Osmanlının en parlak devrinin sultanüşşuarası Bâkî’nin şu beyti sürekli tekrarlanır:
Kadrini seng-i musallada bilib ey Bâkî
Durub el bağlayalar karşında yâran saff saff
Bâkî’nin kadri gerçekten sağlığında bilinmemiş midir? Şair hem ilmiye mesleğinde yükselmiştir, hem de zamanın padişahı dahi şairliğini takdir etmiştir. Şairlikte şairlerin sultanı sayılmış, ilmiye yolunda ise önünde bir tek şeyhülislamlık kalmıştır…
Bâkî şiir hüneri göstermek için mi bu mısraları yazmıştır, yoksa bir şikâyet, bir yakınma kastı var mıdır?
Kadir bilmezlik yaygın bir hal olabilir elbette. Bu kadirbilirliğin hiç olmadığı anlamına gelmez.
Bunları Dergâh Yayınları’nın edebiyat sahasında üç ilim adamının hatıra kitabının yayını dolayısıyla düzenlediği toplantıda düşündüm. Prof. Dr. Orhan Okay, İnci Enginün ve Bilge Seyidoğlu kendi yazdıkları yanında, kendileri hakkında yazılanları da kitap olarak gördüler. Bu kadirşinaslıktan memnuniyet duydukları şüphesizdir.
Orhan Okay hoca, sanıyorum ki, günümüzde edebiyat ilmi sahasının duyeni, yani en kıdemlisi, “piri”. Onun kitabının başında yer alan hatıraları neredeyse 100 sayfalık bir yer tutuyor. Çocukluğundan, tahsiline ve akademik hayatına kadar, hafızasından diline yansıyanlarla Orhan hocayı tanıyorsunuz. Bu aynı zamanda 1930’ lardan, 2010’ lara asır aşan bir yolculuk…
Orhan hocanın hatıralarından ilginç bir ayrıntı: “Felsefe derslerinde …dikkatimi çeken bir Yahudi gencini hatırlıyorum. Adı İsrael Karasu olan bu felsefe ve sanat tarihi öğrencisi, daha sonraki yılların ünlü hikâyecisi Bilge Karasu oldu.”
Bu hikâyeci, kimliğini gizlemeden edebiyat âlemimizde var olamayacağını düşünmüş demek ki…
1910’lu yıllarda zamanın edebiyatçıları, Tevfik Fikret, Mehmet Âkif ve Yahya Kemal edebiyat fakültesinde hocalık yaptılar. Fikret ve Âkif hocalığı sürdürmedi fakat, onlardan genç olan Yahya Kemal devam etti. Onun talebesi Ahmet Hamdi Tanpınar 1939’da Tanzimatın 100. Yılı dolayısıyla Yeni Türk Edebiyatı kürsüsü kurulunca, bu kürsüye profesör olarak tayin edildi. Daha önce Güzel Sanatlar Akademisinde Ahmet Haşim’in halefi olan Tanpınar, bu sefer Yahya Kemal’in halefi oldu.
Tanpınar yeni kurulan kürsüye hoca olarak tayin edilirken, Edebiyat Fakültesinden yeni mezun olmuş bulunan Mehmet Kaplan da asistan olarak alındı. Mehmet Kaplan o yıllarda Nureddin Topçu ile tanışıyor ve Hareket dergisinde yazıyordu.
Tanpınar’ın 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, işte bu kürsü hocalığının muhteşem bir verimi. Kaplan hoca, Yahya Kemal, Tanpınar çizgisini sürdürerek hem araştırmalar yaptı, hem de deneme mahiyetinde yazılarıyla edebiyatımıza hizmet etti. Onun bir başka hizmeti de yetiştirdiği ilim adamlarıdır.
Orhan Okay, Mehmet Kaplan hocanın ilk asistanıdır. Fakat bu asistanlık İstanbul Üniversitesi’nde değil, yeni kurulan Erzurum Üniversitesi’nde Kaplan’ın Edebiyat Fakültesi dekanlığı sırasında olmuştur. Bir süre Artvin ve Diyarbakır liselerinde edebiyat öğretmenliği yapan Orhan Okay, 1959’da Hocası Mehmet Kaplan tarafından Erzurum’a davet edilir. Orhan Okay, Tanpınar’ın ve Mehmet Kaplan’ın talebesidir, fakat onlardan önce Nureddin Topçu’nun talebesidir.
Son olarak Ahmet Hamdi Tanpınar hakkında ayrıntılı bir biyografi kitabı yayınlanan Orhan Okay, Tanzimat sonrası edebiyatımız üzerine yapığı çalışmalarla kendi alanında güçlü bir tesir uyandırmıştır.
Edebiyat alanında bir kadirbilirlik örneği de, bugünlerde yayınlanan Rasim Özdenören kitabı.
Bu defa tanınmış bir edebiyatçımızla ilgili bir eser var önümüzde. Rasim Özdenören, yaşayan en büyük hikâyecilerimizden. Aynı zamanda etkili bir düşünce adamı.
Rasim Bey’in de bir sanatçı-düşünür silsilesinden geldiğini söyleyebiliriz. Mart ayında Keçiören Belediyesi’nin düzenlediği edebiyat sohbeti programında Rasim Beyle uzun bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Rasim Bey, Sezai Karakoç tanışmasını ve onun düşünce tarzını önemsiyor. Sezai Bey’in Necip Fazıl’a bağlılığı da biliniyor. Böylece bir sanat ve düşünce yolunun sürdürüldüğünü görüyoruz. Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su, Sezai Karakoç’un Diriliş’i ve nihayet Rasim Özdenören ve arkadaşlarının Edebiyat ve Mavera dergileri edebiyat ve düşünce dünyamızı zenginleştirdiler.
Turan Karataş’ın danışmanlığında Ali Dursun tarafından yayınlanan “Medeniyetin Burçları: Rasim Özenören Kitabı”nda, yazarımızın hayatı, şahsiyeti, hikâyeciliği ve düşünce yönü üzerine çok sayıda yazı yer alıyor. Sondaki zengin fotoğraf malzemesi kitaba ayrı bir renk katıyor.
Gerek Orhan hocanın gerekse Rasim Bey’in kitaplarında bir tuzumuz olmasını arzu ederdik, mümkün olmadı. Biz de bu kitaplardan okuyucularımızı haberdar ederek vazifemizi yapmış sayılırsak, memnuniyet duyarız .
------
Orhan Okay kitabı, inci Enginün kitabı ve Bilge Seyidoğlu kitabı. (Dergah yayınları, 0212 518 95 78)
Medeniyetin Burçları. (Memursen Kayseri il temsilciliği, 0352 231 25 41)
Yeni akit, 5.6.2011

























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.