• İstanbul 19 °C
  • Ankara 19 °C

Prof. Dr. İdris Nebi Uysal: DERSİMİZ TÜRKÇE - 11

Prof. Dr. İdris Nebi Uysal: DERSİMİZ TÜRKÇE - 11
Türkçenin Miri: Alî Şîr Nevâî

Mir, Türkçede “emir, bey, reis, başkan, komutan” manalarıyla kullanılan Farsça kökenli bir kelimedir. Tarihî metinlerde çokça karşılaşılan miralay “albay”, mirliva “tuğgeneral” gibi askerî terimler de kelimenin dilimizdeki serüvenine ışık tutar. Hâlihazırda bu kelimenin eski canlılığını muhafaza ettiğini söylemek zordur. Bununla birlikte kelimenin, günlük dilde mirim  “beyim, başkanım” hitabıyla varlığını sürdürdüğünü söylemek mümkündür.

Tarih sahnesinde pek çok kişiye unvan olan bu kelimenin söz meydanında en çok yakıştığı isimlerden biri Alî Şîr Nevâî’dir. Türkçenin aslan lakaplı miri, 9 Şubat 1441’de Herat’ta doğar. Babası Timur’un torunlarının hizmetine giren, Babür Şah’ın sarayında da önemli bir mevki sahibi olan Uygur kabilesinden Kiçkine Bahşı’dır. Anne tarafından dedesi olan Emîr Ebû Saîd Çiçek, Hüseyin Baykara’nın dedesi Baykara Mirza’nın mir-i miranı, yani beylerbeyidir. Bu durum, Alî Şîr’in Hüseyin Baykara ile daha çocukluk döneminde tanışıp arkadaş olmasına, birlikte ders almasına ve ileriki dönemlerde bir araya gelmesine vesile olur. Dört yaşında okula başlayan Alî Şîr, kısa zamanda akranları arasında temayüz eder. Daha o yaşlardayken Timur döneminin önemli tarihçisi ve Zafer-nâme müellifi Şerefüddîn Alî-i Yezdî ile tanışır, sohbet eder.

Nevâî, tahsil yıllarında pek çok İranlı âlim ve şairle tanışır, birçoğundan ders alır. Vaktinin çoğunu kitap okumakla geçiren şair, Dervîş Mansûr’dan aruz ilmini tahsil eder. Kıraat ilmini ise Mevlânâ Alî-i Câmî’den öğrenir. Babasının vefatından sonra bir zaman Semerkant’ta kalır. Hüseyin Baykara Horasan’ı ele geçirip Herat’ta Timurlular tahtına oturunca yanına gider. Genç hükümdar onu “mühürdar” yapar. Bu tarihten sonra devlet işleriyle de ilgilenen Alî Şîr, ölünceye kadar sadakatle ona hizmet eder. Bağlılığının nişanesi olarak Mecâlisü’n-Nefâ’is adlı tezkiresinin sekizinci bölümünü bütünüyle ona tahsis eder.

1472 yılında “emir” yani “divan beyi” unvanını alan Alî Şîr, aynı zamanda sultanın nedimi olur. Hükümdardan sonra idarede söz ve yetki onundur artık. Mührünü evrakın üstüne değil de altına basarak başlattığı yeni usul, daha sonra ülkede resmî uygulama hâline gelir. Devlet idaresinde Hüseyin Baykara’nın yanında sahip olduğu mevki ve nüfuza rağmen idari işlerden pek hazzetmez. 1476’da büyük saygı duyduğu Abdurrahmân-ı Câmî’nin terbiyesine girerek Nakşibendî tarikatına intisap eder. Bir süre daha çeşitli vazifelerde bulunan Nevâî, 1490 yılında divan beyliği görevinden ayrılarak sadece nedim olarak hizmetini sürdürür. 3 Ocak 1501 Pazar günü vefat eder.

Devamı: https://www.karamangundem.com/dersimiz-turkce-11

Bu haber toplam 180 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim