• İstanbul 10 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 7 °C
  • Sakarya 8 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 14 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 5 °C
  • Bursa 9 °C

Mehmet İpşirli Hoca ile Ahmet Cevdet Paşa ve Tarih-i Cevdet Üzerine Konuştuk

Mehmet İpşirli Hoca ile Ahmet Cevdet Paşa ve Tarih-i Cevdet Üzerine Konuştuk

''Târih-i Cevdet gerek muhtevası, gerek telifi, gerek metodolojisi ki biz buna eski tabiriyle usûl diyoruz, tarihteki usûl kavramları açısından bakıldığında gerçekten de mükemmel bir eser. Ama belki eserin bütün bunların ötesinde bir şaheser haline getiren Türkçesidir.''

Tarih-i Cevdet’i yayına hazırlayan ekipten Prof. Dr. Mehmet İpşirli, Ahmet Cevdet Paşa ve eserleri üzerine Yusuf Sami Kamadan'ın sorularını cevapladı.

Türk Tarih Kurumu’ndan çıkan Tarih-i Cevdet’i yayına hazırlayan ekipten Prof. Dr. Mehmet İpşirli ile, Ahmet Cevdet Paşa ve eserleri üzerine konuştuk.
 
19. yüzyıl Osmanlı coğrafyasındaki aydınlarda düalist bir bakış açısı olduğunu görüyoruz. Bunlardan ilki yeniye, Avrupalı-Batılı olana bir temâyül iken, diğeri de eskiye, şarklılığa bir temâyül şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu yüzyıl aynı zamanda Ahmed Cevdet Paşa'nın da yaşadığı bir yüzyıl iken, Paşa'nın bu iki akıma da girmediğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda Paşa'nın kişiliği ve içinde bulunduğu toplumun yapısı hakkında neler söyleyebiliriz?
 
Bizim tarihimizde iki büyük dönüm noktası var. Buna kırılım da diyebilirsiniz, dönüşüm de diyebilirsiniz. Birisi 9. – 10. yüzyıllarda İslamiyet’i kabul etmemiz. Bu İngilizce literatürde “İslamisation of Turkish nation” şeklinde ifade ediliyor. Öbürü de 19. yüzyıldaki “Westernisation” yani Batılılaşma hareketi. Bu iki hareket bizim bütün hayatımızın bütün safhalarını etkileyen iki önemli hareket olmuştur. Bir benzetme, mukayese yapmak gerekirse; Araplar Müslüman olduklarında hiçbir zaman cahiliye dönemlerini unutmadılar. Onunla ilgili edebiyatı, ana’neyi yaşattılar. İranlılar Müslüman olduktan sonra eski Pers kültürünü unutmadılar. Bu her zaman onların hayatlarının bir parçası oldu. Ama biz İslam’ı kabul ettiğimiz zaman 9. – 10. yüzyıllarda, artık geçmişle hiçbir bağımız kalmadı. O tarihte tarihimiz, kültürümüz, medeniyetimiz başlamış oldu. Böyle bir özellik var.
 
19. yüzyılda da buna benzer bir davranış oluyor. Yani Batılılaşmayla birlikte bu hareket hemen hemen hayatımızın bütün safhalarını etkiliyor. Gündelik hayatımız, düşünce tarzımız, dünyaya bakışımız dahil; hukuk, eğitim, edebiyat, müzik gibi her alanımızı etkiliyor bu. Bunun bir benzerini biz cumhuriyette yaşadık. Cumhuriyet ilan edildiğinde artık Türklerin tarihi cumhuriyetle başlayan bir hâl alır. Ondan öncesi anlamsız gibi bir duygu olur. Üçünün birbirine benzerlik göstermesi acaba milletimizin böyle bir hassasiyeti mi var gibi bir yorumu insanın hatırına getiriyor.
Bu haber toplam 1753 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Şiir Ezber mi Bozacak Rahatsız mı Edecek?08 Eylül 2025 Pazartesi 10:43
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim