgesi hem de küresel enerji piyasaları açısından oldukça stratejik bir konumda bulunmaktadır. Yakın bir gelecekte bölgede keşfedilen enerji kaynaklarının artmasıyla birlikte söz konusu kaynakların dış piyasalara transfer edilmesi mevzusu daha fazla gündeme gelecektir. Rasyonel bir analiz yapıldığında Doğu Akdeniz’deki kaynakların özellikle Avrupa kıtasına taşınması noktasında hem maliyetler hem de güvenlik açısından en uygun rotanın Türkiye olduğu açıktır. Ancak mevcut durumda Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de oyun dışı bırakma politikası güden aktörlerin aldıkları kararların, iktisadi olmaktan çok siyasi olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, Türkiye’nin bir yandan bölgedeki arama ve sondaj faaliyetlerini diğer yandan ise enerji diplomasisini kararlılıkla sürdürmesi, Doğu Akdeniz’deki iradenin ortaya koyulması açısından son derece önemlidir.

Türkiye için Doğu Akdeniz meselesi ekonomik fayda sağlamanın ötesinde bir hak mücadelesidir. Hem kendisinin hem de KKTC’nin haklarını müdafaa etme kimliği ile hareket eden Türkiye, bölgedeki maksimalist ve yayılımcı politikalara karşı çıkmaktadır. Doğu Akdeniz’de kazan-kazan prensibi çerçevesinde şekillenen bir politika yürüten Türkiye, bölgenin ‘oldu-bitti’ stratejileriyle haksız bir şekilde paylaşılmasına yüksek tondan karşılık vermektedir. Bununla beraber, bölge genelinde enerji kaynaklarına bir an önce sahip olma ekseninde şekillenen rekabet ortamı yeni sorunları beraberinde getirmektedir. Hatta bu rekabet, bölgenin çok boyutlu yapısından dolayı giderek derinleşmektedir. Her ne kadar bölgedeki aktörler dikkatlerini yeni keşiflere yoğunlaştırsa da Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklar ortadan kalkmadan söz konusu kaynakların ekonomiye kazandırılması zor ve yıpratıcı bir süreci beraberinde getirecektir.

Sonuç ve Değerlendirme

Bugüne kadar Doğu Akdeniz bölgesinin genelinde Azerbaycan, Norveç, Kazakistan veya Avustralya’nın ayrı ayrı keşfettikleri miktarlar düzeyinde doğal gaz kaynağı tespit edilmiştir. Bu bakımdan bölgede yapılan keşifler gerek yerel gerekse küresel açıdan önemlidir. Ancak keşfedilen rezervler üretim aşamasına geçmediği sürece pek fazla bir anlam taşımayacaklardır. Bölgenin siyasi, askeri ve ekonomik bir mücadele alanı olduğu gerçeği göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz’deki kaynaklardan tam anlamıyla iktisadi fayda sağlamanın önünde ciddi handikapların olduğu görülmektedir.

Bölgenin geneli düşünüldüğünde arama-sondaj faaliyeti yapılan sahalar kadar araştırılmayı bekleyen birçok alan bulunmaktadır. Bu alanların başında ise bölgenin batı kısımları yer almaktadır. Doğu Akdeniz havzasında önemli rezerv potansiyelinin olduğu tahmin edilen bir diğer enerji kaynağı olan gaz hidrat formasyonlarının bölgenin batı kısımlarında yoğun şekilde bulunduğu tahmin edilmektedir. Öyle ki yapılan hesaplamalar Doğu Akdeniz’deki gaz hidrat potansiyelinin mevcut küresel gaz rezervlerinin yaklaşık yarısı kadar olduğu yönündedir. Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’deki kaynaklara sahip olma mücadelesi bir yönüyle de geleceğin enerji kaynağı olarak değerlendirilen gaz hidratlar üzerinden şekillenmektedir.

Bölgede şimdiye kadar keşfedilen rezerv miktarı hesaplanan potansiyelin 4’te 1’i seviyesindendir. Söz konusu keşiflerin üretim aşamasına geçen kısmı ise oldukça düşük seviyededir. Üretim seviyesinin bu denli az olmasının altında yatan nedenlerin başında ise keşiflerin yeni yapılmasının ötesinde bölgedeki çok başlı yapı ve bu yapının anlaşma zemininde buluşamaması gelmektedir. Zira bölgede çok sayıda kesimin bir arada bulunması Doğu Akdeniz coğrafyasında süregelen rekabeti derinleştirmektedir.

Öte yandan, söz konusu çok aktörlü yapılanma gerek bölgesel gerekse de küresel birtakım işbirliklerin oluşması noktasında fırsatlar sunmaktadır. Ancak bölgede bulunan bazı ülkelerin maksimalist politikaları nedeniyle henüz Doğu Akdeniz’in geneline yayılan bir işbirliği ortamından bahsetmek zordur. Bu bağlamda bölge genelinde arama, sondaj ve üretim süreçlerindeki en sıkıntılı yer Kıbrıs Adası’nın çevresi olarak değerlendirilmektedir. GKRY’nin kendisini adanın tek temsilcisiymiş gibi görerek sırasıyla 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan ve 2010’da İsrail ile imzaladığı MEB anlaşmaları sonucunda bu bölgedeki tansiyon yükselmiştir. Sonrasında ise 2011’de KKTC ile Türkiye arasında “Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması” imzalanarak GKRY’nin hamlesine karşılık verilmiştir. Ancak Kıbrıs Adası çevresinde her iki tarafında belirlediği bölgeler arasında bir takım ihtilaflı alanlar ortaya çıkmıştır. Böylece bahsi geçen bölgedeki faaliyetler sürekliliğini kaybetmiş ve Kıbrıs Adası etrafındaki yetki kullanımı konusu tartışmaların odak noktasına taşınmıştır. Dolayısıyla, özellikle bu bölgedeki ihtilaflar giderilmedikçe Kıbrıs Adası çevresinde keşfedilen ve keşfedilecek kaynakların paylaşımı sorunu devam edecektir.

Doğu Akdeniz’deki bir diğer problem de bölgede keşfedilen kaynakların orta ve uzun vadede dış piyasalara nasıl transfer edileceği ile ilgilidir. Bu anlamda üç muhtemel senaryodan kamuoyunda en fazla yer alanı EastMed projesidir. Ancak bir diğer güzergâh olan Türkiye rotası, EastMed projesine göre mesafe, maliyet ve güvenlik açısından daha avantajlı olarak kabul edilmektedir. Bunların yanında bir diğer transfer seçeneği olan LNG alanında da sahip olduğu tesisler nedeniyle Türkiye ön plana çıkmaktadır.

Türkiye gerek coğrafi konumu gerekse de enerji altyapısı anlamında bölgedeki diğer ülkelerden pozitif bir şekilde ayrışmaktadır. Bölgedeki kaynakların transferi noktasında önemli bir stratejik avantajı bulunan Türkiye, yerli arama-sondaj gemileri sayesinde kaynak keşfetme açısından pozisyonunu güçlendirmiştir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de olası bir keşif gerçekleştirmesi sonucunda bölgedeki dengelerin yeniden düzenleneceği açıktır. Bu bağlamda Türkiye, Doğu Akdeniz mücadelesi kapsamında masaya daha güçlü bir şekilde oturmak amacıyla önceliği kaynak keşfetme alanına yani sahaya vermektedir.

Türkiye 2000’li yılların başlarında karşı aktörlerin hamlelerine cevap veren bir konumdan mevcut durum itibarıyla inisiyatifi eline alarak aksiyon pozisyonuna geçmiştir. Bu bakımdan ele alındığında yerli arama-sondaj filosunun oluşturulması, KKTC ve Libya ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmalarının imzalanması ve uluslararası platformlarda bölgedeki hakların istikrarlı bir şekilde savunulması konuları Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasında aktif bir döneme girdiğinin göstergelerindedir. İlerleyen süreçte, Türkiye’nin bölge üzerindeki meşru haklarından kaynaklı faaliyetlerine devam edeceği yönünde bir değerlendirme yapmak mümkündür. Zira Türkiye’nin Doğu Akdeniz meselesindeki birincil politikası meşru haklarını savunmak ve bölgede adaletli bir paylaşımın yapılması yönündendir.

Sonuç olarak, Doğu Akdeniz’de başlıca bölgede bulunan ülkeler, uluslararası güç odakları ve büyük enerji şirketleri etrafında şekillenen bir denklemden söz etmek mümkündür. Söz konusu çok boyutlu yapı şüphesiz bölgedeki kaynakların nasıl paylaşılacağı sorunsalını da beraberinde getirmektedir. Bu da bölgedeki rekabet ortamının derinleşmesinin altında siyasi, askeri ve iktisadi birçok nedenin yatmasına sebep olmaktadır. Diğer taraftan, bölgedeki enerji kaynakları ve bu kaynakların ekonomik getirisi, bahse konu olan coğrafyanın tam anlamıyla istikrara kavuşması açısından bir katalizör etkisi oluşturma potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’deki kaynaklardan ekonomik fayda elde edilebilmesi için bölgede yaşanan çekişme ortamının son bulması ve işbirliği zemininin tesis edilmesi gerekmektedir.

Kaynakça

Acer, Y. (2020). Kıta Sahanlığı Kavramı, Sınırlandırılması ve Doğu Akdeniz’de Deniz Alanları Sorunu, Kemal İnat, Muhittin Ataman ve Burhanettin Duran (Eds.), Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin Hakları, (s. 369-408), SETA Yayınları, İstanbul.

Anadolu Ajansı – AA. (2020). İsrail Hükümeti, Yunanistan ve GKRY ile İmzalanan Doğal Gaz Boru Hattı Anlaşmasını Onayladı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-hukumeti-yunanistan-ve-gkry-ile-imzalanan-dogal-gaz-boru-hatti-anlasmasini-onayladi-/1915577, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

Anadolu Ajansı – AA. (2020). Türkiye’nin Denizlerdeki Enerji Filosu, https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiyenin-denizlerdeki-enerji-filosu/1949802, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

Anadolu Ajansı – AA. (2020). ENI ve Total Şirketleri, Rumların Sözde Münhasır Ekonomik Bölgesindeki Sondaj Çalışmalarını Erteledi, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/eni-ve-total-sirketleri-rumlarin-sozde-munhasir-ekonomik-bolgesindeki-sondaj-calismalarini-erteledi/1829255, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

Başeren S. H. (2011). Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı-Dispute Over Eastern Mediterranean Maritime Jurisdiction Areas. İlke Yayınevi. İstanbul.

Bengharsa, S. A. (1992). The Egyptian Natural Gas Remedy. The Journal of Energy and Development, 291-301.

Birleşmiş Milletler – BM. (2020). Deposit of a Chart and Lists of Geographical Coordinates of Points Defining the Western, Northern and Southern Limits of Lebanon’s Exclusive Economic Zone, https://www.un.org/Depts/los/LEGISLATIONANDTREATIES/STATEFILES/LBN.htm, (Erişim Tarihi: 31.10.2020).

British Petroleum. (2020). BP Statistical Review of World Energy 2020, https://www.bp.com/en/global/corporate/energy-economics/statistical-review-of-world-energy.html#, (Erişim Tarihi: 22.10.2020).

Cohen, T. (2019). Leviathan Partners Considering LNG Facility Offshore Israel, Reuters. https://www.reuters.com/article/us-israel-natgas-leviathan/leviathan-partners-considering-lng-facility-offshore-israel-idUSKCN1UP0SM, (Erişim Tarihi: 05.11.2020).

Çiftçi B. (2019). Türkiye’de Gaz Hidratın Potansiyeli, Bilkent Enerji Notları, Sayı: 25, s.6.

Delek. (2020) Tamar Gas Field, https://www.delekdrilling.com/natural-gas/gas-fields/tamar, (Erişim Tarihi: 30.10.200).

Delek. (2020). Leviathan Gas Field, https://www.delekdrilling.com/natural-gas/gas-fields/leviathan, (Erişim Tarihi: 30.10.2020).

Delek. (2020). Aphrodite Gas Field, https://www.delekdrilling.com/project/aphrodite-gas-field, (Erişim Tarihi: 31.10.2020).

Dunn, K. (2020). ExxonMobil’s CEO is Banking on a Return to Normal—but Most Others in the Energy Business aren’t so Sure, https://fortune.com/2020/05/01/exxonmobil-earnings-q1-exxon-ceo-energy-industry/, Fortune, 1 Mayıs 2020.

Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi. (2018). Türkiye’nin Gaz Hidrat Yol Önerisi, https://www.dunyaenerji.org.tr/turkiyenin-gaz-hidrat-yol-haritasi-onerisi/, (Erişim Tarihi: 22.10.2020).

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu – EPDK. (2020) Petrol Piyasası 2019 Sektör Raporu, https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-107/yillik-sektor-raporu, (Erişim Tarihi: 2.11.2020).

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu – EPDK (2020). Doğal Gaz Piyasası 2019 Sektör Raporu, https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-94/dogal-gazyillik-sektor-raporu, (Erişim Tarihi: 2.11.2020).

ENI. (2020). Zohr, https://www.eni.com/en-IT/operations/egypt-zohr.html, (Erişim Tarihi: 30.10.2020).

ENI. (2020). Nooros, https://www.eni.com/en-IT/operations/egypt-nooros.html, (Erişim Tarihi:30.10.2020).

ENI. (2020). ENI First Quarter 2020 Results, https://www.eni.com/en-IT/media/press-release/2020/04/eni-first-quarter-2020-results.html, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

Güler, G. (2018). Yunanistan’ın Eastmed Blöfü ve Türk Akımı, Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM), http://turksam.org/yunanistanin-eastmed-blofu-ve-turk-akimi, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

IGI Poseidon. (2020). Eastmed Projesi, http://www.igi-poseidon.com/en/eastmed, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

International Gas Union. (2020). World LNG Report. International Gas Union (IGU), Barselona, İspanya.

Karbuz, S. (2018). Geostrategic Importance of East Mediterranean Gas Resources. In A. B. Dorsman, V. Ş. Ediger ve M. B. Karan (Eds.), Energy Economy, Finance and Geostrategy (s. 237-255). Springer, Cham.

Karbuz, S. (2019). Doğu Akdeniz’de Ne Kadar Doğal Gaz Var?, Bilkent Enerji Notları, Sayı: 12, s. 5.

Kedikli, U & Deniz, T. (2015). Enerji Kaynakları Mücadelesinde Doğu Akdeniz Havzası ve Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı, Alternatif Politika, 7(3), 399-424.

Kilgore, T. (2020) “Exxon Mobil Swings to a Loss and Revenue Falls 12%, as COVID-19 Weighs on Oil Demand, https://www.marketwatch.com/, (Erişim Tarihi: 08.11.2020).

Mediterranean Energy Regulators. (2018). Gas Markets in the Mediterranean, http://www.medreg-regulators.org/Publications/NaturalGas.aspx, (Erişim Tarihi: 29.10.2020).

Merey, Ş., & Longinos, S. N. (2018). Does the Mediterranean Sea have Potential for Producing Gas Hydrates?. Journal of Natural Gas Science and Engineering, 55, 113-134.

Merey, Ş., & Longinos, S. N. (2019). Doğu Akdeniz’in Gaz Hidrat Potansiyeli. Maden Tetkik ve Arama Dergisi, 160, 117-134.

Morrow S. (2020). Total’s Net Profit Decreases 35% in Q1 Amid Oil Crisis, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/en/energy/oil/total-s-net-profit-decreases-35-in-q1-amid-oil-crisis/29177, 5 Mayıs 2020.

Observatoire Méditerranéen de l’Energie. (2018). Mediterranean Energy Perspectives – 2018, https://www.ome.org/mep-2018-2/, (Erişim Tarihi: 29.10.2020).

Shell. (2020). LNG Outlook 2020, https://www.shell.com/energy-and-innovation/natural-gas/liquefied-natural-gas-lng/lng-outlook-2020.html#iframe=L3dlYmFwcHMvTE5HX291dGxvb2sv, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

Stanič, A., & Karbuz, S. (2020). The Challenges Facing Eastern Mediterranean Gas and How International Law Can Help Overcome Them. Journal of Energy & Natural Resources Law, 1-35.

Stratfor. (2018). The Eastern Mediterranean’s New Great Game Over Natural Gas Stratfor World View, https://worldview.stratfor.com/article/eastern-mediterraneans-new-great-game-overnatural-gas (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

TRT Haber. (2020). Doğu Akdeniz’deki Denkleme Petrol Ayarı, https://www.trthaber.com/haber/gundem/dogu-akdenizdeki-denkleme-petrol-ayari-476265.html, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

Tsakiris, T. (2018). The Importance of East Mediterranean Gas for EU Energy Security. The Cyprus Review, 30(1), 25-50.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı. (2020). Sakarya Sahasının Tuna-1 Bölgesindeki Toplam Doğal Gaz Rezervi Miktarı 405 Milyar Metreküpü Buldu, https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/122393/-sakarya-sahasinin-tuna-1-bolgesindeki-toplam-dogal-gaz-rezervi-miktari-405-milyar-metrekupu-buldu-, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı – TPAO. (2020). TPAO Faaliyet Alanları-Deniz, http://www.tpao.gov.tr/deniz, (Erişim Tarihi: 2.11.2020).

US Geological Survey. (2010). Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin Province, Eastern Mediterranean, https://pubs.usgs.gov/fs/2010/3027/pdf/FS10-3027.pdf, (Erişim Tarihi: 4.11.2020).

Vukmanovic O. & Jewkes S. (2012). Greece Looks Out to Sea for Gas Wealth Salvation. REUTERS, 3 Ekim 2012.

Zhang, G., Qu, H., Chen, G., Zhao, C., Zhang, F., Yang, H., Zhao, Z. & Ma, M. (2019). Giant Discoveries of Oil and Gas Fields in Global Deepwaters in the Past 40 Years and the Prospect of Exploration. Journal of Natural Gas Geoscience, 4(1), 1-28.

 

[1] Umut Kedikli ve Taşkın Deniz, “Enerji Kaynakları Mücadelesinde Doğu Akdeniz Havzası ve Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı”, Alternatif Politika, 7(3), 2015, s. 399-424.

[2] Deniz yetki alanı genel olarak kıyı devletinin çeşitli hak ve yetkilerle donatıldığı deniz bölgesi olarak tanımlanmaktadır. (Detaylı bilgi için bkz: Sertaç Hami Başeren, Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı-Dispute Over Eastern Mediterranean Maritime Jurisdiction Areas. İstanbul: İlke Yayınevi, 2011.

[3] Yücel Acer, Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin Hakları, Kıta Sahanlığı Kavramı, Sınırlandırılması ve Doğu Akdeniz’de Deniz Alanları Sorunu, Kemal İnat, Muhittin Ataman ve Burhanettin Duran (Eds.), SETA Yayınları, İstanbul, 2020, s. 369-408

[4] “Assessment of Undiscovered Oil and Gas Resources of the Levant Basin Province, Eastern Mediterranean”, US Geological Survey, 2010, https://pubs.usgs.gov/fs/2010/3027/pdf/FS10-3027.pdf, (Erişim Tarihi: 4.11.2020).

[5] Sohbet Karbuz, “Doğu Akdeniz’de Ne Kadar Doğal Gaz Var?”, Bilkent Enerji Notları, Sayı: 12, (Temmuz 2019), s. 5.

[6] Oleg Vukmanovic ve Stephen Jewkes, “Greece Looks Out to Sea for Gas Wealth Salvation”, REUTERS, 3 Ekim 2012.

[7] Beste Çiftçi, “Türkiye’de Gaz Hidratın Potansiyeli”, Bilkent Enerji Notları, Sayı: 25, (Kasım 2019), s.6.

[8] Şükrü Merey ve Sotirios Nik. Longinos, “Doğu Akdeniz’in Gaz Hidrat Potansiyeli”, Maden Tetkik ve Arama Dergisi, 160, 2019, s. 117-134.

[10] Şükrü Merey ve Sotirios Nik. Longinos, “Does the Mediterranean Sea have Potential for Producing Gas Hydrates?”, Journal of Natural Gas Science and Engineering, 55, 2018, s. 113-134.

[11] “Statistical Review of World Energy 2020”, British Petroleum (BP), https://www.bp.com/en/global/corporate/energy-economics/statistical-review-of-world-energy.html, (Erişim Tarihi: 22.10.2020).

[12] Gongcheng Zhang ve diğ., “Giant Discoveries of Oil and Gas Fields in Global Deepwaters in the Past 40 Years and the Prospect of Exploration”, Journal of Natural Gas Geoscience, 4(1), 2019, s. 1-28.

[13] Ana Stanič ve Sohbet Karbuz, “The Challenges Facing Eastern Mediterranean Gas and How International Law can Help Overcome Them”, Journal of Energy & Natural Resources Law, 2020, s. 1-35.

[14] Not: Bu hesaplama Almanya’nın 2019 yılı doğal gaz ithalat fiyatı baz alınarak yapılmıştır. Veriler BP Statistical Review of World Energy 2020 raporundan elde edilmiştir.

[15] “Statistical Review of World Energy 2020”, British Petroleum (BP).

[16] “Statistical Review of World Energy 2020”, British Petroleum (BP).

[17] Sohbet Karbuz, “Doğu Akdeniz’de Ne Kadar Doğal Gaz Var?” s. 6.

[18] “Tamar Gas Field”, Delek, https://www.delekdrilling.com/natural-gas/gas-fields/tamar, (Erişim Tarihi: 30.10.200).

[19] “Leviathan Gas Field” Delek, https://www.delekdrilling.com/natural-gas/gas-fields/leviathan, (Erişim Tarihi: 30.10.2020).

[20] Theodoros Tsakiris, “The Importance of East Mediterranean Gas for EU Energy Security”, The Cyprus Review, 30(1), 2018, s. 25-50.

[21] Suleiman Bengharsa A. “The Egyptian Natural Gas Remedy.” The Journal of Energy and Development, 1992, s. 291-301.

[22] "Zohr”, ENI, https://www.eni.com/en-IT/operations/egypt-zohr.html, (Erişim Tarihi: 30.10.2020).

[23] “Nooros”, ENI, https://www.eni.com/en-IT/operations/egypt-nooros.html, (Erişim Tarihi:30.10.2020).

[24] “BP sanctions ‘fast-track’ development of Atoll discovery in Egypt”, British Petroleum (BP), https://www.bp.com/en/global/corporate/news-and-insights/press-releases/bp-sanctions-fast-track-development-of-atoll-discovery-in-egypt.html, (Erişim Tarihi: 30.10.2020).

[26] “Deposit of a Chart and Lists of Geographical Coordinates of Points Defining the Western, Northern and Southern Limits of Lebanon’s Exclusive Economic Zone”, Birleşmiş Milletler (BM), https://www.un.org/Depts/los/LEGISLATIONANDTREATIES/STATEFILES/LBN.htm, (Erişim Tarihi: 31.10.2020).

[27] Sıvılaştırılmış Doğal Gaz (Liquefied Natural Gas-LNG): Doğal gazın atmosfer basıncında -162 dereceye kadar soğutularak renksiz formda sıvı faza geçmiş halidir. Bu sayede sıvılaştırılan gazın kütle olarak yaklaşık 600 kat küçülmesi sonucunda taşıma ve depolama süreçleri daha kolay ve güvenli olmaktadır.

[28] “The Eastern Mediterranean’s New Great Game Over Natural Gas Stratfor World View”, Stratfor 2018, https://worldview.stratfor.com/article/eastern-mediterraneans-new-great-game-over-natural-gas, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

[29] “Eastmed Projesi”, IGI Poseidon, http://www.igi-poseidon.com/en/eastmed, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

[30] “İsrail Hükümeti, Yunanistan ve GKRY ile İmzalanan Doğal Gaz Boru Hattı Anlaşmasını Onayladı”, Anadolu Ajansı (AA), https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-hukumeti-yunanistan-ve-gkry-ile-imzalanan-dogal-gaz-boru-hatti-anlasmasini-onayladi-/1915577, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

[31] “Gökhan Güler, “Yunanistan’ın Eastmed Blöfü ve Türk Akımı”, Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM), 2018, http://turksam.org/yunanistanin-eastmed-blofu-ve-turk-akimi, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

[32] “Statistical Review of World Energy 2020”, British Petroleum (BP).

[34] “World LNG Report 2020”, International Gas Union (IGU), https://igu.org/app/uploads-wp/2020/04/2020-World-LNG-Report.pdf, (Erişim Tarihi: 23.10.2020).

[35] Sohbet Karbuz, Energy Economy, Finance and Geostrategy, Geostrategic Importance of East Mediterranean Gas Resources. In A. B. Dorsman, V. Ş. Ediger ve M. B. Karan (Eds.), Springer, Cham, 2018, s. 237-255.

[36] “Gas Markets in the Mediterranean”, Mediterranean Energy Regulators, http://www.medreg-regulators.org/Publications/NaturalGas.aspx, (Erişim Tarihi: 29.10.2020).

[37] Tova Cohen, “Leviathan Partners Considering LNG Facility Offshore Israel”, Reuters. https://www.reuters.com/article/us-israel-natgas-leviathan/leviathan-partners-considering-lng-facility-offshore-israel-idUSKCN1UP0SM, (30.07.2019).

[38] “Mediterranean Energy Perspectives 2018”, Observatoire Méditerranéen de l’Energie, https://www.ome.org/mep-2018-2/, (Erişim Tarihi: 29.10.2020).

[39] “Petrol Piyasası 2019 Sektör Raporu”, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-107/yillik-sektor-raporu, (Erişim Tarihi: 2.11.2020).

[40] “Doğal Gaz Piyasası 2019 Sektör Raporu”, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), . https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/3-0-94/dogal-gazyillik-sektor-raporu, (Erişim Tarihi: 2.11.2020).

[42] “Türkiye’nin Denizlerdeki Enerji Filosu”, Anadolu Ajansı (AA), https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiyenin-denizlerdeki-enerji-filosu/1949802, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

[43] “TPAO Faaliyet Alanları-Deniz”, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), http://www.tpao.gov.tr/deniz, (Erişim Tarihi: 2.11.2020).

[44] Tomi Kilgore, “Exxon Mobil Swings to a Loss and Revenue Falls 12%, as COVID-19 Weighs on Oil Demand”, 1 Mayıs 2020. https://www.marketwatch.com/

[45] Sibel Morrow, “Total’s Net Profit Decreases 35% in Q1 Amid Oil Crisis”, Anadolu Ajansı, 5 Mayıs 2020.

[46] “ENI First Quarter 2020 Results”, ENI, https://www.eni.com/en-IT/media/press-release/2020/04/eni-first-quarter-2020-results.html, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

[47] Katherine Dunn, “ExxonMobil’s CEO is Banking on a Return to Normal—but Most Others in the Energy Business aren’t so Sure”, Fortune, 1 Mayıs 2020.

[48] “Doğu Akdeniz’deki Denkleme Petrol Ayarı”, TRT Haber, https://www.trthaber.com/haber/gundem/dogu-akdenizdeki-denkleme-petrol-ayari-476265.html, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

[49] ENI ve Total Şirketleri, Rumların Sözde Münhasır Ekonomik Bölgesindeki Sondaj Çalışmalarını Erteledi”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/eni-ve-total-sirketleri-rumlarin-sozde-munhasir-ekonomik-bolgesindeki-sondaj-calismalarini-erteledi/1829255, (Erişim Tarihi: 21.10.2020).

TYB Akademi 31 / Doğu Akdeniz

Bu haber toplam 3856 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim