1. Giriş
Söz ve konuşma, bir dilin en önemli yapı taşı ve kişiler arası iletişimde en önemli unsurdur. Bir dilde sözsüz iletişim yolları olsa da bu iletişim, söz ve konuşma kadar etkili ve birincil önemde değildir. Bu nedenle sözün iletişimdeki ve toplum içindeki önemini Yunus Emre’nin “söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz” dörtlüğü veciz bir şekilde ifade eder. Sözün gücü, toplumlar arası ilişkilerden bireysel etkileşimlere kadar her alanda kendini gösterir. Sadece bir söz, bir insanın, bir toplumun, bir devletin kaderini belirleyebilir. Doğru zamanda, doğru şekilde söylenen bir söz, barışa vesile olabilirken; yanlış bir söz, büyük çatışmalara yol açabilir. Eski Türkçedeki sözke süçünse bulun barır “insan sözün tadına varırsa tutsak gider” atasözü de sözün etkisini göstermek bakımından önemlidir (DLT. 342; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 276). En eski Türkçe metinlerden itibaren sözün gücüne, sözün ve konuşmanın önemine dair atasözleri, deyimler veya ifadelere rastlanır. Nitekim DLT’de söz ve konuşmanın insan yaşamındaki önemine dair çok sayıda atasözü vardır: erdem başı tıl “Erdemin başı dildir (Erdemlilik dilden başlar)” (DLT. 66, Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 52; Kaçalin 2019: 171); kişi sözleşü yılkı yıḏlaşu “İnsanlar birbirleriyle konuşarak tanışırlar; hayvanların tanışması ise koklaşma iledir” (DLT 487, Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 389; Kaçalin 2019: 590). Kutadgu Bilig ve Atebetü’l-Hakayık gibi Karahanlı Türkçesi döneminin edebi eserlerinde de söz ve konuşmanın öneminin anlatıldığı müstakil bölümler bulunur. Kutadgu Bilig’deki 7. bâb til erdemin münin asığın yasın ayur “7. Bab - Dilin erdemini, kusurunu, yararını ve zararını söyler”, 22. bâb til erdemlerin söz asığların ayur “22. Bab - Dilin erdemlerini ve sözün yararlarını söyler”, 24. bâb sözlemekmü edgürek azu şük turmakmu “24. Bab - Söylemek mi daha iyidir yoksa sessiz durmak mı?” bölümlerinde ve ana metin içinde sözün önemi vurgulanmıştır. Atebetü’l-Hakayık’ta da VII. Bölüm “Dilin Muhafazası Hakkında”dır. Dönem eserlerinde til “erdemin başı, edebin başı” olarak nitelenir: ėdėbler başı til küḍezmek tiyür (AH 130), ukuşka biligke bu tılmaçı til / yaruttaçı erni yorık tilni bil “Aklın ve bilginin tercümanıdır bu dil / Kişiyi aydınlatan fasih dilidir bil” (KB 162), kişig til ağırlar bulur kut kişi kişig til uçuzlar barır er başı “Kişiyi dil kıymetlendirir, bulur kut kişi / Kişiyi dil değersizleştirir, gider kişinin başı” (KB 163). Bu çalışmanın söz ve konuşma ile ilgili deyimlerle sınırlandırılmasının nedeni de sözün dildeki önemi nedeniyledir.
Bu makalede, Dîvânu Lugâti’t-Türk’teki "söz ve konuşma" ile ilgili deyimler ele alınarak, bu deyimlerin söz varlığı özellikleri, gerçek ve mecaz anlamları ve diğer tarihi metinlerdeki durumları incelenecektir. Ayrıca, bu deyimlerin günümüz Türkçesindeki karşılıkları da değerlendirilerek, Eski Türk deyimlerinin tarihsel süreç içerisindeki evrimine kısa da olsa temas edilecektir. Bu çalışmanın amacı, Türkçenin en eski sözlüğü olan Dîvânu Lugâti’t-Türk’teki söz ve konuşmayla ilgili deyimlerin yapı ve söz varlığı özelliklerini vurgulamak ve bu alandaki literatüre katkıda bulunmaktır.
1.1. Deyimler ve Özellikleri
Türkçede deyim tanımlanması konusu çok tartışmalıdır. Bu makale çerçevesinde deyimlerle ilgili tartışmalara ve bütün tanımlara yer vermek mümkün olamayacağından, sadece genel kabuller kısaca sıralanacaktır (bk. Sinan 2008: 93-95). Deyimler, sözcüklerin temel anlamı dışında yan anlam ya da mecaz anlam kazanarak bir durumu, duyguyu ya da düşünceyi ifade eden kalıplaşmış, anonim, özlü, dilsel ifadelerdir. Deyimler, dilin estetik ve ifade gücünü artıran, kültürel ve toplumsal birikimi yansıtan önemli dil unsurları arasında yer alır. Deyimlerin incelenmesi hem dil hem de kültürel açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bir dilin deyimlerini anlamak ve kullanmak, o dilin kültürel ve tarihî birikimini de anlamayı sağlar. Bu nedenle, deyimlerin incelenmesi, dilbilimsel çalışmaların yanı sıra kültürel ve sosyolojik araştırmalar için de büyük önem taşır.
Türkiye Türkçesinde, deyim karşılığında; önceleri darbımesel, ta'bir, ıstılah sözcükleri kullanılmıştır. Darbımesel daha çok atasözlerini karşılamış, deyim için Tanzimat’tan sonra ta'bir sözcüğü kullanılmıştır. Batı dillerinde deyim için; Fransızcada locution; İngilizcede locution, idiom, formula, expression; Almancada ise ausdruck, redensart; Rusçada frazeologizm, obraznoye, vırajeniye kelimeleri kullanılmaktadır. Cumhuriyet döneminde Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu'nda (1935) tabir = terme, expression karşılığı olarak “deyim” sözcüğü önerilmiş ve bu zamanla tutmuştur (Sinan 2008: 92).
Eski çalışmalarda tek sözcük olan ifadeler tabir yani deyim sayılmıştır. Günümüzde ise araştırmacıların çoğu (Aksoy, Kartal, Çotuksöken vd.) deyimin en az iki sözcükten oluşan bir söz öbeği olduğunda birleşmişlerdir (Yüceol-Özözen 2001: 870). Bununla birlikte bir kısım araştırmacılar temel anlamını kaybetmiş ya da zaman içinde eski kullanımından kısalmış tek sözcükleri deyim olarak kabul ederler. Aksan, Türkiye Türkçesindeki “akşamcı, gedikli, gözde, kaşarlanmış, sudan vb.” ifadelerini (1982: 36); Beyzadeoğlu vd. “aferin, alabora, cafcaflı, çifteli, ipsiz, kurnaz, sulanmak vb.” tek sözcükten oluşan ifadeleri deyim olarak sıralar (2004: XLV). Tokay da aynı şekilde Harezm-Kıpçak Türkçesindeki dillik “güzel ve etkili konuşan kişi”, köngüllüg “gönüllü, istekli kişi”, köngülsüz “isteksiz, gönülsüz”, yollarlıg “birden fazla seçeneğe sahip olan kimse”, yolsuz “ne yapacağını bilmeyen, çaresiz kimse”, yük “doğacak çocuk” vb. ifadeleri kısaltma yoluyla oluşmuş tek sözcüklü deyimler olarak niteler (2019: 22).
Deyimler az çok mecaz anlam taşırlar. Deyimlerde sözcüklerin temel anlamları yanı sıra mecazlaşarak yeni bir anlam kazanmaları söz konusudur. Bazı araştırmacılar, mecazlı-mecazsız bütün kalıp anlatımları deyim olarak alırken, bazıları mecazlı anlatımları deyim, diğerlerini kalıp söz olarak değerlendirmektedir. Yüceol-Özözen bu konuda Çotuksöken’e (1992) katılarak az çok mecazlı kalıp anlatımların “deyim”, mecazsız kalıp anlatımların ise “kalıp söz” olarak değerlendirilmesinin uygun olduğunu vurgular (2001: 870-871).
Deyimler anonim ürünlerdir. Kalıplaşmış söz öbekleridir. Deyim yapılarında kolay kolay değişmeyen bir kalıplaşma söz konusudur. Bu kalıplaşmış yapılar bir anlam bütünlüğü de yaratmaktadırlar (Sinan 2008: 95). Bununla birlikte deyimler atasözünden farklı olarak söz içinde çekime girebilirler: kılıfına uydur- deyimi söz içinde “kılıfına uydurdum”, “kılıfına uydursa da”, “Ancak sen kılıfına uydurabilirsin” vb. gibi çekimlenebilirler (Yüceol-Özözen 2001: 871).
Biçim olarak deyimler üç grupta ele alınır:
- İki ya da daha fazla ismin bir araya geldiği ve herhangi bir öbek türünde (ad tamlaması, sıfat tamlaması, edat öbeği vb.) olan mecazlı öbekler: göz açık, yalın ayak başı kabak vb.
- Sonu mastarla biten, çekime girebilen deyimsiler: hafife almak, göze bat- vb.
- Sözcüklerin tek tek sözlük anlamlarıyla kullanıldığı, ancak cümlenin bütünündeki anlamın gerçek dışı olduğu cümle biçimindeki deyimler.
- Basit veya birleşik cümle olabilirler: “Aklına turp sıkayım”, “Buyurun cenaze namazına” vb. (Çotuksöken 1992: 10; Yüceol-Özözen 2001: 872).
- Öyküleme biçiminde olanlar: “Maymun yoğurdu yemiş artığını yüzüne sürmüş” (Çotuksöken 1992: 11, Yüceol-Özözen 2001: 872).
- Sorulu cevaplı olanlar: Adın ne? Mülayim Ağa. Sert olsan ne halt edersin? (Çotuksöken 1992: 11; Yüceol-Özözen 2001: 872).
Çevre ve zaman etmenine göre deyimleri Ömer Asım Aksoy “Yurdun her yerinde, herkesçe bilinenler; Sadece bir bölgede kullanılanlar; Türkiye dışındaki Türk lehçelerinde kullanılanlar; Eski zamanlarda kullanılmış iken bugün bırakılmış olanlar” şeklinde dört grupta incelemiştir (Aksoy 1989: 48). Çevre etmenine göre Mustafa Nihat Özön de deyimleri “Herkesçe bilinen ve kullanılanlar; Kadınların Kullandıkları ve Külhanbeyi tabirleri” şeklinde üçe ayırmıştır (1945: XXVII’den Yüceol-Özözen 2001: 872).
Deyimler bir toplumun, kültürün ortak düşüncesinin ürünü olan söz öbekleri olmakla birlikte, kültür etkileşimi sonucu bir dilden başka bir dile çeviri yoluyla geçebilir. Tarihte Türk toplulukları etkileşimde olduğu dillerden deyim kopyalaması yaptığı gibi başka diller de Türkçeden deyim kopyalamıştır. Eski Uygurlarda Çinceden, Çağatay Türkçesinde Farsçadan, Osmanlı Türkçesinde Arapça ve Farsçadan çeviri deyimler Türkçeye girmiştir. Günümüzde başta İngilizce olmak üzere Batı dillerinin etkisiyle İngilizceden, Fransızcadan vd. çeviri yoluyla dilimize girmiş pek çok deyim vardır (bk. Aksan 1982: 36-37; Abik 2004; Çetin 2017; Çetin 2021: 86).
Deyimler zaman zaman atasözü, kalıp söz, birleşik fiil ve argo ile karıştırılmaktadır. Deyim ve atasözü arasındaki belirgin fark, atasözlerinin deyimlere oranla donmuş yapılar olmasıdır. Deyimlerin söz diziminde değişiklik yapılabilirken, atasözlerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz. Ayrıca atasözleri genel bir kural iken deyimler genel kural niteliğinde değildir. Deyim ile birleşik fiil ve kalıp söz arasındaki fark ise deyimin mecaz ögesi taşıması, birleşik fiil ve kalıp sözde mecazın bulunmamasıdır. Deyim ve argo arasındaki fark, deyimin toplumun tüm kesimleri tarafından bilinip kullanılması; argonun ise toplumun belli bir kesimi tarafından kullanılıyor olmasıdır (bk. Aksoy 1953a, 1953b; Yüceol-Özözen 2001: 874-877).
Deyimleşmiş birleşik fiiller, kalıp sözler olmakla birlikte, her birleşik fiil veya kalıp söz deyim değildir. Bu noktada Subaşı Uzun, deyimleşme süreci bakımından deyimleri “tam deyimler ya da birinci dereceden deyimler”, “yarı deyimler ya da ikinci dereceden deyimler” ve “üçüncü dereceden deyimler” şeklinde değerlendirir (1991: 34-37).
Tüm bu açıklamalardan sonra deyimlerin özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
- Kalıplaşmış Yapılar: Deyimlerde belirli sözcükler kalıplaşmış söz öbekleridir. Bu öbeklerin başka sözcükle ifade edilmesi aynı anlamı yaratmaz.
- Mecaz Anlam: Deyimler genellikle mecaz anlam taşır. Yani deyimin anlamı, onu oluşturan sözcüklerin tek tek anlamlarından farklıdır. Örneğin, "burnundan solumak" deyimi, birinin kızgın olduğunu ifade eder ve sözcüklerin gerçek anlamlarından tamamen farklıdır.
- Anlatım Gücü: Deyimler, anlatılmak istenen durumu, düşünceyi ya da duyguyu daha etkili ve çarpıcı bir şekilde ifade eder. Türkçe, anlatım sırasında doğadan yararlanan, olayları, durumları ve duyguları somut nesnelere dayanarak, somutlaştırma şeklindeki aktarmalar vasıtasıyla dile getirir. Bu sayede deyimler iletişimde güçlü bir etki yaratırlar (Aksan 1982: 36).
- Kültürel Bağlantı: Deyimler, bir toplumun kültürel ve tarihî birikimini yansıtır. Her toplumun kendine özgü deyimleri vardır ve bu deyimler, o toplumun yaşam biçimini, değerlerini ve inanışlarını yansıtır. Bir dilin anlatım yollarını, o dili konuşan toplumun geçmişini, yaşam biçimini, geleneklerini vd. özellikleri hakkında önemli ipuçları sağlarlar. Deyimler, genel olarak dilden dile farklılık gösterirler (Aksan 1982: 36).
- Ekonomiklik: Deyimler, uzun açıklamalar yerine kısa, anlatımı çekici kılan ve güçlendiren özlü ifadelerle durumu anlatma imkânı sağlar. Bu sayede, konuşma ve yazma sırasında ekonomik bir dil kullanımı sağlarlar.
- Anonim olma: Deyimler, genellikle halk arasında kullanılmaya başlar ve zamanla dilin bir parçası haline gelir. Atasözlerinde olduğu gibi ilk söyleyeni belli değildir.
- Genel geçer hüküm içermeme: Atasözlerinde genel geçer hüküm varken deyimlerde genel geçer olma bulunmaz.
1.2. Dîvânu Lugâti’t-Türk ve Deyim Varlığı
Dîvânu Lugâti’t-Türk (DLT), Kâşgarlı Mahmud’un 1072-1074 yılları arasında tamamladığı Türkçeden Arapçaya ansiklopedik sözlüktür. Eski Türkçe dönemi içerisinde değerlendirdiğimiz Karahanlı Türkçesi dönemine ait olan eser, Türkçenin ilk sözlüğüdür. Eser sadece bir sözlük olmayıp dönemin gramer, lehçe, kültür, halkbilim, atasözü, deyim, efsane, şiir, vd. pek çok malzemesini de içerir. Bu bağlamda, DLT, Eski Türk dili ve kültürüne ışık tutan önemli bir kaynak niteliğindedir. Eserdeki deyimler, madde başı sözcüğün açıklaması olarak verilen örnek cümlelerde, örnek şiirlerde ve atasözleri içinde bulunmaktadır. Eski Türkçe ve tarihî dönem eserler içerisinde atasözleri ve deyimlerle ilgili DLT kadar kapsamlı başka bir çalışma, şu anki bilgilerimize göre, bulunmamaktadır. DLT’de yer alan deyimler, 11. yüzyıl Türk dilinin söz varlığı ve deyim zenginliğini ortaya koyarken, aynı zamanda Türk kültürünün de önemli ipuçlarını sunar. Bu nedenle, eserdeki deyimlerin incelenmesi, sadece dilbilimsel bir çalışma olmakla kalmaz, aynı zamanda kültürel ve tarihî bir araştırma niteliği de taşır.
1.3. Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Deyimlerle İlgili Çalışmalar
Deyimler, dilin zenginliğini ve ifade gücünü artıran önemli söz varlığı ögeleridir. Deyim ve atasözleri, dilin ilgi çekici bir konusu olarak, pek çok çalışmaya konu olmuştur. DLT’deki deyimlerle ilgili Türkiye’de yapılan çalışmalar ise sınırlı sayıdadır. Eserdeki deyimler ilk olarak Ahat Üstüner’in (1989) Karahanlıca ve Eski Anadolu Metinlerinde Deyimler, Atasözleri ve Kısa Hikayeler adlı yüksek lisans tezinde Karahanlı ve Eski Anadolu Türkçesindeki deyimlerle birlikte konularına göre sınıflandırılarak verilmiştir. Hatice Şahin (2009) "Kâşgarlı'dan Günümüze Organ İsimleriyle Kurulmuş Deyimler" başlıklı makalesiyle eserdeki organ adlarıyla kurulan deyimleri günümüz Türkiye Türkçesiyle karşılaştırarak değerlendirmiştir. Muhammet Sait Genç (2014) Di̇vanu Lügati̇'t-Türk’te Geçen Deyimler ve Bu Deyimlerin Günümüzdeki̇ Karşılıkları adlı yüksek lisans tezinde eserdeki deyimleri alfabetik olarak sıralayarak onların Türkiye Türkçesindeki karşılıklarını tespit etmiştir. Kader Tüngüç (2016) Karahanlı Türkçesindeki Deyimler Üzerine Anlam Bilimsel Bir İnceleme adlı yüksek lisans tezinde DLT’deki deyimlerin, dönemin diğer eserleri olan Kutadgu Bilig, Atebetü’l Hakâyık ve Kur’an Tercümeleri ile birlikte, topluca anlam bilimsel değerlendirmesini yapmıştır. Galip Güner (2016) “Karahanlı Türkçesinde Deyimleşmiş Birleşik Fiiller” başlıklı makalesinde, dönem eserleriyle birlikte, DLT’deki deyimleşmiş birleşik fiil örneklerini de tespit etmiştir. Serkan Şen (2017) Eski Türkçenin Deyim Varlığı adlı kapsamlı çalışmasında ise Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçesi metinlerindeki deyim varlığını tespit etmiş ve DLT’deki deyimlere de yer vermiştir.
1.4. Malzeme ve Yöntem
Bu çalışmanın inceleme bölümünde, DLT’de söz ve konuşma ile ilgili tespit edilen 48 adet deyim, alfabetik sırayla başlıklandırılmıştır. Deyimin ardından parantez içinde deyimin temel anlamı verilmiş; tırnak içinde ise mecaz/deyimleşmiş anlamı yazılmıştır. Alt başlığın ardından deyimin DLT’de geçtiği ifade, Kâşgarlı Mahmud’un açıklaması, günümüz Türkiye Türkçesine çevirisi verilmiştir. Örneklerin sonunda DLT’deki orijinal sayfa numarası yanı sıra Atalay, 1998-1999, Ercilasun-Akkoyunlu (2015) ve Kaçalin (2019) neşirlerindeki sayfa numaraları da eklenmiştir. Deyimlerin çevirilerinde büyük ölçüde Ercilasun-Akkoyunlu çevirisi tercih edilmiş, yer yer diğer çevirilerden de eklemeler yapılmıştır. Deyimlerin Eski Türkçe dönemine ait diğer metinlerdeki durumu gösterilirken Şen (2017) yayını esas alınmıştır. Deyimin sonraki tarihi dönemlerde ve Türkiye Türkçesinde devam edip etmediği, ilgili yayınlar vasıtasıyla, belirtilmiştir.
2. İnceleme
DLT’deki söz ve konuşma ile ilgili tespit ettiğimiz deyimler aşağıda alfabetik olarak listelenmiştir. Deyimlerin Eski Türkçe (Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçesi) döneminin diğer metinlerindeki biçimleri de eklenmiştir.
2.1. agzın küle bak- (ağzıyla gülerek bakmak) “gülümseyerek, iyilikle karşılık vermek”
DLT’de agzın küle bak- “iyiliğe iyilikle karşılık vermek” deyimi bir atasözünde geçer:
külse kişi atma aŋar örter kül e / bakkıl aŋar eḏgülükün agzın küle “Bir insanı sana gülüyor görürsen onun yüzüne sıcak kül atma; sen de ona gülümseyerek bak”. Kâşgarlı Mahmud atasözünün açıklamasına şunu da ilave etmiştir: “Bu atasözünde kastedilen şudur: İyiliğe iyilikle karşılık ver” (DLT: 277; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 241; Kaçali̇n, 2019: 163). Benzer yapı ve anlamda Kutadgu Bilig’de közün küle bak- deyimi bulunmaktadır. KB 603’teki dizede beylerin hizmetindeki birine ya da halktan birine iyilikle karşılık vermesi közün küle bak- deyimi ile şu şekilde ifade edilmiştir:
küle baksa begler kişike közün “Beyler gülerek baksa (bir) kişiye gözleriyle” (KB 603).
2.2. agzı yazıl- (ağzı açılmak) “konuşmak”
DLT’deki şu atasözünde agzı yazıl- birleşik fiili “konuşmak” anlamında bir deyim olarak geçmektedir:
Yalŋuk ürülmiş kāp ol agzı yazlıp alkınu.r “Âdemoğlu şişirilmiş tulum gibidir; ağzı açılınca (konuşunca) havası biter” (DLT: 107; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 97). Harezm-Kıpçak Türkçesinde agız aç- mecazen “konuşmaya başlamak” anlamında tanıklanır (Tokay 2019: 108). Türkiye Türkçesinde de ağzını açmak “konuşmaya başlamak” (URL-1); ağız aç- “ağzını açmak, konuşmaya başlamak”, ağzını açtırma- “konuşturmak”, ağzı açıl- “konuşmaya başlamak” (URL-2) şeklinde benzer deyimler bulunmaktadır.
2.3. bıçıg kıl- (sözleşme kılmak) “sözleşme yapmak, anlaşmak”
Eski Türkçede “sözleşme, anlaşma” anlamında bıçıg adı ve kıl- fiillerinin birleşimindeki deyim DLT’de şu örnekte görülür:
Ol meniŋ birle bıçıg kıldı “o benimle sözleşme yaptı (benimle anlaştı)”. (DLT: 186; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 160; Kaçali̇n, 2019: 109).
Deyimin olumsuz biçimi olan bıçıg buz- / baçıg buz- / baçıg sı-, bıçıg sındur- “yemini bozmak, sözünden dönmek, oruç bozmak vb.” anlamlarda Eski Uygurca metinlerde ve Karahanlı Türkçesi Kur’an tercümelerinde görülür (Güner, 2008: 359; Güner, 2016: 88; Şen, 2017: 78).
erkligin erksizin baçag sıdımız erser... “Yerli yersiz oruç bozdu isek...” (LeCoqChuast: 256 [43]).
ançada anlar baçıgnı buzarlar “Onlar hemen yeminlerini bozarlar” (TİEM KT I: 7/135 [119]).
ançada buzarlar bıçıgnı “O zaman yeminlerini bozarlar” (Rylands KT: 7/135).
2.4. boluş kıl- (sözle yardım etmek) “sözle yardım etmek”
DLT’de boluş için “sözle yardım (Ar. al- i’ane bi’l-kalam)” anlamı verilmiştir. Eski Türkçe döneminde boluş kıl- deyiminin yakın anlamlısı Kutadgu Bilig’de bolu bér- deyimi ile karşılanmıştır. DLT’de boluş kıl- deyimi sadece şu cümlede tanıklanır:
Ol maŋa boluş kıldı “o bana sözle yardım etti”. (DLT: 184; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 158; Kaçali̇n, 2019: 118).
bayat ok bolu bérsü arka yölek “Tanrı olsun yardımcısı, arka (çıkanı) ve desteği” (KB 90).
2.5. çak etme- (çıt etmemek) “sesini çıkarmamak”
DLT’de yansıma kökenli çak sözcüğü ile etme- fiilinden oluşan çak etme- deyimi, şu örnekte tanıklanır:
Ol anı urdı çak etmedi “O, onu dövdü, çıt etmedi (ses çıkarmadı, vurulan acı duymadı ve bağırmadı.)” (DLT: 167; Atalay, 1998-I: 333; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 144; Kaçali̇n, 2019: 150; Genç, 2014: 21).
çak etme- deyimi, Türkiye Türkçesinde de çıt etmemek, çıtı çıkmamak, çıt çıkarmamak vb. şekillerde aynı anlamda yaşamaktadır (URL-1; URL-2).
2.6. iç söz (iç söz) “sır, gizli söz”
DLT’de iç söz “içte saklı olan, kalpteki söz, sır (Ar. sirr)” şeklinde açıklanır (DLT: 30; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 16; Kaçali̇n, 2019: 197). Benzer yapı ve anlamda Tonyukuk yazıtında içre sab “iç söz, özel haber, gizli mesaj” deyimi tanıklanır (Şen, 2017: 109).
apa tarkangaru içre sab ıdmış “Apa Tarkan’a gizli mesaj göndermiş” (Ton. 34).
2.7. irni yakışma- (dudakları yaklaşmamak) “çabuk konuşmak, fasih konuşmak”
Kâşgarlı Mahmud, “dudakları yaklaşmamak” temel anlamındaki irni yakışma- deyiminin mecazen fasih konuşan bir kimsenin konuşması için kullanıldığını belirtir ve şu örneği verir:
anıŋ irni yakışmas “onun dudakları birbirine yaklaşmaz; sür’atinden ve konuşmaya devam etmesinden dolayı” (DLT: 475-476; Atalay 1999-III: 74; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 380; Kaçali̇n, 2019: 548; Şahin 2009: 2034; Genç, 2014: 28).
2.8. küg tüz- (nağme düzmek) “şarkı düzmek, şarkı söylemek”
DLT’deki şiir dörtlüğünde geçen küg tüz- deyimi (Genç, 2014: 32), Eski Türkçe diğer metinlerde tanıklanamamıştır.
Kügler kamuğ tüzüldi / Iwrık iḏiş tizildi/ Sensiz özüm özeldi / Kelgil amul oynayalım(Şarkılar bütün düzüldü. Sürahi, kadeh dizildi, sensiz özüm özledi. Gel de yavaş yavaş oynayalım.) (DLT: 500; Atalay 1999-III: 131; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 401; Kaçali̇n, 2019: 312).
2.9. kulakka çak- (kulağa çakmak) “iletmek, duyurmak, işittirmek”
DLT’de Oğuz lehçesine ait olduğu belirtilen çak- fiiliyle kulak adı birleşiminden oluşan kulakka çak- deyimi mecazen “iletmek, duyurmak, işittirmek (Ar. ballağa)” anlamına gelmektedir. Eserdeki şu örnek cümleyle gösterilmiştir:
ol sözüg anıŋ kulakka çakdı “o, sözü onun kulağına iletti” (DLT: 272, Atalay, 1998-I: 396; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 238; Kaçali̇n, 2019: 138). Eski Türkçe kulakka çak- deyimi yalnızca DLT’de tanıklanmıştır (Şen, 2017: 148).
2.10. kulakka çakıl- (kulağa çakılmak) “iletilmek, duyurulmak, işittirilmek”
Eserdeki kulakka çak- deyiminin edilgen türevi kulakka çakıl- deyimi şu örnekte tanıklanır:
söz kulakka çakıldı “söz kulağa dolduruldu, çakıldı, iletildi (Ar. subba)” (DLT: 234; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 271, Kaç 138). kulakka çakıl- deyimi de yalnızca DLT’de geçmektedir (Şen, 2017: 148).
2.11. kulakka çal- (kulağa çalmak) “iletmek, duyurmak, işittirmek”
kulakka çal- “işittirmek (Ar. samma’a)” deyimi yalnızca DLT’de bir örnekte tanıklanmıştır (Şen, 2017: 148).
ol sözüg meniŋ kulakka çaldı “o, sözü bana işittirdi” (DLT: 276, Atalay, 1998-I: 399; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 240; Kaçali̇n, 2019: 139).
2.12. kulakka çalın- (kulağa çalınmak) “iletilmek, ulaştırılmak, duyurulmak”
DLT’deki kulakka çalın- “söz iletilmek, ulaştırılmak, duyurulmak vb. (Ar. balağa)” anlamındadır ve kulakka çal- deyiminin türevidir. Kâşgarlı bu deyimin de Oğuz lehçesine ait olduğunu belirtmiş ve şu örneği vermiştir:
söz beg kulakıŋa çalındı “söz bey vb.nin kulağına ulaştı” (DLT: 342; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 276; Kaçali̇n, 2019: 140).
Eski Türkçe döneminde yalnızca DLT’de Oğuz lehçesi kaydıyla verilen bu deyim Türkiye Türkçesindeki kulağa / kulağına çalınmak deyimiyle aynı yapı ve anlamdadır (URL-1).
2.13. kulakka suwşa- (kulağa fısıldamak) “gizlice söylemek”
DLT’deki tek örnek (hapax) suwşa- “fısıldamak” fiiliyle kurulmuş bir deyimdir (EDPT: 793). Eserde kulakka suwşa- “gizlice söylemek (Ar. takallama ... bi-kalām hafī)” deyimi şu örnekte tanıklanır:
ol kulakka suwşadı “o, kulağa gizli bir söz söyledi” (DLT: 569; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 469; Kaçali̇n, 2019: 426).
2.14. kulakka söz şuwşat- (kulağa söz fısıldamak) “gizlice sözü ulaştırmak, fısıldatmak”
kulakka söz şuwşat- “fısıldattı (Ar. haynama)”, DLT’deki tek örnek (hapax) suwşa- “fısıldamak” fiiliyle kurulmuş bir deyimdir (EDPT: 793). Kâşgarlı, deyimin kullanımını şu örnekle gösterir:
ol meniŋ kulakka söz şuwşattı “o, benim kulağıma fısıltılı sözü ulaştırdı, fısıldattı.” (DLT: 432; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 338; Kaçali̇n, 2019: 432). Deyim, Eski Türkçe başka bir metinde tanıklanamamıştır.
2.15. kurug söz (kuru söz) “boş laf, faydasız söz, kuru laf”
Kâşgarlı Mahmud kaşuk sözcüğünü örneklendirdiği şu atasözü içinde kurug söz deyiminin kullanımını ve açıklamasını yapmıştır:
kuruk kaşuk agızka yaramas kurug söz kulakka yakışmas “Anlamı şudur: Kuru kaşık ağıza uymaz; faydasız söz de kulağa yaklaştırılmaz. Birisinde kendisine ait bir şeyi olanın onu elde etmesi için kullanılır” (DLT: 192; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 165; Kaçali̇n, 2019: 228-229).
DLT dışında Eski Türkçe metinlerde tanıklanmayan kurug söz deyimi (Şen, 2017: 150) Harezm-Kıpçak deyimleri içerisinde kurug söz tıŋla- şekliyle (Tokay 2019: 316), Türkiye Türkçesinde de kuru laf veya kuru söz biçimiyle aynı anlamda bulunur (URL-1).
2.16. özindin söz yarat- (kendisi söz yaratmak) “uydurmak, yalan söylemek”
DLT’de “yalan söylemek, uydurmak (Ar. ihtalaka)” anlamındaki özindin söz yarat- deyimi şu örnekte tanıklanır:
ol özindin söz yarattı “o, kendiliğinden yalan söz uydurdu” (DLT: 423; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 331; Kaçali̇n, 2019: 560). Harezm-Kıpçak Türkçesinde de benzer anlam ve yapıda söz yaraşdur- “bahane uydurmak, yalan söylemek” deyimi bulunmaktadır (Tokay 2019: 380).
2.17. sarsıg söz (katı söz) “kaba söz”
DLT’de sarsıg söz deyimi için “kaba söz (Ar. haşin)” anlamı verilmiş, sarsıg sözcüğünün “sert iş ve sert yürüyüş için de kullanıldığı” belirtilmiştir (DLT: 233; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 202; Kaçali̇n, 2019: 393). Eski Uygurca metinlerde aynı anlamda sarsıg savlıg deyimi bulunmaktadır:
tevlig kürlüg sarsıg savlıg... “aldatıcı ve kaba sözlü...” (Şen, 2017: 166).
2.18. söz batur- (söz batırmak) “söz gizlemek, sözü saklamak, sır saklamak”
söz batur- “sırrı saklamak, sözü gizlemek (Ar. katama)” deyimi için şu örnek verilmiştir:
ol sözin mendin baturdı “o, sözünü, sırrını benden sakladı.” (DLT: 252; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 305; Kaçali̇n, 2019: 102). DLT dışında söz batur- deyimine tarihsel alanda rastlanmamıştır.
2.19. söz bér- (söz vermek) “söz vermek, bildirmek”
DLT’de şu şiirde söz bér- “söz vermek” deyimi geçer:
bériŋ maŋa sözkiye / meŋlig kara tuzkıya / yelwin tutar közkiye / muŋum meniŋ biliŋ e “Bir hazırlık yap ve bana bir söz söyle, söz ver! Ey kara benli! Ey av tutan büyülü gözlere sahip güzel! Benim bu aşkla neler çektiğimi de bil!” (DLT: 601; Atalay 1999-III: 359; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 493; Kaçali̇n, 2019: 326; Genç, 2014: 49). söz bér- “söz vermek” deyimi Eski Uygurcadaki sav bér- “bildirmek” deyimi ile aynı yapıdadır:
tanuklayu sav bérdi “şahitlik ederek bildirdi” (M I: 16 [15]’ten alıntı Şen, 2017: 166).
Türkiye Türkçesindeki söz vermek deyimi “bir işi yapacağını kesinlikle bildirmek” anlamındadır (URL-1).
2.20. söz eḏger- (sözü onardı) “önemsemek, kulak asmak, umursamak”
Eski Türkçe eḏger- “onarmak, düzene koymak, yapmak, yaratmak, organize etmek vb.” (EDPT: 52) fiilinin söz ile birleşiminden “önemsemek, umursamak” anlamında söz eḏger- deyimi oluşmuştur. DLT’de deyimin hem olumlu hem de olumsuz kullanımına örnek verilerek, eḏger- fiilinin daha çok olumsuz kullanıldığına temas edilmiştir:
ol kiçig sözüg eḏgerdi “o küçük sözü işiterek büyüttü (önemsedi) ve o şekilde yaptı”. Bu fiil, çoğunlukla olumsuzluk için kullanılır ve anıŋ sözin eḏgermedi denir. Yani “onun lafından hoşlanmadı ve umursamadı (önemsemedi)” (DLT: 120; Atalay, 1998-I: 227; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 107; Kaçali̇n, 2019: 163; Genç, 2014: 48).
2.21. söz ewze- “arkasından konuşmak, laf taşımak”
DLT’de geçen ewze- “telaşlanmak, şaşırmak, sıkıntılı olmak (İng. flurried, confused, distressed)” anlamında tek örnek (hapax) bir fiildir (EDPT: 17). sözni ewze- “laf taşımak (Ar. wasā ilayhi)” deyimi yalnızca şu örnekte tanıklanır:
ol sözni aŋar ewzedi “o, onun arkasından konuştu (laf taşıdı).” (DLT: 140; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 123; Kaçali̇n, 2019: 180).
2.22. söz kabart- (sözü kabartmak) “sözü abartmak, mübalağa etmek”
söz kabart- “abartmak, mübalağa etmek, üfürmek (Ar. faxxama)” deyimi sadece DLT’deki bir örnekte tanıklanır (Şen, 2017: 171):
ol sözüg kabarttı “o, sözü abarttı” (DLT: 630, Atalay, 1998-II: 370; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 525; Kaçali̇n, 2019: 219).
2.23. söz kadır- (söz çevirmek) “sözlerini reddetmek, yalanlamak”
Eski Türkçe söz kadır- “sözlerini reddetmek, yalanlamak (Ar. radda ‘alayka)” deyimi yalnızca DLT’de tanıklanır (Şen, 2017: 171):
ol anıŋ sözin kadırdı “O, onun sözünü çevirdi (reddetti, yalanladı)” (DLT: 307, 376, Atalay, 1998-II: 3, 71; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 253; Kaçali̇n, 2019: 210).
2.24. söz kel- (laf gelmek, söz gelmek) “dedikodusu yapılmak, laf atılmak”
söz kel- deyimi Eski Türkçe metinlerde ilk olarak DLT’de tanıklanır (bk. Genç, 2014: 48; Şen, 2017: 171). Kâşgarlı Mahmud söz kel- deyimini şu iki atasözünde örneklendirir:
Köp sögütke kuş konar körklüg kişike söz kelir “Kuş, gür ve dolaşık dallı söğüt ağacına konar; güzel ve aydınlık yüzlü kadına söz gelir”. Başka bir şekilde de rivayet edilir: Yıgaç uçıŋa yįl tegir körklüg kişike söz kelir “Ağacın dalı mutlaka rüzgâr görür, güzele de mutlaka laf atılır”. (DLT: 160-161; Atalay, 1998-I: 256, 319; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 140; Kaçali̇n, 2019: 293).
söz kel- deyimi Karahanlı Türkçesinden itibaren tarihi dönemlerde görülür (bk. Tokay 2019: 374). Türkiye Türkçesinde söz(e) gelmek deyimi “eleştiriye konu olmak, yerilmek” anlamında bulunur (URL-1).
2.25. söz kıy- (söz kıymak) “sözden dönmek”
DLT’de söz kıy- deyimi bir örnekte geçer (Genç, 2014: 48; Şen, 2017: 172):
er sözin kıydı“Adam sözünden döndü (adam vaat ve sözüne uymadı)” (DLT: 553; Atalay, 1998-II: 278; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 456; Kaçali̇n, 2019: 266). Kutadgu Bilig’de de aynı anlamda söz kıy- deyimi tanıklanır (bk. Önler, 1999: 222):
sözin kıyğuçı begke tutma umunç “Sözünden dönen beye bağlama umut” (KB 2013).
sözin kıysa begler umınç kötrülür “Sözünden dönerse beyler, umut tüketilir” (KB 2812).
kalı aydı erser kıyar sözini “Eğer söz verdiyse sözünden döner” (KB 2876).
yalawaçka mün yok sözin kıymasa “Elçiye zeval yoktur, sözü değiştirmezse” (KB 3816).
sözüg kıysa kıylur kaçar kut témiş “Sözden dönülünce saadet de kaçar, demiş” (KB 5076).
2.26. söz kıyıl- (söz kıyılmak) “sözü, vaadi yerine getirmemek, verilen sözü tutmamak”
DLT’de söz kıy- deyiminin edilgen türevli biçimi olan söz kıyıl- da bulunur. kıyıl- (EDPT: 676): söz kıyıldı “vaat ve söz yerine getirilmedi; verilen söz tutulmadı (Ar. uhlifa)”. (DLT: 528; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 429; Kaçali̇n, 2019: 267).
2.27. sözüg sıḏıgdın sızıt- (sözü dişlerin arasından sızdırmak) “sözü, ağzından kaçırmak”
Eski Türkçe sıḏıg “dişler arasındaki açıklık, boşluk” demektir (EDPT: 799-800). DLT’de sözüg sıḏıgdın sızıt- şeklinde deyim biçimi bulunur (Şen, 2017: 173). Kâşgarlı Mahmud sırrı saklaması istenen kimseye bu sözni sıḏıgdın sızıtma dendiğini belirtir. Anlamını da şu şekilde verir: “bu sözü dişlerinin arasından sızdırma yani gösterme (bu sözü ağzından kaçırma)” (DLT: 188, Atalay, 1998-I: 287; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 161; Kaçali̇n, 2019: 404). sözni sıḏıgdın sızıt- deyimi Türkiye Türkçesinde lafı ağızdan kaçırmak ile anlam olarak yakındır (URL-1).
2.28. söz tanu- (söz buyurmak) “tavsiye etmek”
DLT’de ol maŋa söz tanudı “o bana söz buyurdu” örneği verilmiş ve “tavsiye ederse (Ar. awsā) yine aynıdır” şeklinde açıklaması yapılmıştır (DLT: 564; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 465; Kaç 438). “tavsiye etmek”, söz tanu- birleşik fiilinin deyim anlamıdır.
2.29. söz tiz- (söz dizmek) “sözü nazma dökmek, şiir yazmak”
DLT’de tiz- fiilinin aşağıdaki örnekte söz tiz- “şiir yazmak, sözü nazma dökmek” şeklinde deyim anlamı bulunur:
ol söz tizdi “O, söz dizdi (şiir yazdı, Ar. nazama)” (DLT: 268, Atalay, 1998-I: 392; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 235; Kaçali̇n, 2019: 476; Şen, 2017: 172). söz tiz- deyimi Kutadgu Bilig’de de tanıklanır:
negü tér eşitgil bu şi‘r ayğuçı / sözüg ma‘nî birle tizip kodğuçı “Ne der, dinle, bu şiiri söyleyen/ Sözü manasıyla düzenleyip koyan” (KB 1620).
2.30. söz tıŋla- (söz dinlemek) “sözü dinlemek, kulak asmak, tavsiyeye uymak”
er söz tıŋladı “adam söze kulak astı (Ar. asğā)” (DLT: 619; Atalay 1999-III: 403; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 514; Kaçali̇n, 2019: 471). DLT’deki söz tıŋla- deyimimine benzer şekilde Eski Türkçede sab/saw tıŋla- deyimi bulunur (Şen, 2017: 164):
bu sawımın edgüti eşit katıgdı tıŋla “bu sözümü iyice işit, sıkıca dinle” (KT G2).
ögüm ötin alayın kaŋım sabın tıŋlayın tep “Annemin öğüdünü alayım, babamın sözlerini dinleyeyim diye” (IrkB. 58).
Türkiye Türkçesindeki söz dinlemek deyimi de aynı anlam ve yapıdadır (URL-1).
2.31. söz tut- (söz tutmak) “söz tutmak, söz dinletmek, bir kimsenin görüşlerine itibar etmek”
söz tut- deyimi DLT’de çülük- maddesinde bir tutsağın nitelendiği şiir dörtlüğünde geçer:
tīnı yeme öçükti / eri atı içikti / īşı takı çülükti / sözin anıŋ kim tutar “O, onu tutunca sesi kısıldı. Atları bize teslim oldu. Görünüşü de perişanlaştı. Bu olanlardan sonra artık onun sözünü kim tutar?” (DLT: 327, Atalay, 1998-II: 118; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 266; Kaçali̇n, 2019: 160-161). Bu deyime Karahanlı Türkçesinden önce rastlanmaz (Genç, 2014: 49; Şen, 2017: 173). Karahanlı Türkçesinden itibaren söz tut- yaygın olarak görülür (Çetin 2012: 82). Kutadgu Bilig’de de söz tut- deyimi bir çok kez geçer:
bu şâ‘ir sözi tutsa sözke bayur “Bu şair sözünü tutan, sözüyle zenginleşir” (KB 2065).
özüŋke özüŋ ök tusul tut sözüm “Kendine kendin yararlı ol, tut sözümü”(KB 3792).
bu söz tutmaz erniŋ biligi bıçuk “Bu söz tutmayan kişinin bilgisi buçuk” (KB 4020).
Türkiye Türkçesinde de söz tutmak deyimi aynı anlamda yaşamaktadır (URL-1).
2.32. söz tuytur- (sözü duydurmak) “kavratmak, anlaştırmak, farkettirmek”
ol maŋa söz tuyturdı “o sözü bana kavrattı (fark ettirdi) ve tanıttı (Ar. aftana, ‘arrafa)” (DLT: 529; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 431; Kaçali̇n, 2019: 501).
2.33. söz yasıla- (söz yaymak) “sözü açıkça ve kinayesiz söylemek”
ol sözüg yasıladı “o, sözü açık söyledi; kinaye kullanmadı (Ar. sarraha bi’l-kelam wa-lem yu’arrid bi’l-kināye)” (DLT: 588; Atalay, 1998-II: 316; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 482; Kaçali̇n, 2019: 567; Şen, 2017: 172).
2.34. söz yasta- (söz dokundurmak) “sözle rahatsız etmek, tariz etmek, geveleyerek konuşmak, net konuşmamak, ima etmek”
DLT’de iki cümlede söz yasta- deyimine örnek bulunmaktadır (Genç, 2014: 49-50; Şen, 2017: 172):
ol maŋa söz yastadı “O, bana söz dokundurdu, tariz etti ve açıkça konuşmadı (geveleyerek konuştu; net konuşmadı, Ar. ‘arrada li fi’l-kelām wa’lem yetekallem sarîh)”;
Ol aŋar söz yastadı “o, ona söz attı, (söz dokundurdu)”. (DLT: 576, 584; Atalay, 1998-II: 313; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 474, 479; Kaçali̇n, 2019: 567).
2.35. söz yaz- (konuşmada yanlış yapmak) “sözünde yanılmak”
DLT’de söz yaz- deyimi yaz- “yanılmak” maddesi içerisinde ol sözinde yazdı “O sözünde yanıldı (Ar. ahta’a)” şeklinde örneklendirilmiştir (DLT: 470; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 376; Kaçali̇n, 2019: 578). Ayrıca DLT’deki şu atasözünde de söz yaz- deyimi görülür:
Ula bolsa yōl azmas bilig bolsa söz yazmas “Arazide işaret olsa yol kaybedilmez; insanda da akıl olsa konuşmada yanlış yapmaz, sözünde yanılmaz, (hataya düşmez)” (DLT: 58; Atalay, 1998-I: 92; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 44; Kaçali̇n, 2019: 519). (Ayrıca bk. Genç, 2014: 49).
2.36. sözin katnat- (sözünü ikiletmek) “Birinin sözünü reddetmek, tekrarlatmak”
DLT’de geçen ve katna- fiilinin ettirgen biçimi olan katnat- “sertleşmek, katılaşmak, sertleşmek, güçlü olmak, zorlanmak, sertleşmek, şiddetli bir şekilde” anlamlarında tek örnek (hapax) bir sözcüktür (EDPT: 603). Eserde bu fiilin deyimleşmiş biçimi söz katnat- bir örnekte verilmiştir (Şen, 2017: 172):
ol anıŋ sözin katnattı “O, onun sözünü ikiletti, tekrarlattı (Ar. raddada)” (DLT: 438; Atalay, 1998-II: 138; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 341; Kaçali̇n, 2019: 231).
2.37. sözke büt- “söze inanmak, denilene inanmak, sözü doğrulamak”
DLT’de kom “su dalgası” maddesi içinde verilen şiir örneğinde sözke büt- deyimi yer alır:
kölüm kōmı kopsa kalı tāmıg iter / körse anı bilge kişi sözke büter “Havuzumun suyu dalgalanıp sarayımın duvarına, onu yerinden itip yok edercesine çarparsa onu gören akıllı bir insan dediğime inanır, sözümü doğrular” (DLT: 503; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 403; Kaçali̇n, 2019: 275).
2.38. sözke sap berme- (söze sıra vermemek) “konuşmada kimseye sıra vermemek, çok konuşmak”
DLT’de sap “konuşma sırası” maddesi içerisinde sözke sap bérme- deyimi örneklendirilmiştir:
ol sözke sap bérmes “o, konuşmada sıra vermez (Ar. lā yutliku’n-nawba li’l-kelām)” (DLT: 507; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 407; Kaçali̇n, 2019: 389).
2.39. sözke süçin- (sözün tadını almak) “kendini konuşmaya kaptırmak”
ET süçin- “tatlanmak, güzelleşmek” (EDPT: 798; OTWF: 204), DLT’de süçin- “tad almak” maddesinde sözke süçin- deyimi örnek cümle ve atasözü ile açıklanmıştır:
er sözke süçündi “adam konuşmanın tadına vardı; ona (konuşmaya) başladı ve işiyle ilgilenmedi”. Atasözü: Sözke süçünse bulun barır “Adam sözün tadına varırsa tutsak gider”. Bunun bir hikâyesi vardır. Bu, bir sözü duyup da işini terk eden için söylenir (DLT: 342; Atalay, 1998-II: 38; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 276; Kaçali̇n, 2019: 426; Şen, 2017: 173).
2.40. sözüg kew- (sözü gevelemek) “meramını anlatamamak, lafı gevelemek”
DLT’de kew- “gevelemek, lokmayı yutmamak” maddesinde sözüg kew- “sözü ağızda geveledi, söyleyip söylememekte kararsız kalmak” deyimi örneklendirilmiştir (Şen, 2017: 173):
er sözüg kewdi “adam sözü ağzında geveledi, söyleyip söylememekte kararsız kaldı (Ar. talaclaca ... fi kelām)” (DLT: 272; Atalay, 1998-I: 395; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 238; Kaçali̇n, 2019: 251). Benzer kullanım Türkiye Türkçesinde de lafı gevelemek deyiminde vardır (URL-1).
2.41. sözüg yumşat- (sözü yumuşatmak) “Kur’an’ı hızlı okuyup ezberlemek”
DLT’de yumşat- fiilinin deyimleşerek “hızlı konuşmak (Ar. hazrama’l-kelām)” ve “Kur’an’ı hızlı okuyup hıfzetmek (Ar. hazā, hafiza)” anlamlarını kazandığı şu şekilde belirtilmiştir:
ol er sözüg yumşattı “o, sözü çok hızlı söyledi”. Kur’an’ı içinden hızlı okuyup ezberlerse yine aynıdır (DLT 440; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 343; Kaçali̇n, 2019: 608).
2.42. şük tur-/ tek tur- (sessiz durmak) “susmak, sessizce beklemek, olacaklara rıza göstermek, boş durmak”
DLT’de “sus (Ar. uskut)” anlamında, ölçünlü dilde şük tur- ve Oğuz lehçesinde tek tur- deyimi kayıtlıdır (DLT: 168; Atalay, 1998-I: 265, 334; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 145; Kaçali̇n, 2019: 455). Eski Uygurca metinlerde ve Kutadgu Bilig’de de aynı anlamda şük tur- deyimi bulunmaktadır (Güner, 2008: 394; Güner, 2016: 116; Şen, 2017: 176). Oğuz lehçesinde tek tur- ifadesi tarihi lehçelerde (Harezm, Altınordu-Kıpçak, Çağatay, Osmanlı Türkçelerinde) ve modern Oğuzcada (Anadolu ağızları, Türkmen T.) devam etmiştir (Karahan, 2013: 533-534).
amtı nom evirmeklig işimiz şük tursar bolmagay tep “Şimdi kanun çeviri işimiz bitince beklesek olmayacak diye”(Ht X: 6-11).
qaçan ol mogoçlar bidilxımqa tegdiler erser ol yultuz tebremedin şük turdı “Bilginler Beytüllahim'e ulaştıklarında, yıldız kıpırdamadan hareketsiz durdu” (U I: 6).
ol buryukı bo y(a)rlıgıg eşidip (9) közinte isig yaşı tökülü busuş-(10)-lug kadgulugın yıglayu agızı kurup (11) tili tamgakı katıp sav sözleyü uma-(12)-dın ki{’}ginç birmedin şük turtı .. (AY: 624/9-12 [327]).
ilig aydı ay toldı sözle sözüg / nelük şük turur sen ne boldı özüŋ “Hakan dedi: Ay Toldı konuşsana! / Niçin sessiz duruyorsun, ne oldu sana?”(KB 957).
ḳaçan oḳınsa ḳurʾan ḳulaḳ tutuŋlar aŋar hem tek turuŋlar bolġa kim yarlıḳaŋa sizler (Rylands KT: 28/62b3-63a1).
2.43. telim sawla- (çok konuşmak) “atasözü söylemek”
Eski Türkçede “çok konuşmak” anlamındaki telim sawla- ifadesinin deyimleşerek “atasözü söylemek (Ar. daraba’l-emsāl)” anlamını kazandığı DLT’deki şu açıklamada görülmektedir:
ol telim sawladı “o, pek çok şey söyledi. Atasözleri söylerse yine aynıdır” (DLT: 574; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 472; Kaçali̇n, 2019: 396).
2.44. telim söz (çok söz) “saçma söz”
Eski Türkçede “çok söz” anlamındaki telim söz ifadesinin deyimleşerek “saçma söz, boş laf, soluksuz konuşma vb. (Ar. mushanfir)” anlamlara geldiğini DLT’deki şu atasözünde görmekteyiz:
telim sözüg uksa bolmas yalım kaya yıksa bolmas “İnsan saçma sözü anlayamadığı gibi dağın yalçın kayalarını da yıkamaz” (DLT 453; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 356; Kaçali̇n, 2019: 551).
2.45. til küdez- (dilini gözetmek) “dilini kötü söz söylemekten sakınmak”
DLT’de Oğuz ve Kıpçak söz varlığına ait yawlak sözünün örneği olarak verilen şiir dizesinde til küdez- “dilini gözetmek, dilini sıkı korumak (Ar. hıfz şadîd)” deyimi bulunmaktadır:
külse kişi yüziŋe körklüg yüzin körüngil / yawlak küḏez tılıŋnı eḏgü sawıg tilengil “Bir adam senin yüzüne gülerse sen de onu güzel bir yüzle karşıla; dilini sıkı tut (kötülükten dilini gözet); konuşmada ve açıklamada güzel söz ara! (DLT: 463; Atalay 1999-III: 43; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 367; Kaçali̇n, 2019: 571). Hatice Şahin, til küdez- deyimi için 11. yüzyılda taşıdığı anlamın devam ettiğini, fonetik değişiklik dışında bir farklılığın bulunmadığını belirtmiştir (2009: 2025; ayrıca bk. Genç, 2014: 53).
til küdez- “dilini gözetmek” deyimi dönem eserlerinden Kutadgu Bilig ve Atebetü’l-Hakayık’ta da sık geçer:
tiliŋni küdezgil tişiŋ sınmasun “Dilini gözet dişini kırmasın” (KB 167).
tilig ked küdezgil küdezildi baş “Dili iyice gözet, gözetilir başın” (KB 176).
başıŋnı tilese tiliŋni küdez “Başını (kurtarmak) dilersen gözet dilini” (KB 967). (vd. KB 997, 1312, 4041, 4332, 4344).
ėdėbler başı til küḍezmek tiyür “Edeplerin başı, dili gözetmek denir” (AH 130).
küḍezgil tiliŋni kel az ḳıl sözüŋ “Gözet dilini, gel az konuş” (AH 157).
küḍezilse bu til küḍezlür özüŋ “Gözetilirse bu dilin, gözetilir özün” (AH 158).
2.46. tıl tegür- (dil değdirmek) “Söz dokundurmak, söz atmak, laf atmak, dil uzatmak, kötü söz söylemek”
DLT’de iki örnekte de tıl tegür- deyimi “Söz dokundurmak, söz atmak, laf atmak, dil uzatmak, kötü söz söylemek” şeklinde olumsuz anlamda nakledilmiştir:
ol aŋar tıl tegürdi “o, ona söz dokundurdu; diliyle ve sözleriyle onu incitti (Ar. azā)” (DLT: 169; Atalay, 1998-I: 266; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 146; Kaçali̇n, 2019: 469; Şen, 2017: 181).
ol begke tıl tegürdi “o, beye, içinde sövme olan bir söz attı; (o beye dil uzattı; bey hakkında kötü sözler söyledi. (Ar. asāba ... bi-kelam fihi sabb)” (DLT: 501, Atalay, 1998-I: 336; Atalay, 1998-II: 216; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 402; Kaçali̇n, 2019: 469; Genç, 2014: 52; Şen, 2017: 183).
Kutadgu Bilig’de tıl tegür- deyim olarak değil, “sözü iletmek, sözü ulaştırmak” şeklinde temel anlamıyla birleşik fiil olarak kullanılmıştır (bk. Güner, 2016: 118). Dolayısıyla Kutadgu Bilig’de tıl tegür- birleşik fiili, DLT’deki gibi olumsuz anlam taşıyan deyimleşmiş bir fiil değildir:
çıkıp edgü yarlığ tegürse tilin “Çıkıp güzel buyrukları söylemeli dilin”(KB 2546).
kadaşıŋ tegürgey tilin ay yüzüm “Akraban ulaştıracak sözü, ay yüzlüm”(KB 3274).
eşitmiş sözin çın tegürse tilin “İşittiği sözü diliyle doğruca ulaştırırsa” (KB 3818).
2.47. tını öçük- (soluğu kesilmek) “susmak, sesi kısılmak”
Eski Türkçe “kısılmak, susmak, kaybolmak (гаснуть, исчезат)” anlamlarındaki öçük- fiili (EDPT: 25; DTS: 376), DLT’de bir tutsağı niteleyen dörtlükte tını öçük- “sesi kısılmak (Ar. xafat)” şeklinde deyim olarak kullanılmıştır:
tīnı yeme öçükti / eri atı içikti / īşı takı çülükti / sözin anıŋ kim tutar “O, onu tutunca sesi kısıldı. Atları adamları bize teslim oldu. Görünüşü de perişanlaştı. Bu olanlardan sonra artık onun sözünü kim dinler.” (DLT: 327; Atalay, 1998-II: 23; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 266; Kaçali̇n, 2019: 160-161). Tarihsel alanda tını öçük- deyimi DLT dışında tanıklanmamakla birlikte benzer yapıda tını kesil- deyimi mevcuttur (bk. Şen, 2017: 182; Önler, 1999: 231).
2.48. uşak söz (laf taşıma) “taşınan laf; birinin arkasından söylenen söz”
DLT’de uşak “koğuculuk” madde başı sözcüktür ve uşak söz şeklinde deyimleşmiştir. uşak söz “taşınan laf; birinin arkasından söylenen söz (Ar. namîma)” (DLT: 73; Ercilasun-Akkoyunlu, 2015: 61; Kaçali̇n, 2019: 526). DLT dışında uşak söz tabirine rastlanmaz; bununla birlikte Eski Uygurcada yoksuz saw / yok söz “asılsız söz” deyimleri bulunur (Şen, 2017: 210).
3. Sonuç:
Deyim, atasözü, kalıp söz vb. ifadelerin oluşumunun tarihi kullanıldığı zamandan çok eskilere gider. Bu nedenle bir dildeki deyim, atasözü, kalıp ifadeler, vb. dil birliklerinin fazla oluşu dilin eskiliği ve işlenmişliği ile doğru orantılıdır. Bu çalışma sonucunda DLT’de söz ve konuşma ile ilgili 48 deyim tespit edilmiştir. Sınırlı bir konuda bu kadar deyimin bulunması ve bu deyimlerin birçoğunun Eski Türkçe başka metinlerde de tanıklanması, dönemin söz varlığının işlenmiş ve köklü bir yapıya sahip olduğunun göstergesidir. Eserde tespit ettiğimiz bu deyimler şunlardır: agzın küle bak-, agzı yazıl-, bıçıg kıl-, boluş kıl-, çak etme-, iç söz, irni yakışma-, küg tüz-, kulakka çak-, kulakka çakıl-, kulakka çal-, kulakka çalın-, kulakka suwşa-, kulakka söz suwşat-, kurug söz, özindin söz yarat-, sarsıg söz, söz batur-, söz bér-, söz edger-, söz ewze-, söz kabart-, söz kadır-, söz kel-, söz kıy-, söz kıyıl-, sözüg sıdıgdın sızıt-, söz tanu-, söz tiz-, söz tıŋla-, söz tut-, söz tuytur-, söz yasıla-, söz yasta-, söz yaz-, sözin katnat-, sözke büt-, sözke sap bérme-, sözke süçün-, sözüg kew-, sözüg yumşat-, şük tur-/ tek tur-, telim sawla-, telim söz, til küdez-, til tegür-, tını öçük-, uşak söz.
DLT’de söz ve konuşma ile ilgili tespit edilen 48 deyimin 25 adeti Eski Türkçenin Deyim Varlığı (Şen, 2017) adlı çalışmada aynı biçimde ya da benzer biçimiyle yer alırken 23 adeti çalışmada değerlendirilmemiştir. Eski Türkçenin Deyim Varlığı çalışmasında da bulunanlar şunlardır: bıçıg kıl-, iç söz (=içre sab), kulakka çak-, kulakka çakıl-, kulakka çal-, kurug söz, sarsıg söz (=sarsıg savlıg), söz bér- (sav bér-), söz kabart-, söz kadır-, söz kel-, söz kıy-, sözüg sıdıgdın sızıt-, söz tiz-, söz tıŋla- (=sab/sav tıŋla-), söz tut-, söz yasıla-, söz yasta-, sözin katnat-, sözke süçün-, sözüg kew-, şük tur-/ tek tur- (=şük tur-), til tegür-, tını öçük- (=tını kesil-), uşak söz.
Deyimler, bir kısım araştırmacının fikir birliği ettiği üzere, iki ya da daha fazla sözcüğün mecazlaşarak başka anlam kazandığı söz öbeklerdir. DLT’deki konuyla ilgili deyimlerin sözcük sayısına bakıldığında 43 adetinin iki unsurdan oluşduğu; 5 adetinin üç unsurdan oluştuğu görülür.
- İki sözcükten oluşanlar: agzı yazıl-, bıçıg kıl-, boluş kıl-, çak etme-, iç söz, irni yakışma-, küg tüz-, kulakka çak-, kulakka çakıl-, kulakka çal-, kulakka çalın-, kulakka suwşa-, kurug söz, sarsıg söz, söz batur-, söz bér-, söz edger-, söz ewze-, söz kabart-, söz kadır-, söz kel-, söz kıy-, söz kıyıl-, söz tanu-, söz tiz-, söz tıŋla-, söz tut-, söz tuytur-, söz yasıla-, söz yasta-, söz yaz-, sözin katnat-, sözke büt-, sözke süçün-, sözüg kew-, sözüg yumşat-, şük tur-/ tek tur-, telim sawla-, telim söz, til küdez-, til tegür-, tını öçük-, uşak söz.
- Üç sözcükten oluşanlar: agzın küle bak-, kulakka söz suwşat-, özindin söz yarat-, sözüg sıdıgdın sızıt-, sözke sap bérme-.
Söz ve konuşma ile ilgili deyimlerde en sık tekrar eden sözcüklerin konuşma ve işitme ile ilgili kulak, til, agız gibi organ adları ve söz olması dikkat çekicidir. Deyimlerde 2 ve 2’den daha sık tekrarlanan adlar söz (31), kulak (6), ağız (2), telim (2), til (2) şeklinde; en sık tekrarlanan fiiller de çal-/çalın- (2), çak-/çakıl- (2), kıy-/kıyıl- (2), kıl- (2), tur- (2) şeklindedir.
- Tekrarlanan Adlar:
- (31): iç söz, kulakka söz suwşat-, kurug söz, özindin söz yarat-, sarsıg söz, söz batur-, söz bér-, söz edger-, söz ewze-, söz kabart-, söz kadır-, söz kel-, söz kıy-, söz kıyıl-, sözüg sıdıgdın sızıt-, söz tanu-, söz tiz-, söz tıŋla-, söz tut-, söz tuytur-, söz yasıla-, söz yasta-, söz yaz-, sözin katnat-, sözke büt-, sözke sap bérme-, sözke süçün-, sözüg kew-, sözüg yumşat-, telim söz, uşak söz.
- (6): kulakka çak-, kulakka çakıl-, kulakka çal-, kulakka çalın-, kulakka suwşa-, kulakka söz suwşat-
- (2): agzın küle bak-, agzı yazıl-
- (2): telim sawla-, telim söz
- (2): til küdez-, til tegür-
- Tekrarlanan Eylemler:
- (2): kulakka çal-, kulakka çalın-
- (2): kulakka çak-, kulakka çakıl-
- (2): söz kıy-, söz kıyıl-
- (2): bıçıg kıl-, boluş kıl-
tur- (2): şük tur-/ tek tur-
Sözcük grubu bakımından DLT’deki söz ve konuşma ile ilgili deyimler şu şekildedir:
- Birleşik fiil yapısında olanlar (43 adet): agzın küle bak-, agzı yazıl-, bıçıg kıl-, boluş kıl-, çak etme-, irni yakışma-, küg tüz-, kulakka çak-, kulakka çakıl-, kulakka çal-, kulakka çalın-, kulakka suwşa-, kulakka söz suwşat-, özindin söz yarat-, söz batur-, söz bér-, söz edger-, söz ewze-, söz kabart-, söz kadır-, söz kel-, söz kıy-, söz kıyıl-, sözüg sıdıgdın sızıt-, söz tanu-, söz tiz-, söz tıŋla-, söz tut-, söz tuytur-, söz yasıla-, söz yasta-, söz yaz-, sözin katnat-, sözke büt-, sözke sap bérme-, sözke süçün-, sözüg kew-, sözüg yumşat-, şük tur-/ tek tur-, telim sawla-, til küdez-, til tegür-, tını öçük-.
- Ad ve sıfat tamlaması yapısında olanlar (5 adet): iç söz, kurug söz, sarsıg söz, telim söz, uşak söz.
Söz ve konuşma ile ilgili deyimlerin bir kısmı yalnızca DLT’de tanıklanırken, bir kısmı diğer tarihi ve modern dönemlerde de görülebilmektedir. Aynı sözcüklerle ya da sözcük farklarıyla diğer dönemlerde tespit ettiğimiz deyimler şunlardır:
- DLT bıçıg kıl- “sözleşme yapmak, anlaşmak” // Eski Uygurca ve Rylands KT, TİMEN KT bıçıg buz- / baçıg buz- / baçıg sı-, bıçıg sındur- “yemini bozmak, sözünden dönmek, oruç bozmak vb.”
- DLT iç söz “sır, gizli söz” // Ton. içre sab “iç söz, özel haber, gizli mesaj”
- DLT kurug söz “boş laf” // Harezm-Kıpçak Türkçesinde kurug söz tıŋla-
- DLT sarsıg söz “kaba söz” // Eski Uygurcada sarsıg savlıg “kaba sözlü”
- DLT söz bér- “söz vermek” // Eski Uygurcada sav bér- “bildirmek” // Türkiye Türkçesinde söz vermek
- DLT söz kel- “dedikodusu yapılmak, laf atılmak” // Tarihi lehçeler söz kel- // Türkiye Türkçesinde söz(e) gelmek “eleştiriye konu olmak, yerilmek”
- DLT söz kıy- “sözden dönmek” // KB söz kıy- “sözden dönmek”
- DLT sözüg sıḏıgdın sızıt- “sözü, ağzından kaçırmak” // Türkiye Türkçesinde lafı ağızdan kaçırmak
- DLT söz tiz- “sözü nazma dökmek, şiir yazmak” // KB söz tiz-
- DLT söz tıŋla- (söz dinlemek) “sözü dinlemek, kulak asmak, tavsiyeye uymak” // Köktürkçe ve Uygurcada sab/saw tıŋla-
- DLT söz tut- “söz tutmak, söz dinletmek, bir kimsenin görüşlerine itibar etmek” // KB söz tut- // Türkiye Türkçesi söz tut-
- DLT sözüg kew- “meramını anlatamamak, lafı gevelemek” // Türkiye Türkçesinde lafı gevelemek
- DLT şük tur-/ tek tur- “susmak, sessizce beklemek, olacaklara rıza göstermek, boş durmak” // Uyg., KB şük tur-; Rylansd KT, Harezm, Altınordu-Kıpçak, Çağatay, Osmanlı Türkçelerinde tek tur-
- DLT til küdez- “dilini kötü söz söylemekten sakınmak” // KB, AH til küdez- “dilini gözetmek”
- tıl tegür- “Söz dokundurmak, söz atmak, laf atmak, dil uzatmak, kötü söz söylemek” // KB tıl tegür- birleşik fiil olarak
- DLT uşak söz “taşınan laf; birinin arkasından söylenen söz” // Eski Uygurcada yoksuz saw / yok söz “asılsız söz”
4. Kısaltmalar:
AH : Atebetü’l-Hakayık
AY : Altun Yaruk
DLT : Dîvânu Lugâti’t-Türk
DTS : Drevnetjurkskij slovar’
EDPT : An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth- Century Turkish.
Ht X : Hsüan Tsang Biyografisi X, bk. Tezcan (1975).
IrkB. : Irk Bitig
KB : Kutadgu Bilig
LeCoqChuast : Chuastuanift, bk. Le Coq (1911).
M I : Maytrisimit I, bk. Şen (2017).
OTWF : Old Turkic Word Formation, bk. Erdal (1991).
Rylands KT : Rylands Kur’an Tercümesi, bk.Ata (2004).
TİEM KT : TİEM Kur’an Tercümesi, bk. Kök (2004); Ünlü (2004).
Ton. : Tonyukuk yazıtı
U I : Uigurica I, bk. Müller (1908).
5. Kaynakça:
Abik, A. D. (2004). “Nevayi’deki Deyimlerin Farsça ile Karşılaştırılması”. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2004, 13 (1), 211-222.
Aksan, D. (1982). Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Cilt 3, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Aksoy, Ö. A. (1953a), “Atasözleri ve Deyimler Hakkında III”, Türk Dili, (16), 205-208.
Aksoy, Ö. A. (1953b). “Atasözleri ve Deyimler Hakkında IV”, Türk Dili, (17), 278-284.
Arat, R. R. (1947). Kutadgu Bilig I: Metin, İstanbul: Millî Eğitim Basımevi.
Arat, R. R. (1992). Edib Ahmed Mahmud Yügneki, Atebetü’l-Hakayık. Ankara: TDK Yay.
Ata, A. (2004). Türkçe ilk Kur’an tercümesi (Rylands Nüshası)-Karahanlı Türkçesi (GirişMetin-Notlar-Dizin). Ankara: TDK Yay.
Atalay, B. (1998). Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi. Cilt I, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Atalay, B. (1998). Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi. Cilt II, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Atalay, B. (1999). Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi. Cilt III, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Atalay, B. (1999). Divanü Lûgat-it-Türk Dizini “Endeks”. Cilt IV, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Beyzadeoğlu, S. A. ve M. Gürgendereli ve F. Günay (2004). Edirneli Aḥmed Bādī Efendi, Armağan (Proverbs and Idioms in the Classical Ottoman Poetry), Harvard: Harvard University Press.
Clauson, S. G. (1972). An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth- Century Turkish, Oxford.
Çetin, E. (2012). “Uygurcada tut- Fiiliyle Kurulan Birleşik Fiiller”, Dil Araştırmaları, 11. Sayı, Güz 2012, 81-104.
Çetin, E. (2021). “Uygurca Metinlerde Deyimlerin Çevrilmesi Üzerine Gözlemler -Altun Yaruk’taki Organ ve Vücut Bölümü Adlarıyla Kurulmuş Deyimlerden Hareketle-”, s. 83-120. Eski Türkçe Üzerine Filolojik Araştırmalar, (Ed. İbrahim Taş, Zemire Gulcalı, Tümer Karaayak), Çanakkale: Paradigma Akademi.
Çetin, E. (2017). Çinceden Uygurcaya Çevrilen Metinlerde 'Agız', 'Köz' ve 'Yüz' Sözleri İle Kurulmuş Deyimler. International Journal of Language Academy, Volume 5/7 December, 433-440.
Çetinkaya, B. (2001). Kutadgu Bilig'deki Deyimlerin Semantik ve Sentaktik İncelemesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon.
Çotuksöken, Y. (1992). Deyimlerimiz, İstanbul: Özgül Yayınları Eğitim ve Öğretimde Kaynak Kitaplar Dizisi.
Ercilasun, A. B. ve Z. Akkoyunlu (2015). Kâşgarlı Mahmud, Divânû Lugâti’t-Türk, Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Erdal, M. (1991). Old Turkic Word Formation, A Functional Approach to the Lexicon, Vol. I-II, Wiesbaden: Harrassowitz
Genç, M. S. (2014). Di̇vanu Lügati̇'t-Türk’te Geçen Deyimler ve Bu Deyimlerin Günümüzdeki̇ Karşılıkları, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü TDE Anabilim Dalı Eski Türk Dili Bilim Dalı yüksek lisans tezi.
Güner, G. (2008). Karahanlı Türkçesinde Fiil, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Kayseri.
Güner, G. (2016). Karahanlı Türkçesinde Deyimleşmiş Birleşik Fiiller. Uluslararası Beşeri Bilimler Ve Eğitim Dergisi, 2(2), 81-130.
Hamidov, H. (2006). “Türkçe Deyimlerin Anlam Özellikleri: Konuşma İle İlgili Deyimler”, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, (22), 39-45.
Kaçali̇n, M. S. (2019). Mahmûd el-Kâşgarî. Dîvânu Lugâti’t-Türk. (Yayına hazırlayan: Mehmet Ölmez). İstanbul: Kabalcı Yayıncılık.
Karahan, A. (2013). Dīvānu Luġāti’t-Türk’e Göre XI. Yüzyıl Türk Lehçe Bilgisi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Kaya, C. (1994). Uygurca Altun Yaruk, Giriş, Metin ve Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Kök, A. (2004). Karahanlı Türkçesi satır arası Kur’an tercümesi (TİEM 73 1v- 235v/2) ı̇nceleme-giriş-metin-dizin. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
Le Coq, v. A. (1911). “Dr. Stein’s Turkish Khuastuanift from Tun-Huang, Being a Confession-Prayer of the Manichæan Auditores”, The Journal of the Royal Asiatic Society of Great Britain and Ireland, 1911: 277-314.
Müller, F. W. K. (1908). Uigurica [I], 1. Die Anbetung der Magier, ein christliches Bruchstück; 2. Die Reste des buddhistischen “Goldglanz–snjtra”, ein vorläufiger Bericht. AKPAW. Phil.–hist. Cl. 1908: 2, Berlin.
Nadeljajev, V. M., D. M. Nasilov, E. R. Tenišev & A. M. Ščerbak (eds.) (1969). Drevnetjurkskij slovar’, Leningrad.
Önler, Z. (1999). Kutadgu Bilig'de Yer Alan Deyimler. Türk Dilleri Araştırmaları (9), 119- 187.
Sinan, A. T. (2008). “Deyim Kavramı Üzerine Notlar I”. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (18/2), 91-98.
Subaşı Uzun, L. (1991). “Deyimleşme ve Türkçede Deyimleşme Dereceleri”. Dilbilim Araştırmaları 2, Ankara: Hitit, 29-39
Şahi̇n, H. (2009). "Kâşgarlı'dan Günümüze Organ İsimleriyle Kurulmuş Deyimler", Turkish Studies, C. IV/9, İlkbahar 2009, 2021-2036.
Şen, S. (2017). Eski Türkçenin Deyim Varlığı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Tekin, T. (2004). Irk Bitig. Eski Uygurca Fal Kitabı, Ankara: Öncü Kitap.
Tezcan, S. (1975). Eski Uygurca Hsüan Tsang Biyografisi X. Bölüm, Ankara.
Tokay, Y. (2019). Tanıklarıyla Harezm-Kıpçak Türkçesinde Atasözleri ve Deyimler, Ankara: Grafiker Yayınları.
Tüngüç, K. (2016). Karahanlı Türkçesindeki Deyimler Üzerine Anlam Bilimsel Bir İnceleme, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Eski Türk Dili Bilim Dalı, yüksek lisans tezi.
Ünlü, S. (2004). Karahanlı Türkçesi satır-arası Kur’an tercümesi, (TİEM 235v/3-450r/7), giriş, metin, inceleme, analitik Dizin. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
Üstüner, A. (1989). Karahanlıca ve Eski Anadolu Metinlerinde Deyimler, Atasözleri ve Kısa Hikayeler, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans tezi.
Yüceol Özezen, M. (2001). “Türkçe Deyimler Üzerine Birkaç Söz”. Türk Dili, Dil ve Edebiyat Dergisi. (600), 869-879.
Elektronik Kaynak:
URL-1: Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu: https://sozluk.gov.tr/ [erişim tarihi: 10.07.2024]
URL-2: Kubbealtı Lugatı: https://lugatim.com/s/ [erişim tarihi: 10.09.2024]
TYB Akademi 42 / Eylül 2024































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.