İlk iki mahal, ortodoks hıristiyanlara mahsus dini mekânlar. Birisi manastır, diğeri kilise. Bu iki tarihi mekân, bunca yıllık tarihi yaşadıktan sonra, tarihin bir cilvesi olarak neredeyse yüz yıldır cemaatsiz durumda ve müze olarak muhafaza edilmeye çalışılıyor.
 Ne Trabzon’da Sumela’yı dolduracak rumlar var, ne de Van’da Akdamar’ı  kilise olarak yaşatacak ermeniler... Buna rağmen, Türk hükümeti bir  cemile olarak yılda bir defa bu mekânlarda dinî ayin icrasına izin  verdi. Sumela’daki ayine binlerce Türkiye dışından gelmiş Rum-ortodoks  katıldı. Akdamar kilisesi küçük bir yapı olduğu için büyük bir çoğunluk  ayini dışarıdan izledi. Türkiye bu cemileleri yaparken, işi Ayasofya’da  ayine kadar vardıran ABD mahreçli aklı evveller ortaya çıktı. 
 Esasen, Ayasofya bu iki mekâna asla benzetilemez. Gerçi, TC hükümeti  1930’lu yıllarda Ayasofya’yı müze haline getirdi ama bu müze statüsü  diğer yapılarla benzerliğine delil olamaz. Çünkü Ayasofya, fetihten  sonra Sultan Mehmed Han tarafından camiye tahvil edildi, vakıf olarak  müslümanların hizmetine sunuldu. Bu vakfiyenin bir kaç satırını okuyup  da fikreden hiç bir kimsenin bu yapının cami dışında bir maksatla  kullanılmasına razı olması mümkün değildir. 
 Şimdi hükümeti Sumela’da veya Akdamar’da birer günlük ayine izin verdiği  için itham edenler, tarihin hiçbir devrinde İslâm mabedi olmamış,  tamamen hıristiyan unsurlara ait olarak kalmış olan bu yapılara mukabil,  fetihten itibaren 500 yıla yakın cami olarak hizmet görmüş Ayasofya’nın  müzeye tahvilinin nasıl korkunç bir şey olduğu hususunda fikir  yürütmüyorlar. 
 Ayasofya’nın statüsü konusunda kafası karışıklardan biri de, maalesef  müze olarak onun yönetiminden sorumlu olan Kültür Bakanı. Ayasofya’nın  aidiyeti konusunda tereddütü olan bakanı, ABD’li papazın ayin yapma  talebi karşısında Rum Patrikhanesi bile açık düşürdü. Onlar da  tereddütsüz, Ayasofya’da ayin yapılamaz dediler!
 Konu elbette Türkiye’nin bugünkü sınırlarını aşıyor. Osmanlı sistemi,  Anadolu’da bütün dini azınlıkların haklarına riayet etmiş, onların  Avrupa’da görülmedik şekilde hayatta kalarak kimliklerini sürdürmelerini  sağlamıştı. Bu hoşgörü, bugün Türkiye sınırları içinde olmayan  bölgelerde de gösterilmişti. 
 Bütün Osmanlı ülkesinde çok güzel camiler, medreseler ve başka dini  yapılar inşa edilmiş, fakat müslüman olmayan toplulukların da böyle  mekanlarının olması tabii karşılanmıştır. 
 Türkiye bu tabiiliği belli ölçüde sürdürmüştür. Fakat, Türkiye dışında  kalan Osmanlı topraklarında böyle bir hoşgörüden söz etmek mümkün  değildir. 
 Eski Osmanlı arazisinde dolaşıp da kiliseye tahvil edilmiş camiler,  amacı dışında kullanılan dini yapılar görmek hiç nadir bir durum  değildir. 
 Kısa bir Gürcistan gezisi sırasında, Stalin 1940’larda kanlı sürgünü  gerçekleştirinceye kadar müslümanların büyük çoğunluk teşkil ettiği  Ahıska’da kale içindeki Ahmediye camiinin tepesinde haçı görünce dehşete  düşmüştük. Bu haç bize komünist sistemin din düşmanlığını aşan İslâm  düşmanlığını aynelyakin gösteriyordu. 
 Ahıskalılar, 1940’larda yüzyıllardır yaşadıkları ana-ata vatanlarından  sürüldüler. Sovyet coğrafyasında nereye gönderildilerse, orada onlara  Türk denildi. Onlar kendilerini Osmanlı olarak vasfediyorlardı.  Önümüzdeki yıl, Gürcistan uluslararası baskılar sonucu, belli sayıda  Ahıskalı müslümanın dönüşüne izin verecek. Buna rağmen, hâlâ camilerin  tepesinde haçların durmasına ne demeli. 
 Bunu Bizim Ahıska dergisinde okuyunca, Türkiye’nin iyi niyet  gösterilerinin hiç bir mukabele görmediğini düşünmekten kendimi  alamadım. 
 Türkiye’deki kiliselerin ıcığını cıcığını araştıran, yıkılmışlarını  ihyaya ve ayakta olanlarını kiliseye tahvile çalışan merkezler, kendi  arazilerinde 
kalan İslâm mabedlerine nasıl muamele ediyorlar?
 Mesela ermeniler? Ermenistan yöneticileri Akdamar’a haç dikilmediği için  ayine katılmadıkları gibi protesto makamında tavırlar gösterdiler. 
 Aynı Ermenistan’da İslâm mabedleri ne durumda? 
 
 Aynı dergide, Karabağ’ın Akdam şehrinde ahır olarak kullanılan güzelim tarihi camiin resimleri de yer alıyor...
 Gelecek sene Akdamar’da ayinin şartı, Akdam camiinde cuma namazı olmalı!

























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.