MEVLÜT İHSANİ
1928-2010
1928 yılında, Şenkaya’nın Çermik köyünde doğdu. Asıl adı Mevlüt Şafak’tır. Resmi kayıtlarda doğum tarihi olarak 1933 geçmesine karşın, Mevlüt İhsani, gerçek doğumunun 1928 olduğunu belirtmektedir.
Mevlüt İhsani, ilkokul 3. sınıfa gittiği dönemde arkadaşlarıyla oynarken bulduğu bir kapsülün patlaması nedeniyle gözlerini yitirdi ve sol elinin 3 parmağı yaralandı. Gözleri görmemesine karşın köydeki bir marangozun yanında çıraklık yaptı. 13 yaşında ise köy imamının yardımıyla Kuran öğrenmeye başladı. Bu dönemde komşusunun kızına aşık oldu.
Küçüklüğünden beri, köyüne gelip giden aşıklardan etkilenip şiire ilgi duydu. Özellikle Bardızlı Nihani, Narmanlı Musa, Aşık Yusuf gibi aşlar bunların önde gelenleridir.
1945 yılında körler okuluna gitmek isteğini bir şiirle dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye bildirdi. Aldığı olumlu yanıttan sonra da İzmir Körler Okuluna kayıt yaptırmak için yola çıktı. Ancak Afyon’da evraklarını yitirdiğinden, İzmir’e gittiği halde okula kayıt yaptıramadan köyüne dönmek zorunda kaldı.
Aynı dönemlerde gördüğü bir rüyada sonra, doğaçlama söylemeye başladı. Annesinin teşvik etmesiyle bağlama öğrenen Mevlüt İhsani’ye, bu konuda özellikle Alişan Usta adlı aşığın çok yardımı oldu.
25 yaşlarında ise rüyasında Alvarlı Mehmet Lütfi Efendiyi gördü. Bunun üzerine Erzurum’a giderek Lütfi Efendiyle görüştü. İhsani mahlası da Lütfi Efendi tarafından verildi.
1966 yılından beri Konya Aşıklar Bayramına katılan Aşık Mevlüt İhsani, döneminin ünlü aşıklarıyla karşılaşmalar yaptı. Gelenekler çerçevesinde de birçok aşık yetiştirdi.
Birçok yarışma ve şenlikte çeşitli ödüller alan Aşık Mevlüt İhsani, Türkiye dışında da bazı şenliklere katıldı.
1974 yılında Kars Çimento Fabrikasında başladığı santraldaki görevinden 1981 yılında malulen emekli oldu. Önce Erzurum’a yerleşen Mevlüt İhsani, son yıllarda İzmit’te yaşamaktadır.
Bugüne dek 5 plak, yaklaşık 20 kaset doldurdu. Ayrıca Batılı folklor araştırmacılarının hazırladığı bazı CD’lerde de kendi sesinden türküleri yer almaktadır.
Mevlüt ihsani 7 Kasım 2010 Kocaeli-Körfez Esentepe Mahallesi Aşık Mevlüt İhsani Sokak
Cenazesi 08.11.2010 pazartesi günü öğlen namazını müteakip Kocaeli-Körfez Esentepe Mahallesi Aşık Mevlüt İhsani Sokak Ulu Camiinde kılınan namazdan sonra Kocaeli Körfez’de toprağa ver-ildi (ecek).
Akşamlar
Dünyanın dönüşü kudretin sırrı Işılır gün doğar döner akşamlar Her saatin ayrı ayrı rengi var Dağlara siyah tül iner akşamlar Ara garip yalcu pınarı baştan Su sesi geliyor karşi yamaçtan Süzülür dereye çakıldan taştan Eşsiz gelin gibi iner akşamlar
Karşiki yaylada çobanın mali Bir yırtık keçesi birde kavali Bir yaban tezegi bir kuru çali Ufaktan ataşi yanar akşamlar
Aldandın dünyanın bilmem nesine Mevlam neler koymuş kudret tasına Koyun yavrusuna kuş yuvasına Çırpına çırpına döner akşamlar
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Aşıkın Dünyaya Geldiği Boş mu
Aşıkın dünyaya geldiği boşmu Bunlar tabiatın bir nişanıdır Leylasın kaybetmiş mecnun sarhoşmu Elbet bir yaranın perişanıdır Laleki sararmış gül neden somuş Kamber ki boğulmuş Aslı kül olmuş Güneşmi kapanmış akşammı olmuş Bakın bu havanın ne zamanıdır
Mevlüt yarasına kail dolanır Kerem aslısına mail dolanır Diyar diyar gezer sahil dolanır Sevda tekkesini dervişanıdır
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Bilemem
Göz yaşımla mektup yazdım rüzgara Yellere sana ne söyledi bilemem Seni hatırlarım günde yüz kere Eller sana ne söyledi bilemem Lalelerin rengi ayvalaştı mı Muhannet dikene gül dolaştı mı Bülbül menekşeye fısıldaştı mı Güller sana ne söyledi bilemem
Hayat geçidine taşlar dökülmüş Gönül pınarına yaşlar dökülmüş Ah çeke ah çeke saçlar dökülmüş Yıllar sana ne söyledi bilemem
Her gelen dünyada bir dava yapmış Ne yapsa insana masiva yapmış İnsanlar ne saray kuş yuva yapmış Dallar sana ne söyledi bilemem
Mevlüt ihsanî de yandıkça yandı Hayatından bıktı candan usandı Gönül yaylasını gezdi dolandı Çöller sana ne söyledi bilemem
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
|
Davam Yok
Koyunum yok yaylalarda yaylıyam, Çıkam kaval çalam türkü söyliyem. Gurbetelde gam yükünü taylıyam, Götürmeye kervanım yok devem yok.
Mecnunmuyum dağbaşını inletem, Ferhatmıyım kayaları çınlatam. Keremmiyim coşkun suyu çağlatam, Hak yanında kabul olur duam yok.
Gel muhannet sevdiceğim kınama, El içinde beni ettin sinema. Nasip olsa dönebilsem haneme, Gurbetelde kanadım yok yuvam yok.
İhsaniyim gözyaşımı silerim, Hayatımın oyununa gülerim. Dertlerimi kaderimle bölerim, Kimse ile hesabım yok davam yok.
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Döktü
Bu aşkın elinden yandım kavruldum İçim kan ağladı didem yaş döktü Kader harmanında estim savruldum Yollarıma çeper çekti taş döktü
Ne gündüz eğlendim ne gece yattım Bilmeden ağ ile karayı kattım Hayal perisine elim uzattım Benim için yüz ekşitti kaş döktü
Ayrılık her dertten yamandır yaman Gece ayaz eder gündüzde duman Sorsalar Mevlüt İhsani ne zaman Otuzunda saç ağarttı diş döktü
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Elimi Uzattım
Elimi uzattım ateş bıraktın Kıvılcım döküldü parmaklarından Şirin sözler ile bağrımı yaktın Alev alev yanan dudaklarından Gönül bahçesinde aşkın saklarım Yadıma düşende alır yoklarım Her ne ederisen öper koklarım Kara gözlerinden yanaklarından
Dünya bu dolaptan almıştır hızı Güzel seven aşık çekmezmi sızı Sabahtan görünen çoban yıldızı Elmas küpelerin kulaklarından
Mevlüt İhsaniyem yaramdan sorun Dert bilen hekime veremden sorun Aşkın ateşini keremden sorun Söktü dişlerinden tırnaklarından
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Gönül Ne Beklersin
Gönül ne beklersin viran bağlari Dostun bahçesinde gül açti gitti Ferhat şirin için yardı dağlari Vurdu külüngünü yol açti gitti
Garip senem diyer erdir murada Karacaoğlan çok dolandi arada Kurbani gah suda gahta karada Nice belalara bulaşti gitti
Fuzuli şeminin cevher sözleri Mevlana bekaya açmış gözleri Kerem Aslı için nice düzleri Nice sahralari dolaşti gitti
Mevlüt İhsaniyem yorulmaz düşüm Murada erdirmez böyle yürüşüm Dedim böcek gibi yapem ibrişim Bozuldu dezgahım dolaşti gitti
|
|
|
Hayatımın Koşması
Binüçyüzkırkdörtte geldim anadan
Yazdırdılar tarih ile yılımı
Dokuz ay bir sene geçti aradan
Mevla yürü dedi açtı dilimi
Çiçek gibi yavaş yavaş büyüdüm
Adım adım korka korka yürüdüm
Anam babam nazarında biri idim
Beslerdiler çabuk açsın gülümü
Üç yaşında bilmez hata işledim
Beş yaşında ahbabımı taşladım
Yedisinde okumaya başladım
Bilmez idim kaderimin dalını
İki yıl okulda verdim başari
Asla arkadaştan kalmadım geri
Okul petek oldu ben oldum ari
Çalışırdım çabuk yapam balımi
Hala seçmemiştim sağ ile solu
Verdiler elime bomba kapsolu
Aniden patladı bilmedim dolu
Yakti gözlerimi kesti elimi
Anam kayalara çaldi özünü
Fakir idi tutan yaktu sözünü
Ay geçmeden ağ bürüdü gözümü
On yaşımda zindan etti yolumu
Onüç ondördüne girince yaşım
Nice kazalara çok değdi başım
Gelmedi yanıma yaren yoldaşım
Ahbaplarım sormaz oldu halimi
Hey Vah Hey
Derdimi ne diyem döktüm yaşımı Ağrı gibi duman aldı başımı Her nere gidersem koymaz peşimi Hasretlik sinemi dağlar hey vah hey Mevlüt ihsaniyem bu derdim daim Gönlümün virane bağlarındayım Hayatın ne karlı dağlarındayım Bırakmaz aşayım dağlar hey vah hey
Mevlüt ihsaniyem yoktur idaram Sinem göz göz oldu belirsiz yaram Dertlerim yaş ile dosta maceram Söylersiz sırrımı dağlar hey vah hey
|
|
Hz İsmail Destanı
Varınca Mina’ya İbrahim Halil Böyle emretmiştir Cabbar u Celil Yavrum buraya kurban geldin dedi bil Böyle dedi ela gözden yaş geldi
İsmail’in kollarını bağladı Halil durdu bıçağını zağladı Dağlar duman tuttu, canlar ağladı Melekler saf durdu nice kuş geldi
Hakk’ın emri budur atam ağlama Ciğerini adlar ile dağlama Ben asî değilim kolum bağlama Bu sözleri atasına hoş geldi
Oğuldur babanın bahçesi bağı Altıdan yediye girmiştir çağı Hiç kulu keser mi kulun bıçağı Halil attı bıçağına taş geldi
Mevlam emreyledi uçtu Cebrail Benim için kurban geldi İsmail Onu kesilmeye olmazsam kail Cennetten bir kuzu kurban koç geldi
Bilemez şu hali bu Mevlüt İhsan Emretti o zaman Cenab–ı Sübhan Arafat dağında kesildi kurban İbrahim Halil’in gönlü hoş geldi
|
|
Kurusun
Havalar bulutlu topraklar nemli Yarim hazırlanma yollar kurusun İçerim kan ağlar yüreğim gamlı Sana duvak kuran eller kurusun Sen allar giyindin ben giydim kara Sen gülüp eğlendin ben düştüm zara Gelin olup bindiğin gün atlara Su veren pınarlar seller kurusun
Mevlüt ihsaniye bir uzat elin Sen benim sevdiğim yadlara gelin Mavili yaşmağın yaşlı mendilin Asıp kuruttuğun dallar kurusun
|
|
Menekşe
Boynu eyik, nazik sümbül. Niçin kalbi yaralısın. Ne ağlarsın, azıcık gül. Yoksa bahtı karalısın. Kokun gelir esen yelde. İsmin vardır her an dilde Deste, deste her güzelde, Sorarlarsa nerelisin. Yaprağın mor,göğsün kara. Seni gönderiyim yara. Mevlüt İHSANİ' ye çare. Hangi dağın maralısın.
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Nazlı Dilber
Nazlı dilber sallanarak yürüme Lutfeyle göreyim kar yanakların Sen beni görüpte mihrap bürüme Yerden yere bitir nar yanakların
Gözlerin harami kaşların elmas Solar güzelliğin sanada kalmaz Hasretin ok vurur yaram sağolmaz Aşığa çektirir zar yanakların
Mevlüt ihsaniyi yakma ateşe Kimse sevdayınan çıkamaz başa Mevlayı seversen çıkma güneşe Gözlerimi aldı kar yanakların
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
|
Ne Yapim
Çiçek diye bir dikene el attım Mor menevşe haz gelmedi ne yapim Kara hayal ile yıllarca yattım Sevdiceğim tez gelmedi ne yapim Amanında deli gönül amanın Ahu feryadınan geçti zamanım Yüksek dağlar gibi kalkmaz dumanım Baharım yok yaz gelmedi ne yapim
Gurur güzellerde yasadır yasa Onların kanunu aşığa tasa Demir çarık geydim demirden asa Yolum yokuş, düz gelmedi neyapim
Mevlüt İhsaniyim geldim oyuna Elli yıldır kaval çaldım koyuna Derdimi söyledim harğa boyuna Cevabıma söz gelmedi ne yapim
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
|
Oğul Türküsü
Güle güle uğurladık askere Gidip bekleyesin vatanın oğul Anan niçin kınaladı ellerin Sırtı kınalanır kurbanın oğul Yiğidin kaderi böyledir baştan Sual et dağlardan topraktan taştan İş başa düşünce dönme savaştan Var ise göğsünde imanın oğul
Bekle vatanını cephede çağla Sıva kollarını silahın yağla Süngünü hazırla çantanı bağla Belki aman vermez düşmanın oğul
Acı rüzgarı vatanına estirme Düşmanını anla dostun küstürme Kolun kestir bir ağacın kestirme Çoğalsın büyüsün ormanın oğul
Helal ticareten harami katma Dinle amirini nöbette yatma Vatanını düşmanlara çığnatma Şehitlik en büyük fermanın oğul
Vatanında birlik cihanda barış Okumaya gayret sanatta yarış İşle toprağını sen karış karış
Var ise gayretin vicdanın oğul
Vatan kazanılmaz sade tüfekle Kalem ile gayret ile yürekle Büyüklü küçüklü hizmet et bekle Yetişsin bağ ile bostanın oğul
Sanatta yarış var en yüksek hızda Yapalım satalım biz kapımızda Karşıki komşular ayda yıldızda Boş yere harcama zamanın oğul
Mevlüt İhsani’nin sevdiği vatan Sana ne söyledi o şehit atan Doğudan batıya atın oynatan Dört kıtada vardır harmanın oğul
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
|
Oğul (Kızlarına deyiş)
Her bir parçam bir diyarda
Tükenmedi sızım oğul
Başım dağlar gibi karda
Gelmez bahar yazım oğul
Hatırlarım her sofrada
Gurbet elde Almanyada
Kavuştursun bizi hüda
Daha gülmez yüzüm oğul
Al sazını türkü söyle
Derdim tükenir mi böyle
Arzu Müjgan Peri Leyla
Şirin Solmaz Kızım oğul
Selam söyle Gülcanıma
Gelsin uğrasın yanıma
Bu ihtiyar zamanıma
Atam desin kuzum oğul
Mevlut İhsaniyim dilde
Elim sazda gözüm yolda
Ne haldesiz gurbet elde
Zor gecem gündüzüm oğul
Öğretmen
Hafta, biter azar, azar Geçer cuma, gelir pazar. Doğar beşik, ölür mezar, Yüce insan öğretmendir. Gel söyle inceden ince, Anlayanlar olur yüce. Gündüz gider, gelir gece, Döner evren öğretmendir. Sual ederlerse senden, Söyle anlat,bunu den den. Undan, denden öğütenden, Bu değirmen öğretmendir. Kâînatı hak yaratmış, Adem'e hikmetikatmış. Yap demiş dünyaya atmış. Hak yaratan öğretmendir. İnsanda oğuldan, kızdan. Dağdan, ırmaktan, denizden Aydan, güneşten, yıldızdan. Seyret cihan öğretmendir. Bunlar söyler neler,neler Kuş ötüşür,hayvan meler. Gökten uçar, dağı deler, Bunu yapan öğretmendir. Mevlüt İHSAN zaat ile, Söyler yüzbin ispat ile. İncil ile Tevrat ile. Nur-u Kur'an öğretmendir.
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Soğanlı
Soğanlı dağların yüceden yüce, Methine nihayet yoktur netice, Güzelsin baharın,yazın gelince, Cevherdir toprğın,taşın soğanlı. Sürüler her yandan gelirler sana, Suların soğuktur,benzer dermana, Adın dağılmıştır senin her yana, Var mıdır bir yanda eşin soğanlı.
Bir yanın ovadır, bir yanın orman, Yavuz, Sultan Murad okumuş ferman, Sana feda ettik doksan bin kurban, Dumanlı, savaşlı başın soğanlı.
Baharında yaylalar, yurtlar geniştir, Sana Enver Paşa kanlı demiştir, Nice yaralını kurt, kuş yemiştir, Başından geçeni düşün soğanlı. Mevlüt İhsaninin yadigarından, Usanmadım dumanından, karından, Çok güzeli ayırmışsın yarından, Bellisiz baharın, kışın soğanlı..
|
|
Şehit Mezarı
Şehit mezarından geçtiğim yerde, Gelen bir inilti tan,tan diyordu. Tarihe gömülmüş hangi seferde, Vatan için kurban kurban diyordu.
Sürmüş düşmanları yurdundan atmış Kanını yoğurmuş toprağa katmış Kahraman ölür mü, uykuya yatmış Var mı evladıma çatan diyordu
Kanı ile dolmuştu kanlı çizmesi Önünde bir yığın düşman kellesi Eli yarasında kısıkça sesi Kulak verdim vatan vatan diyordu.
Bir aslan heykeli mezar taşında, Silahlı, çantası yanı başında Kahraman Türk’lerin her savaşında, Şehit abidesi yatan diyordu. Mevlüt der Türk genci emanetin al Şerefli Al Bayrak, ak yüzlü hilal Aziz Cumhuriyet, şanlı istiklal Emanet bıraktı Atan Atan diyordu.
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Tatlıdır
Münevver adamın hoş latifesi, Demeki arının balı tatlıdır. Beslemez kemiği, olmaz hilesi. Fakir bile olsa, dili tatlıdır. Namerdin yanından varıpta geçme Anlatma derdini, sırrını açma Suyu kevser ise, eyilip içme. Akan derelerin seli tatlıdır.
Görmezmisi bu dünyanın halini. Çekme namertlerin kalmakalını. Yeme muhammetin dalak balını. Kadir bilenlerin külü tatlıdır.
Mevlüt keder etme olursun hilalal. Lütfundan etmesin bizi zülcelal. Varmıdır hiç buna uyacak ahval. Hepsinden hak cemali tatlıdır
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Yarım Yarım
Dedim kuşlar gibi kuram yuvayi Kanat yarım yarım kol yarım yarım Yıllar geçti dolduramam kovayı Çiçek yarım yarım bal yarım yarım Kimse kaderinden dönemez haşa Ömür bir merdiven çıkarsın başa İster elli yaşa ister yüz yaşa Akıbet kalırsın yol yarım yarım
Al yeşil giyinip bağrımi yarma Benden yüz çevirip yadlari sarma Tavus kuşu gibi şişme kabarma Sende benim gibi kul yarım yarım
Mevlüt ihsaniyi sevdaya kattın Alıp dertlilerin içine attın Yadlara destiyi dolu uzattın Banada dedinki al yarım yarım
|
|
Aşık Mevlüt İhsani
|
Bu yazı toplam 13628 defa okunmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.