Dev bir çınar. Heybetli. Hâlâ gölgesinde nefeslendiğimiz, hâlâ dallarının uzandığı ufuklarda ilerlemeye çalıştığımız, suyunu İslam’dan alarak yükselen bir çınar. İslam’la ahlaklanan, ahlakını inancından alarak sanatıyla âleme haykıran bir çınar. ‘Kemâlat teferruattadır’ deyip en ince, en derin ayrıntılara kadar inancını işleyen bir çınar. İnşa ettiği medeniyette yetiştirdiği bir çocuktan bir bahçıvana, bir kapı tokmağından bir camiye, bir saraya kadar edebini sanatıyla nakşeden bir çınar. İnsan olmadan Müslüman olunamayacağını bilen, bu sebeple insan olmanın gerektirdiği erdemlere ulaşabilmek için sanat eğitimini araç olarak kullanan bir çınar. O vakit önce bu iki kelimeye eğilmeli, ki bu çınardan nasiplenebilmeli insan: Ahlâk ve sanat...
Her ikisi de Kur’ân’da sıkça geçen kelimelerden. İlmin ileri gelen büyüklerinden Rağıb el-İsfahanî, Kur’an kavramları sözlüğü Müfredât'ında bu kelimelerin geliş/türeyiş yeri olan kök anlamlarını şöyle veriyor: Ahlâk, doğru dürüst planlamadır. Bu sözcüğün “halk” hali, gözle görülen şekil ve suretlere, ahlâk anlamına gelen “hulk” hali ise ancak basiret ile algılanabilen (gönülle kavranabilen) kuvvelere ve seciyelere tahsis edilmiştir.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17975/osmanli-cinarindan-bugune-tasidigimiz-ne.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.