İnsan mücadele eder, başarır; düşmanı alt eder, zafere ulaşır... 
 Gururun, nefse itimadın en yükseklere tırmandığı zafer sonrasının  tezahürleri bellidir. “Zafer sarhoşluğu” deyimi boşuna çıkmamıştır. 
 Zafer insanları sarhoş eder... Kendinden geçirir. Muzafferler, galebe  çalanlar, üstün gelenler sarhoş olmamışlarsa, sarhoş olmanın yollarını  ararlar. 
 Galipler zafer sarhoşluğu ile naralanır, ortalığı kasıp kavururken,  yenilenler derin bir sessizlik, korku ve çaresizlik içindedirler. 
 Galipler, galibiyetlerini onlar üzerinde tasarruflarda bulunarak gösterebilirler. 
 “Veyl mağluplara!” meşhur ve evrensel bir sözdür. 
 Mağluplar, ölüme yakındır. Zafer sonrası kan gövdeyi götürür.  Öldürülmeyenler esir edilir... Erkekler köle, kadınlar cariye sayılır. 
 Fatih kumandanlar, fethettikleri beldenin altını üstüne getirmek, her  şeye ganimet olarak el koymak hakkına sahiptirler. Beldenin insanları  üzerinde de her türlü tasarruf hakları vardır. 
 Din farkı ekseriya, yaşama hakkını ortadan kaldırır. En hafifi, galibin dinine dönülür veya yaşanılan belde terk edilir. 
 Tarih galiplerin, muzafferlerin kılıç hakkını istediği gibi kullandığını yazar. 
 İstisna yok gibidir. 
 Mekke’nin Fethi, zafer sonrası insanlığın hiç değer kaybetmediği,  galible mağlubun kol kola yaşayabildiği bir dünyanın mümkün olduğunu  gösteren muhteşem ve mükemmel tek örnektir. 
 Hicretin sekizinci yılında, sıra Mekke’nin fethine gelmiştir. 8 yıl önce  doğup yaşadığı şehirden ayrılmak zorunda kalan Hz. Muhammed, Hudeybiye  barışının bozulması üzerine Mekke üzerine yürümeye karar verir. İslâm  ordusu şehrin giriş çıkış yollarını tutar ve peyderpey şehre girer.  Şaşkınlık karşı koymayı imkansız kılmıştır adeta. Ufak tefek mukavemet  sonucu değiştirmez. 
 Peygamber Efendimiz doğru Kâbe’ye gider, mukaddes mekânı putlardan temizletir ve şükür secdesine varır. 
 Mağlub Mekkeliler, teslim olmuş Mekkeliler, nasıl bir muameleye tâbi tutulacağını beklemektedir. 
 Hz. Muhammed, 20 sene çeşitli zulümlerine maruz kaldığı Mekkelilere  şöyle hitab eder: “Bugün hiçbiriniz kınanmayacaksınız. Hepiniz  hürsünüz!”
 Hiç bir zafer böyle insanlık haysiyeti en yukarıda tutularak kutlanmamıştır.
 Ne taşkınlık, ne zafer sarhoşluğu, ne yağma, ne katliam... Galiple mağlubu ayıran ince bir zar bile yok... 
 Hz. Peygamber, bir süre sonra Medine’ye dönerken, Mekke’de bir tek Medineli asker bırakmayı bile gerekli görmez. 
 Gerçek fethin, gönül fethinin kılıca ihtiyacı yoktur... (devam edeceğiz)
Zafer Sonrası
- Yorumlar 0
 
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
SON EKLENEN GALERİLER
- 15:25 - TYB’de Osmanlıca Kursu başlıyor
 - 15:18 - Mesnevî Okumaları Dr. Öğr. Üyesi Fahrettin Coşguner ile Devam Ediyor
 - 15:10 - Kıbrıs’ta Son Cumhurbaşkanlığı Seçimi Perspektifinde Türkiye’nin Güvenlik Geometrisinde Kırmızı Çizgisi
 - 13:33 - Yasin Aktay: Gazze ve el-Faşir’in ilgisi veya BAE ve İsrail iş birliği
 - 13:32 - Resul Tosun: Ayıbımız Gazze ile sınırlı değil ki!
 - 13:31 - Tarkan Zengin: Savunmada küresel oyuncu olmak
 - 13:30 - Bilal Sambur: Ahlak mı? Kültür mü?
 - 13:30 - Mustafa Süs: Modern ihtiyar heyetleri: Sosyal medya ve ilişki danışmanları
 - 13:29 - Mustafa Özcan: Komplo teorilerine teşne olmak
 - 13:03 - Ahmet Tâlib Çelen: Sizce Bunlar Hangi Partilidir (2)
 - 13:02 - Ekrem Özdemir, TYB Konya’da “Toprağına Yabancı Aydın”ı Çözümledi
 - 12:59 - TYB İstanbul’da Recep Seyhan Özel Programı Düzenlendi
 - 11:01 - Mustafa Kara: Şazimend Gökdağ Teyzemizin Vefatına Tarih
 - 13:10 - Vefat ve Başsağlığı
 - 11:38 - TYB Trabzon Şubesinden Anlamlı Panel: “Batıcılık Akımının Kültürel ve Toplumsal Sonuçları” Konuşuldu
 
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim

























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.