• İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 23 °C
  • Konya 22 °C
  • Sakarya 25 °C
  • Şanlıurfa 27 °C
  • Trabzon 20 °C
  • Gaziantep 23 °C
  • Bolu 20 °C
  • Bursa 26 °C

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Kaydedilen İki Sav ve Türk Atasözlerinde Din Adamı Algısı Üzerine Düşünceler

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Kaydedilen İki Sav ve Türk Atasözlerinde Din Adamı Algısı Üzerine Düşünceler
Prof. Dr. Engin Çetin

İslamiyet’in Türklerce kabul edilmesi ve Türk toplulukları arasında yayılması sürecinde, İslamiyet öncesinde Türk toplulukları arasında inanç sistemi olarak hatırı sayılır bir yeri olan Budizm’e ait terimlerin bir bölümü günlük hayata dair sözcük olma özelliği kazanmış, bir bölümü de İslami bir hüviyet kazanarak “küfr”e ait sözler olarak kullanılmış veya İslami bir terim hâlini almıştır. Manihaizm terimlerinin bir bölümü de büyük ölçüde Budizm’in etkisiyle aynı duruma tabi olmuştur. Örneğin Budist Uygur metinlerinde sıklıkla karşılaşılan ve Budist öğretiyi oluşturan “harf, hece, şiir vb.” için kullanılan ujik sözcüğü Dîvânu Lugâti’t-Türk’te terim anlamı dışında günlük hayata dair bir sözcüktür. Sözcük eserde üjük şeklinde kaydedilmiş ve sözcüğe Arapça hicā “hece”, ḥarf (ḥurūf) “harf, ek” karşılıkları verilmiştir (CTD II: s. 99; Kaçalin ve Ölmez 2023: s. 67, 908). Sözcük Karahanlı Türkçesi dışında Mısır Memlük Kıpçakçası eserlerinden Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî’de de üşük şeklinde ve “kalem” anlamında tespit edilmiştir. Sözcük Codeks Cumanicus’ta uşak olarak okunmuş ve sözcüğe “dedikodu, laf taşıma” anlamı verilmiştir (Argunşah ve Güner 2015: s. 864). Budizm (ve Manihaizm’in) en temel terimlerinden olan burḫan sözcüğü ise Karahanlı Türkçesi metinlerinde “küfr”e ait bir terim olarak “put” anlamında kullanılmıştır. Sözcük dönemin Kur’an tercümelerinde Arapça naṣb, “dikili taş, heykel” (5. Māide 3) (Eckmann 1976: s. 110, Ata 2004: s. 880); aṣnām “put” (14. İbrāhim 35) sözüne karşılık olarak kullanılmış, Dîvânu Lugati’t-Türk’te de sanam “put” ve dumya “büst, heykel” (Kaçalin ve Ölmez 2023: s. 196, 565) sözleriyle karşılanmıştır. Budizm’e ait buyan (< Skr. puṇya) sözcüğü ise Karahanlı Türkçesi metinlerinde muyan, muyançılık ve muyanlık şeklinde tespit edilmiştir. Sanskrit puṇya sözüne dayanan bu şekiller dönem eserlerinde İslami bir hüviyet kazanmıştır. Muyan sözcüğüne Dîvânu Lugâti’t-Türk’te s̠awāb “doğruluk, sevap” karşılığı verilmiş (Kaçalin ve Ölmez 2023: s. 394, 736), TİEM 73 numarada kayıtlı Kur’an tercümesinde ise Arapça acr “karşılık, mükâfat” (8. Enfâl, 28) sözünün karşılığı olarak kullanılmıştır.

Bir Budizm terimi olan toyın “rahip” sözcüğü de Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “küfr”e ait bir terim olarak belirtilen sözcüklerden biridir. Bu çalışmada Dîvânu Lugâti’t-Türk’teki toyın “rahip” sözcüğünü barındıran iki “mas̠al”dan hareketle Türk atasözlerinde karşı dinler ve din adamları algısı üzerinde durulacaktır.  

 

İnceleme

Çince kökenli toyın (< 道人 dao ren) “rahip” sözcüğü Budist ve Manihaist Uygur metinlerinde müstakil kullanımının yanı sıra toyın şamnanç upasi upasanç birlikteliğinde ve özel ad parçası olarak kullanılmıştır (Çetin, 2020a: s. 296, 2020b: s. 475; Wilkens 2021: s. 735-736). Sözcük Dîvânu Lugati’t-Türk’te Arapça al-‘ilc min umma al-kufr “kâfirler ümmetinin din büyüğü” sözleriyle karşılanmıştır (Kaçalin ve Ölmez 2023: 872). Toyın sözcüğüne Uygur metinleri ve Dîvânu Lugâti’t-Türk dışında tarihî metinlerde rastlanmamıştır. Sözcüğün kullanıldığı iki sav şudur:

bir toyın başı agrısa kamug toyın başı agrımas.

toyın tapugsak teŋri sev̇inçsiz.

Sözcük için eserde toyın burḫanka yükündi örneği de verilmiştir. Bu iki sav ile ilgili akla ilk gelen mesele bu cümlelerin atasözü olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusudur. Bir dil için atasözlerinin oluşumunun uzun süre gerektirdiği düşünüldüğünde toyın sözcüğünün Türkçedeki geçmişi yeterince gerilere gitmekte midir ve daha da önemlisi bu sözcük, atasözünde kullanılacak ölçüde halktan olmuş mudur? soruları konuyu daha karmaşık hâle getirmektedir.

İlk soruya cevaben Dîvânu Lugâti’t-Türk kaleme alındığında toyın sözcüğünün Türkçedeki kullanımının yüz yıldan fazla bir geçmişi olduğu rahatlıkla söylenebilir. İkinci soru ise sözcüğün Budizm’i ve Manihaizm’i kabul eden topluluklarca bilindiği, Müslüman Türklerin sadece belirli kesimlerinin sözcükten haberdar olduğu şeklinde cevaplanabilir. Her ne kadar sözcük Türkçenin başka dönem ve sahasında tespit edilememiş ve yukarıdaki savlara başka metinlerde rastlanmamış olsa da yukarıdaki ilk söz için Kâşgarlı Mahmud’un eserde “arkadaşları bir şeyi arzular, yer ve kabul ederken kendisi onu yememekte direnen kimseler için başkalarını yemeye teşvik etmek” amacıyla kullanıldığından söz ettiğine göre bu sözün belli bir kesim tarafından bilindiği ve kullanıldığı gözden kaçırılmamalıdır. Ayrıca toplumlarda, inanılan din dışındaki dinlere ait terimlerin bilinme ve kullanılma sıklığının fazla olmadığı düşünülebilir. Örneğin Türkiye Türkçesinde haham, keşiş, papaz, rahip vb. sözcüklerin sıklığı fazla değildir ve çoğu zaman bu sözcükler kalıplaşmış yapılarda kullanılır.  

Uygur harfli bir mecmuada yer alan atasözleri sav olarak işaretlenmiştir. Dîvânu Lugâti’t-Türk’te sav sözcüğü Arapça kiṣṣa “kıssa”, ḥikāya “hikâye”, risāla “mektup”, kalām “söz”, anbā’, aḥādis̠ “haberler, havadis” mas̠al “atasözü” sözleriyle karşılanmıştır (CTD II: s. 193; Kaçalin ve Ölmez 2023: s. 793). Eserdeki savlar, örnek cümle verilecek madde başından sonra gelen al-mas̠al ibaresinin ardından yer alır. Arapçada olduğu gibi Türkçede örneğin Anadolu Türkçesinde ḍarb-ı mes̠el teriminin esasen atasözü dışında deyim vb. benzetmeye dayalı türleri de karşıladığı bilinmektedir (Durmuş 2004: s. 293). Nitekim Anadolu sahasında yazılmış Ḍurub-ı Ems̠ālʼlerin pek çoğunda atasözleri yanında deyimleri, kalıp sözleri ve hatta bireysel kullanımları görmek mümkündür. Kâşgarlı Mahmud’un da Dîvânu Lugâti’t-Türk’te mas̠al olarak işaretlediği bazı sözlerin atasözü olmadığı görülmektedir. Örneğin böke maddesinde verilen ve “yiğitlerin bu şekilde adlandırılabileceği (Ercilasun ve Akkoyunlu 2015: s. 446; Kaçalin ve Ölmez 2023: s. 413) belirtilen yėti başlıg yėl böke “yedi başlı ejder” (Ercilasun 2020: s. 203) sözünün kalıp söz; kek kördi kerekü yüḍti[1] ve keten körti kerekü yüḍti cümlelerinde geçen kek körüp kerekü yüḍ- veya keten körüp kerekü yüḍ- “sıkıntı görüp çadırı sırtlamak” sözlerinin de deyim olduğu anlaşılmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki her iki sözümüz yapı ve anlam bakımından da Türk atasözleri kalıbı taşımaktadır. Hatta Anadolu sahasında birçok derlemede tespit edilmiş olan Kırkların birinden kan almışlar, cümlesinden akmış atasözü bir toyın başı ağrısa kamug toyın başı agrımas sözünün anlamca zıddıdır. Anadolu sahasında tespit edilen atasözünde geçen “kırklar” sözcüğünün dinî mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda Dîvânu Lugâti’t-Türk’te geçen bir toyın başı agrısa kamug toyın başı agrımas cümlesindeki toyın sözcüğünün Budizm’i eleştirmeye yönelik bilinçli bir tercih olduğu söylenebilir. Böylelikle aslında dinde var olması beklenen, birinin -özellikle de inanç seviyesi bakımından toplumun diğer bireylerinden üstün olduğu düşünülen bir din adamının- olumsuzluk yaşaması durumunda hissiyatı yoğun olan diğer bütün din adamlarının hissetmesi ve bundan üzüntü duyması olgusunun Budist din adamlarında olmadığı vurgulanmak istenmiş olmalıdır. Bununla birlikte Anadolu’da tespit edilen atasözünde ise bu olgunun Müslüman din adamları için varlığı söz konusu edilmiştir. Böylece bu iki sözün her bakımdan bir atasözü olduğunu düşünmek mümkündür. Yukarıda yer alan, toyın sözcüğünün kullanıldığı ikinci atasözünde ise toyının ne kadar ibadet ederse etsin, Allah katında bunun bir karşılığı olmadığı vurgulanmıştır. Bilindiği gibi atasözlerinde bahsedilen kavramlar genellikle mecazi olarak kullanılır ve sözcükler temsil ettikleri anlam dışında az çok farklı unsurları temsil ederler. Nitekim ilk atasözü için Kâşgarlı Mahmud bu açıklamayı yapmış, atasözünün hangi durumlarda kullanıldığından söz etmiştir. İkinci atasözü için bu türden bir açıklama yapılmamış olsa da toyın tapugsak teŋri sev̇inçsiz cümlesinden bu sözün ne yaparsa yapsın muhatabında herhangi bir karşılığı bulunmayan durumlar ve kişiler için kullanıldığını düşünmek mümkündür.

Bağlı bulunulan dinlerin yüceltilmek amacıyla diğer inanç sistemlerinin yerilmesi konusu şüphesiz insanlık tarihi için oldukça eskidir. En eski dönemlerden beri inanılan din ile yakın coğrafyada çok kabul görmüş diğer din arasında çekişme, rekabet doğal olarak yaşanmıştır. Bunu bu iki “sav”da olduğu gibi Dîvânu Lugâti’t-Türk’te başka örneklerde de görürüz. Örneğin kend maddesinde sözcüğün geçtiği tanıkta Uygurlara yapılan akından söz edilen bir dörtlük örneği verilmiştir: kelginleyü aktımız / kendler üze çıktımız / furḫan ev̇in yıktımız / burḫan üze sıçtımız. Elbette bunun karşı örneği de bir Uygur şiirinde mevcuttur:

 

te-[     ]ni

telim sögütlerni taglarnı

telim canvarnı kam(u)gnı

teŋri törütdi tėp sözlerler

[tn]gri törüṭürde bolarnı

teşükler t[ek]mü kaṭ[ı]nda bar erti?

(…)

ilaḫi t(e)ŋriniŋ öz bodın

içdinke taşdınka öz ornın

iç kim erser körmiş yok

işṭim musurmanlar ok sözlerler

bodın körmedin erip t(e)ŋriniŋ

bo sözlerig kim çın eşitdi?

(…)

 

[Denizleri(?)]

Birçok ağacı, dağları

Birçok canlıyı, hepsini

Tanrı yarattı, derler.

Bunları Tanrı yarattığında

Yerlerinde sadece çukurlar mı vardı?

(…)

İlahi Tanrının bedenini

İçeride ve dışarıda yerinin nerede olduğunu

hiç kimsenin görmüşlüğü yok.

Müslümanların her zaman söylüyorlar.

Tanrının bedenini göremezken

Bu sözleri gerçekte kim işitti?

(…) (Tezcan ve Zieme 1990: s. 149-151).

 

Geçmişten günümüze Türk atasözlerinde din adamları türlü özellikleri bakımından ele alınmıştır. Elbette bu atasözlerindeki hem Müslüman hem de diğer dinlere mensup din adamlarını temsil eden sözcükler mecaz anlam kazanmış, anlam bu din adamlarına değil de din adamlarının temsil ettiği değerlere yoğunlaşmıştır. Atasözlerinde büyük çoğunlukla Müslüman din adamlarının özellikleri öne çıkarılmışken az da olsa -özellikle daha eski metinlerdeki atasözlerinde- farklı dinlere mensup din adamlarının toplumda o şekilde kabul edilen, öyle olduğuna inanılan özelliklerinin de vurgulandığı atasözleri mevcuttur. Örneğin Gülistan Tercümesi’nde (91b11-12) (Karamanlıoğlu 1989: s. 90) tespit edilen (1) Tersā kuyusı nėçe murdar ise Yehūdî ölüsin yusa revādur (Tokay 2019: s. 95) sözünde Hristiyan kuyusunun özellikle manevi bakımdan kirli olduğu ancak bununla bile Musevilerin yıkanabileceği iddia edilmiş, böylelikle toplumca kabul edilmeyen Hristiyanlık, Museviliğe tercih edilmiştir.

Din adamı kavramının öne çıkarıldığı atasözlerinde özellikle günümüze yaklaştıkça genel olarak Müslüman din adamları ve dini fark etmeksizin diğer dinlere mensup din adamları söz konusudur. Dolayısıyla çoğu zaman diğer dinlerin din adamlarının özel olarak adlandırılmasına gerek duyulmamıştır. Bu anlamda daha çok kâfir ve gâvur sözleri öne çıkmıştır:

(2) Kâfirden hacı, elden bacı olmaz (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 336), (3) Kâfirin malı ya binaya ya zinaya (ASM 1450/14), (4) Kâfirin kazandığı kazancı ya fenaya ya binaya (ASM 1450/15), (5) Gâvura kızılıp (veya papaza darılıp) oruç bozulmaz (ASM 1451/31, Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 255), (6) Gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını çalar (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 255), (7) Kart gâvur, Müslüman olmaz (veya imana gelmez) (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 348), (8) Gâvurun tembeli (veya arsızı) keşiş, Müslüman’ın tembeli (veya arsızı) derviş (ASM 1451/29), (9) İş bitinceye kadar gâvura (veya ayıya) dayı demek gerek (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 320), (10) İş bitinceye değin keşişe baba denir (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 320).

Yukarıda yer alan atasözlerinde dini fark etmeksizin Müslüman olmayanların olumsuz özellikleri üzerinde durulmuştur. (1) numaralı atasözünde her ne kadar kâfir sözcüğü geçse de asıl vurgulanmak istenen ana cümledeki Elden bacı olmaz, yargısıdır. (3) ve (4) numaralı, birbirinin değişkeni olan atasözlerinde Müslüman olmayanların kazancının helal olmayacağı yargısıyla bu kazancın tam olarak insanların işine yarayacak işlerde kullanılamayacağı düşüncesinden hareketle kötü ve toplumda olumsuz özellikleriyle öne çıkan kişilerin kazançlarından da hayır beklenmeyeceği vurgulanmıştır. (5) numaralı atasözünde gâvur sözünden hareketle öne çıkarılan anlam, kötü kişilerin hareket ve sözlerinden olumsuz şekilde etkilenip iyi işlerin bırakılmaması gerektiğidir. (6) numaralı atasözünde kötü kişilerden maddi veya manevi kazanç elde eden kişilerin onların sözünden çıkamayacağı, onlara gönül borcu hissetmeleri nedeniyle kötü kişilerin yanlış hareketlerini kabullenmek zorunda kalacağı belirtilmiştir. (7) numaralı atasözünde ise vurgulanmak istenen, uzun zamandır bir düşünceye kapılmış, sabit fikirli insanları bu düşüncelerinden vazgeçirmenin zorluğudur. Yukarıdaki atasözlerinde görüldüğü gibi kâfir ve gâvur sözcükleri toplum tarafından kabul edilmeyecek davranışlarda bulunan, toplumun kötü insan olarak değerlendirdiği kişileri temsilen kullanılmıştır.

Toplum tarafından kötü kabul edilen kişileri temsil eden sadece kâfir veya gâvur sözcükleri değildir. Atasözlerinin değişkesi olarak bu sözcükler yerine yukarıdaki (5) ve (10) numaralı sözlerde olduğu gibi papaz, keşiş vb. sözcüklerin kullanıldığı da görülür. Bunun yanı sıra yaptıkları kötülüklerle İslam tarihinde adını duyurmuş, Kur’an-ı Kerim’de söz edilen veya tarihte yaşamış olan kişiler de atasözlerinde yer bulmuştur. Aşağıda yer alan ve değişkeleriyle birlikte verilen atasözlerinde kötü kişiler olarak Ebu Cehil ve Firavun, bu kişilerin zulmettiği iyi kişiler olarak ise Ahmet (Hz. Muhammet) ve Musa (Hz. Musa) öne çıkarılmıştır.

(11) Her Ahmet’e bir Ebu Cehil bulunur (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 283) veya (12) Her Ahmet’in bir Ebu Cehil’i vardır (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 283), (13) Her Firavun’un bir Musa’sı olur veya Her Musa’nın bir Firavun’u vardır (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 285) veya (14) Her Firavun’un bir Musa’sı, her Musa’nın bir Firavun’u var (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 285).

Müslüman din adamı olarak atasözlerinde en çok imam sözüne rastlanır. İmamlar toplumun önünde olan, tanınan, güvenilen, halkın iyi ve kötü davranışlarını örnek aldığı kişiler olarak dikkat çekmektedir. Örneğin birbirinin benzeri olan ve aynı anlam alanı içinde dönen (15) İmam dolukunca cemaate ağlamak düşer (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 309), (16) İmam gülünce cemaat bayılır (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 309), (17) İmam o…ursa cemaat s..ar (EGT 207, Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 309), (18) İmam osurunca cemaat sıçmak lazum gelir (RCTT 114) atasözlerinde imamların toplum tarafından her hareketleriyle örnek alındığı ve onların beklenmeyen (istenmeyen) bir hareket yaptıklarında cemaatin de aynı şekilde davranacağı vurgulanmış, böylece belli bir kitlenin önünde olan, onlar tarafından takip edilen kişilerin uygun davranışlar sergilemesi gerektiğine dikkat çekilmiştir. (19) İmam bile okurken yanılır (Aksoy 1993: s. 316,  Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 309) atasözünde ise diğer atasözlerinden farklı olarak bilgisinden emin olunan kişilerin de hata yapabileceği belirtilmiştir[2]. Toplumun gözü önünde olan imamların hâl ve hareketleri kadar maddi varlıkları ve kazandıkları da toplumun ilgisini çekmiştir. Örneğin atasözü derlemelerinde birçok kez tekrarlanan (20) İmam evine baklava gitmiş ise saŋa ne (EGT 207, RCTT 114, PTVIL 137, PHOTS 290) atasözünde imam sözü temsilinde başkasının hediyesinin ve malının başkalarını ilgilendirmemesi gerektiği belirtilmiştir. İmamların maddi durumlarının yerinde olmaması (21) İmam evinden aş, ölü gözünden yaş çıkmaz (ZVTSEC 226, TGPLCG 305, PTC-PTQ 191) atasözünde ifade edilirken asıl vurgulanmak istenen, açıkça görülen olumsuz şartlar karşısında boş beklentiye girilmemesi düşüncesidir.

İmamların toplumda yanındakilerden daha çok değer görmesi, (22) Müezzin çeker soğuğu, imam yer tavuğu (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 393) atasözünde gözler önünde serilmiş, böylelikle eşit derecede veya daha çok çalışan ama göz önünde olmayan kişilerden ziyade öne çıkan başkalarının olduğu vurgulanmıştır.

Müslüman olmayan din adamlarında olduğu gibi Müslüman olan din adamları da Türk atasözlerinde eleştiriden nasibini almıştır. Tabii yukarıda da belirtiğimiz gibi asıl hedef çoğu zaman din adamları değil onlar gibi toplumun gözü önünde olan ama yanlış işler yapan kişilerdir. Atasözlerinde işini iyi yapmayan, ilmiyle hareket etmeyen, paragöz din adamları bu kötü özellikleriyle öne çıkarılmıştır. Bunda geçmişte imamlık yapanların bu işten para kazanmaması, bu sebeple halkın mazharına muhtaç olması böylelikle imamların halktan gelecek maddi karşılıkları kendilerine hak görmelerinin de etkisi olmalıdır. (23) İmamın dediğini yap, yaptığını yapma (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 310), (24) İmamın okuduğunu dinle, gittiği yola gitme (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 310), (25) İmamın söylediğini dinle, yaptığını yapma (Aksu-Akalın ve Toparlı: s. 310) atasözlerinde sözlerine ve davranışlarına güvenilmeyecek kişiler imam ile özdeşleştirilmiştir. Bu atasözlerinin hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanıldığı görülmektedir. İmam, Türk toplumunda halkın iyi ve kötü gününde onlarla birlikte olan, doğumda, düğünde, cenazede dinî görevleri yerine getiren kişidir ve bu görevleri sonrasında hizmetinin karşılığını maddi ve manevi olarak almıştır. Bunun bir sonucu olarak atasözlerinde imamın para kazanmak bu tür durumlardan, özellikle cenazelerden hoşlandığı yönünde bir vurgu söz konusudur. (26) Deli deliden hoşlanır, imam ölüden (ASM 898/17, ŞDEO 95/14, Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 206), (27) Deli deliyi bulur, imam ölüyü (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 206), (28) İmam ölüyü, deli deliyi sever (Aksu-Akalın ve Toparlı 2022: s. 309), (29) Keçi çalıdan, imam ölüden hoşlanır (Aksu-Akalın ve Toparlı: s. 353) atasözlerinde imam – deli ve keçi – imam sözleri temsilinde insanların kendilerine benzeyen veya işlerine yarayan kişi veya nesnelerle daha yakın oldukları vurgusu yapılmıştır. Atasözlerinde toplumun kabul etmediği yanlış işlerin, hataların beklenmeyen, iyi varsayılan kişilerce de yapılabileceği (30) ‘adl kılgan kâfir birle mülk bākî kalur, zulm kılgan mü’min birle mülk kalmas (KE 39v20 Ata 1997: s. 55; Tokay 2019: s. 58), (31) Kimse Müslüman deseŋ haçı koltuğında çıkar (KA 39) ve (32) Hacı sandıgımızuŋ haçı koltugında çıkdı (AEDEO 48a/2) atasözlerinde ifade edilmiştir. Buradaki (30) numaralı atasözü, yukarıdaki (3) ve (4) numaralı atasözlerinde ifade edilen yargıların zıddını vurgulaması yönüyle de dikkat çekicidir. Böylelikle dünya saadetinin de kişinin inancından çok iyiliği ile kazanılacağı ifade edilmek istenmiştir.

 

Sonuç

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te geçen ve Çince kökenli toyın sözünü barındıran iki mas̠al atasözü olarak değerlendirilmelidir. Toyın sözcüğünün Müslüman Türkler tarafından nadiren kullanılan sözcüklerden olması bu iki cümlenin atasözü olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü her iki cümle de yapı ve anlam bakımından atasözü niteliği taşımaktadır. Ayrıca farklı bir inanç sistemine ait bir terimin günlük dilde kullanılmıyorken keşiş hayatı yaşamak, papaza dönmek, papaz gibi, papaz olmak, papaza kızıp oruç yemek vb. kalıplaşmış söz öbeklerinde kullanılması sonraki dönemlerde de gördüğümüz bir durumdur. Dîvânu Lugâti’t-Türk’te geçen bu iki atasözünde toyınlar üzerinden eleştiri yapılarak eksiklikleri üzerinde durulmuştur.

Semavi dinlerin yayılması sürecinde semavi olmayan inanç sistemleri taraftar bakımından giderek kan kaybetmiştir. Bu arada yeni kabul edilen dinlere mensup kişilerin taraftar sayılarını artırmak ve yayılımı hızlandırmak, mensubu azalan dinlerin taraftarları da dinlerini korumak düşüncesiyle diğer inanç sistemlerini küçümsemek, taraftarları eleştirmek gibi bir anlayış geliştirmişlerdir. Bu karşıtlık daha baştan dil unsurlarında kendini göstermiştir. Bu anlayış sonraki dönemlerde özellikle din taraftarlarının savaşlarının artmasıyla daha da keskin bir hâl almıştır. Türk atasözlerinde din adamları toplumun önünde olan, onlara yön veren kişiler olarak dikkat çekmektedir.

İki din adamının karşılaştırıldığı atasözü sayısı yok denecek kadar azdır. Karşılaştırma aynı atasözünde iki din adamını karşı karşıya getirmekten ziyade toplumun beğendiği davranışları sergileyen din adamının ayrı, toplumun beğenmediği davranışları sergileyen din adamının ayrı atasözünde ele almak şeklinde yapılmıştır. Müslüman olmayan din adamları dinen kabul edilebilir davranışlar sergilemeyeceği ön kabulüyle daha çok kötü işler yapan kişiler olarak ele alınmıştır. Bu arada yukarıda da belirtildiği gibi, atasözlerinde Müslüman olmayan din adamlarına özel eleştiri çoğu zaman söz konusu değildir. Atasözlerinde daha çok Müslüman olan ve olmayan şeklinde bir karşıtlık söz konusudur. Bu sebeple keşiş, papaz, rahip vb. özel adlandırmalardan çok kâfir veya gâvur sözcüklerine rastlanır. Türk atasözlerinde zaman zaman kötülüğün veya yanlışın din ayrımı gözetmeksizin herkesçe yapılabileceği de belirtilmek istenmiş, Müslüman din adamları da yanlış görülen davranışları sebebiyle eleştirilmiştir. Bu anlamda atasözlerinde etnik grupların eleştirildiği birtakım atasözleri yanında Türklerin eleştirildiği atasözlerinin de bulunması, olayların ve durumların genel olarak eleştirel bir bakışla değerlendirildiği şeklinde kabul edilmelidir. Tabii eldeki atasözlerinin farklı zamanlarda ve farklı şartlar altında oluşmuş sözler olduğu gözden kaçırılmamalıdır.  

Müslüman din adamlarının davranışlarının çeşitli açılardan değerlendirildiği atasözlerinde din adamlarının öncü rolünden parasız ve hatta paragöz oldukları ön kabulüne kadar birçok konunun işlendiği görülür. Din adamlarını konu edinen atasözlerini sayıca ve anlam çeşitliliği bakımından çok olması, çok eski dönemlerden beri toplumun gözü önünde olmalarına, böylelikle her davranışlarının toplum tarafından dikkatle izlenmiş olmalarına bağlanmalıdır. Elbette bu atasözleri, yaygınlaşmaları sürecinde din adamları için kullanılmaktan sıyrılıp toplumun genelini anlatan sözler hâlini almıştır.  

 

 

Kısaltmalar

AEDEO: Ali Emîrî Efendi - Durûb-ı Emsâl-i Osmâniyye → Küçük, İ. (2014)

ASM: Atalar Sözü Mecmuası → Alemdar, E. (2018), Temel, R. (2019).

CTD: Compendium of the Turkic Dialects → Dankoof, R. Ve J. Kelly (1982-1985).

EGT: Elements de la Grammaire Turke  → Bekar, B. (2019).

KA: Kitâb-ı Atalar → Velet İzbudak (1936).

PHOTS: Praktisch Handbuch der Osmanisch-Türkischen Sprache → Bekar, B. (2019).

PTC-PTQ: Proverbiorum Turcicorum Centuria I-IV & Proverbia Turcica Quadraginta → Bekar, B. (2019).

PTVIL: Proverbia Turcica Cum Versione Italica et Latine &Herum Proverbia Turcica Major Pars Latinis Literis Scripta est → Bekar, B. (2019).

RCTT: Raccolta Curiosissima d’Adaggi Turcheschi Transportati dal Proprio → Bekar, B. (2019).

ŞDEO: Şinasi - Durûb-ı Emsâl-i Osmâniyye →

TGPLCG: Türkische Grammatik, mit Paradigmen, Litteratur, Chrestomathie und Glossar → Bekar, B. (2019).

TİEM 73: Türk ve İslam Eserleri Müzesi 73 Numarada Kayıtlı Kur’an-ı Kerim Tercümesi → Ünlü, S. (2018).

ZVTSEC: Zum Verständnis der Türkischen Sprache Eine deutschtürkische Chrestomathie → Bekar, B. (2019).

 

Kaynaklar

Aksoy, Ö. A. (1993). Atasözleri ve deyimler sözlüğü (7. Baskı). İnkılap Yayınevi. İstanbul.

Aksu, B. T., Ş. H. Akalın ve R. Toparlı (2022). Türk Atasözleri Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Argunşah, M. ve Güner G. (2015). Codex Cumanicus. Kesit Yayınları. İstanbul.

Ata, A. (1997). Nâṣırü’d-din Bin Burhânü’d-din Rabguzi, Ḳıṣaṣü’l-Enbiyâ (Peygamber Kıssaları) I. Giriş-MetinTıpkıbasım, II. Dizin. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.

___ (2004). Türkçe ilk Kur’an tercümesi (Rylands nüshası). Karahanlı Türkçesi (Giriş-Metin-Notlar-Dizin). Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.

Bekar, B. (2019). Batı kültüründe Türk atasözleri (16. yüzyıl – 19. yüzyıl). Kömen Yayınları. Konya.

Beyzadeoğlu, S. (2003). Şinasi, Durûb-ı Emsâl-i Osmâniyye. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları. Ankara.

Çetin, E. (2020a). Altun yaruk yedinci kitap. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.

___ (2020b). Altun yaruk sekizinci kitap. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.

Dankoff, R. ve Kelly, J. (1982-1985). Mahmūd el-Kāşgarī, compendium of the Turkic dialects (Dīwān Luγāt at-Turk) part I-III.: Sources of Oriental Languages and Literatures, Turkish Sources: 7, 1982-1985. Harvard.

Durmuş, İ. (2004). “Mesel”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi 29. 293-297.

Eckmann, J. (1976). Middle Turkic glosses of the Rylands interlinear Koran translations. Bibliotheca Orientalis Hungarica 21. Akadémiao Kiadó. Budapest.

Ercilasun, A. B. ve Z. Akkoyunlu (2015). Kâşgarlı Mahmud, Dîvânû Lugâti’t-Türk, Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.

Ercilasun, A. B. (2020). Dîvânû lugâti’t-Türk’teki şiirler ve atasözleri. Bilge Kültür - Sanat. İstanbul.

Kaçalin, M. S. ve Ölmez, M. (2023). Kaşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti’t-Türk,Türk dilinin ilk sözlüğü. Vakıfbank Kültür Yayınları. İstanbul.

Kolçak, Ş. (2022). Kaynaktan eğitime atasözleri ve deyimler Çelebioğlu Abdülhalim Hakkı’nın Atalar Sözü örneği: 2. cilt 802-1222 sayfaları arası. Yayımlanmamış Doktorluk Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı Türkçe Öğretmenliği Bilim Dalı.

Küçük, İ. (2014). Ali Emîrî Efendi’nin Durûb-ı Emsâl-i Osmâniyye’si [Metin-Çeviri-Açıklamalar-Dizin]. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkoloji Ana Bilim Dalı.

Lauhakangas, O. (2001). The Matti Kuusi international type system of proverbs. Academia Scientiarum Fennica. Helsinki.

Tokay, Y. (2019). Tanıklarıyla Harezm-Kıpçak Türkçesinde atasözleri ve deyimler. Grafiker Yayınları. Ankara.

Toparlı, R. – S. Çöğenli ve N. H. Yanık (2000). Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.

Türksoy, S. (2019). Kaynaktan eğitime atasözleri ve deyimler Çelebioğlu Abdülhalim Hakkı Atalar Sözü mecmuası 2. cilt 1446.-1554. sayfaları arası. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı Türkçe Öğretmenliği Bilim Dalı.

Ünlü, S. (2004). Karahanlı Türkçesi satır-arası Kur’an tercümesi (TİEM 235v/3-450r/7) (Giriş-Metin-İnceleme-Analitik Dizin). Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı.

___ (2018). Karahanlı Türkçesi ilk Türkçe satır-arası transkribeli Kur’an tercümesi (TİEM 73) - Türkiye Türkçesi mealli karşılaştırmalı Kur’an-ı Kerim 1-4 Metin, 5-6 Tıpkı Basım- Transkribeli Metin, 7-8 Örnekli – Açıklamalı Sözlük. Selçuklu Belediyesi Yayınları. Konya.

Velet İzbudak (1936). Atalar Sözü. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.

Wilkens, J. (2021). Handwörterbuch des Altuigurischen Altuigurisch – Deutsch – Türkisch, Eski Uygurcanın El Sözlüğü Eski Uygurca – Almanca – Türkçe. Göttingen: Universitätsverlag Göttingen.

Tezcan, S. ve Zieme, P. (1990). “Antiislamische Polemik in einem alttürkischen buddhistischen Gedicht aus Turfan”. Altorientalische Forschungen 17/1, 146-151.

TYB Akademi 42 / Eylül 2024


[1] Ercilasun’da (2020: s. 203) “Deyimler” bahsinde ele alınan bu cümle küg kördi keregü yüḍti şeklindedir.

[2] Bu atasözünden herkesin hata yapabileceği, hata yapmanın insani bir durum olduğu anlamı yanında kişinin kendine aşırı güvenmemesi gerektiği, çünkü herkesin hataya düşebileceği vurgusu da çıkarılabilir. Nitekim Aksoy (1993: s. 316) birinci anlamı, Aksu – Akalın ve Toparlı (2022: s. 309) ikinci anlamı tercih etmiştir.

Bu haber toplam 4302 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim