• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 13 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 13 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 12 °C
  • Bursa 16 °C

Tercümenin meali!

D. Mehmet DOĞAN

Müslümanlık geçmişi bin yıldan fazla olan Türk dilli bir toplumun, kitapla, Kur’an’la ilişkisi İstanbul’da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul Müftülüğü ve Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen “Türk Dilinde Kur’an Edebiyatı Sempozyumu’da ele alınıyor.

Elbette burada bin küsur yılın bir özetini yapmak mümkün değil.

İslâmiyeti Türkistan’da, farsçanın etkili olduğu şehir muhitlerinde öğrendik. Kur’an’ın aslî lisanı yanında birçok dinî terimi, bu sebeple farsçadan aldık. Dinî ilimleri Arapça üzerinden öğrendik. Türkistan muhiti, İslâm ilim tarihinde mühim bir yere sahip. Muteber hadis kitaplarını tedvin eden hadis âlimlerinin çoğu Türkistanlı.

Kur’an’ın mânasını anlama merakından da uzak kalmadık. Eldeki örneklerden ilk türkçe tercümelerin 10. Miladî asırda yapıldığı anlaşılıyor. Kısacası 10 asırlık bir geçmişi var Kur’an’ı dilimize çevirme maceramızın.

“Satır arası” denilen bu tercümelerin farsça tercümeler ile eş zamanlı yapıldığı sanılıyor. Bugün anladığımız mânada bir metin tercümesi veya “meal” sözkonusu değil. Kelime kelime karşılıklar yazılıyor, böylece Kur’an’ın ne dediği, erbabınca anlaşılmaya çalışılıyor.

“Satır arası tercüme”, meal gibi okunabilir değil.

20. yüzyıla kadar, diyebiliriz ki, Kur’an’ı çevirme metodunda pek farklılık olmamıştır.

Modernlikle karşılaşan Müslüman aydınlar, ilim geleneğinin zayıf noktalarını keşfettiler ve doğrudan doğruya Kitap’dan yararlanarak İslâmı anlamak gerektiğini düşündüler.

Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı/Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı (Âkif)

İşte bu yüzden 20. yüzyılda Kur’an tercümeleri mahiyet değiştirdi.

Yüz yıl içinde Kur’an-ı Kerim’in 2000 yılını kadar yüzden fazla türkçe tercümesi yapılmış. Son on yılda ise, bir bu kadar daha meal yayınlanmış.

Bu iyiye mi delalet eder, kötüye mi?

Doğrusu cevabı müşkil bir soru!

Kimler Kur’an tercümesine çok istekli idi?

Modernlikle karşılaşan dindar mütefekkirler, Mehmet Âkif gibi.

Bu istekli oluşta yüzlerce yılın birikimi olan dinî ilimlerdeki durağanlıktan kaynaklanan kuşkuyu hissetmek mümkün. Kur’an’a doğrudan muhatap olmak, ondan bugüne yönelik düşünceler elde etmek. Aradaki arızalı düşünce, bilgi ve tutumu böylece dışarıda bırakmak…Selef-i salihinin saf dinine ve heyecanına varis olmak…

Bir başka zümre, batıda Hıristiyanlığın geçirdiği “reform”un İslâmda da yaşanması gerektiğini düşünüyordu. Bunlar Kur’an’ı kavimlerin lisanına çevirerek, İslâmı millileştirmek, kavmileştirmek istiyordu.

İslâm toplumunda müşterek olan ibadet dilini kavmileştirmekle işe başlamak istiyorlardı. Cumhuriyetten sonra “Türkçe ibadet” düşünce olmaktan çıkarılıyor ve resmi kanalla uygulanmak isteniyor. Böylece bir milliğe ve laikliğe ulaşmak hedefleniyordu.

1930’larda türkçe ezan uygulanıyor ama, türkçe ibadet, her şeye rağmen uygulanamıyor.

Mehmet Âkif’in kılı kırk yararak ve ısrarlar üzerine kabul ettiği Kur’an tercümesi işinden vazgeçmesinin altında yatan sebep bu.

Herkes, o zamanlar (bugün de öyle) Kur’an tercümesini en iyi Mehmet Âkif’in yapabileceğini düşünüyor. Mehmet Âkif, teklifi kendince makul itirazlarla karşılıyor ve fakat, ısrarlar üzerine kabul ediyor (1925). Yedi yıl çalışıyor, tercümeyi bitiriyor, temize çekiyor, fakat Türkiye’de Türkçe ibadet uygulaması başlayınca, mukaveleyi feshediyor, avansı iade ediyor ve meali göndermiyor...

Sonrası bilinir: Türkiye’ye gelirken yakın ve güvendiği arkadaşı Yozgatlı İhsan Hoca’ya emanet ediyor. Şartı kendisi dönemezse, imha edilmesi.

Bu arada, Türkiye’yi yönetenler Mehmet Âkif’den meali almak için epeyce çaba harcıyorlar. Her türlü yolu deniyorlar. Ölüm döşeğindeki Âkif’e yüklü paralar teklif ediyorlar…Fakat sonuç alamıyorlar.

Mehmet Âkif’in meali yayınlansa, dolaşımda olsa idi, elimizde bulunsa idi, yine yüz küsur Kur’an mealimiz olur muydu?

Sanmam ki olsun!

Mükemmel yok, mükemmel arayışı var, fakat sonuç yok! (Bu arada, herkesin mükemmelin peşinde olduğu da şüphe götürür!)

Yeni Akit, 29.5.2011

Bu yazı toplam 1505 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim